11

168 25 21
                                    

Jeongin

"Nerede kaldın"

"Beş dakikaya geliyorum sevgilim" diyerek kapatmıştı telefonu.

İşten yeni gelmiştik hava kararmıştı. Hyunjin işi olduğunu söyleyip evden çıkmış yarım saattir gelmemişti.

Evimize iyice alışmıştık herşey çok güzel devam ediyordu. Çıkma teklifinden bu yana tam bir ayımız dolmuştu. Hiç olmadığım kadar mutluydum.

Geçen beş dakikanin ardından kapı çaldı ve koşarak kapıyı acmaya gittim.

Hyunjin elindeki siyah poşetlerle içeri geçmişti.
"Onlar ne?" Dedim merakla.

"Göreceksin birazdan, bekle üzerimi değiştirip geliyorum" diyerek yukarı çıktı

Geçen beş dakikanın ardından aşağı inip yanıma geldi ve poşeti elime verdi.

Poşeti açtığımda gördüğüm şeyle şaşırdım.
Beklemeyeceğim birşeydi.
"Bu ne?"

"Saçlarımızı boyayagiz güzelim."
Dedi yanıma oturarak.

"Neden?"

"Saçlarının sakladığı kötü anıları silmek istiyorum. Boyamak güzel bir çözüm diye düşündüm." Dedi saçlarımı öperek.

"Hangi renge boyayagiz iki kutu var."

"Mavi. Sana çok yakışacağını biliyorum...
Hadi kalk bakalım boyayalım seni." Dedi oturduğu yerden kalkarak.

Bir sandalye getirip beni oturttu ve başladı boyamaya.

Beni boyadıktan sonra sıra ona gelmişti. Uzun saçları sapsarı olacaktı.

.
.
.

Saçlarımı yıkayıp banyodan çıktığımda aşağı indim.

Hyunjin kafasını telefondan kaldırarak bana döndüğünde gözleri büyüdü.
"Cüş" dedi sessizce.

"Mavi bir insanda nasıl bu kadar muhteşem durabilir?" Dedi.

"Ben hiç emin olamadım, güzel oldu mu ki?" Dedim.

Yanıma yaklaştı karşımda durdu. Yüzümü elleri arasına aldı.
"Kendini benim gözümden görsen anlardın ne kadar paha biçilmez gözüktüğünü.."
Ardından dudaklarıma bir öpücük bıraktı.

Kendisi de saçını yıkamak için duşa girdi. Ben ise salonda oturup televizyonu açmıştım.
Herhangi bir film bulup izlemeye başladığımda Hyunjin'in telefonuna bildirimler gelmeye başladı.

Gelen bildirimi umursmayıp filmi izlemeye devam ettiğimde tekrar bildirim sesi yankılandı, sonra tekrar ve tekrar.

Merak etmiştim telefona uzanıp kilit ekranını açtım. Son günlerde sürekli böyle oluyordu. Telefonları susmak bilmiyordu.
Mesajlara girdigim sırada yukardan ses gelmesi ile telefonu kapatıp hızla yerine koydum.

Saniyeler sonra Hyunjin'de aşağı inmiş ve yanıma oturmuştu.
Aklıma takılmıyor değildi bu mesaj olayı. Hyunjin'e olan güvenim sonsuzdu ama işte aklıma takıliyordu.

Telefona tekrar bildirim geldiğinde Hyunjin telefona bakmadan direkt sessize aldı.

"Kim o?" Dedim

Bakışları bana döndü az önceki mutlu ifadesi şuan yüzünde yoktu.

"Jeongin'im." Dedi tam şekilde bana dönerek.

"Beni korkutuyorsun Hyunjin." Dedim.

Yüzümü elleri arasına aldı.
"Hayır hayır sorun yok. Sadece...
Birinden İş teklifi geldi o yüzden rahatsız edip duruyorlar. Teklifi kabul etmem için ısrar ediyorlar."
Dediğiyle derin bir nefes verdim.
Başka Bir şekilde anladığım için kendime defalarca kızdım.

"Bu çok güzel birşey sevgilim." Dedim gülümseyerek.

Sıkıntılı bir nefes verdi.
"Senden ayrı kalmak istemiyorum."
Dedi.

Gülümsedim.
"Aşkım aynı evdeyiz her dakika beraberiz. Ne güzel bir iş bulmuşsun bu fırsat kaçmaz."

"Öyle mi diyorsun?" Dedi benim kararımı almak için.

"Eminim" dedim kafamı sallayarak.

Gülümsedi ama bu buruktu biraz.
Yerinden kalktı ve telefonu aldı.
"Ben konuşup geliyorum." Dedi.

Filmi izlemeye devam ederken o bahçeye çıktı.

Bir saat geçmişti. Film bile bitmişti. Bu konuşmanın bu kadar uzun sürüyor olması garip gelemeye başlamıştı.

Yerimden kalkarak bende dışarı çıktım.
Yere yatmış yıldızları izliyordu.
Ben yanına gelince yüzünü silmeye başladı.
Neden ağlıyordu ki?
Bende yanına uzandım.

Kafasını bana çevirip saçlarıma bir öpücük bıraktı.

"Neden ağlıyordun?" Diye sordum.
Cevap vermeden yüzümun her yerine öpücüklerini bırakmaya başladı.

Öpücüklerinin ardından "seni seviyorum" demeye başladı.

Ardından yanağımı öptüğü sırada yüzümde bir ıslaklık hissettim. Ağlıyordu.

Yerimden doğruldum o da doğruldu.

"Hyun. Gerçekten beni korkutuyorsun."

Hıçkırdı ve alnını alnıma yasladı.
"Jeongin seni çok seviyorum bunu hiç unutma olur mu? Sana ne dersem diyim, nasıl davranırsam davranayim seni çok seviyorum. Herşeyi senin mutlu olman için yapıyorum. Sen benim kalbimsin yaşama sebebimsin. Herşeyimsin. Seni üzecek en ufak birşeyi bile dünyadan kaldırabilirim. Seni çok seviyorum." Ağlamaya başlayınca bende dayanamadım.

"Neden böyle yapıyorsun, noluyor Hyun. Korkutuyorsun beni."
Birden sımsıkı sarıldı bana. Hiç bırakmak istemiyor gibi sıkıca sarıldı.

Hıçkıra hıçkıra ağladık o gece. Birbrimizi kaybetmek istemiyor gibi sıkıca sarıldık dakikalarca.

Gece saat iki gibi gözlerimi açtım. Yatağımızdaydım ama o yoktu.
Boştu yatak.

Kalktım aşağı kata adımladım. Çalışma odası, mutfak, banyo, bahçe. Her bir yere baktım ama yoktu.

Gözlerim dolmaya başlamıştı. O kadar konuşma sonrası terk etmemişti değil mi?
Hayır, Hyunjin yapmazdı.
Neredeydi?

Ağlamaya başladım, o kadar ağlamaktım ki başıma ağrı saplanıp duruyordu.
Salonda koltuktan yarım saat aralıksız ağladıktan sonra kapı sesi geldi.

Kapı kapandı, birden ayağa kalktım.
O gelmişti.
Hızla koşarak sarıldım ve omzunda ağlamaya başladım.
Kollarını sıkıca sardı belime.

"Güzelim, ne oldu?" Dedi.

"Gittin sandım. Terk ettin sandım." Dedim hıçkırıklarım artarken.

"Buradayım sevgilim gitmedim hiçbiryere. Bırakmam seni Sakura'm benim."

"Beni hiç bırakma Yohiro'm. Bu Sakura sensiz yaşayamaz." Dedim

"Bu Yohiro'da Sakura'siz yaşayamaz." Dedi.

Beraber yukarı odamıza çıktık. O gece ona o kadar sıkı sarılarak uyudum ki kollarım arasından gidemesin diye.

Korkmuştum. Onsuzluk en büyük korkum olurdu bu hayatta.
Onsuz kalırsam, kalbime saplanan bıçak ağrısı hayatım boyunca dinmezdi. Onsuz nefes dahi alamazdım.
Beni kendine bağımlı yapmıştı.




@hyunjinI can't live without it 🌸

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

@hyunjin
I can't live without it 🌸

sakura, hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin