9

164 28 4
                                    

jeongin


-üç hafta sonra ²²'⁰³'²³

Japonya'ya geleli tam üç hafta olmuştu. Herşey çok düzenli ve normal ilerliyordu bu da beni germiyor değil. Bu kadar mutluluğun sonucu koca bir hüsran olacak gibi hissediyorum. Herşey çok güzel şuan. Hyunjin ile beraber düzenli bir işimiz var. Duygusal anlamda birbirimize olan bağımız daha da arttı.

Onun verdiği sevgiyi, değeri asla hak etmiyormusum gibi hissediyorum çoğu zaman. O bana çok fazla. Benim için herşeye dayanıp benimle kalması, yaralarımı sarıp bana ilaç olması, bunlar beni ayakta tutuyor ve ona bağımlı olmamı sağlıyor.

Bu zaman diliminde ona karşı olan duygularımın da kesinleştiğini hissediyorum. Onunlayken hiç mutlu olmadığım kadar cok mutlu oluyorum. Onu Kimseyle paylaşmak da istemiyorum, hep benimle ilgilensin benimle uğraşsın istiyorum. Çoğu zaman kalbimin ritmini kontrol edemiyor, kıpkırmızı kesiliyorum -bu özelliğimden nefret ediyorum ama o bayılıyor-. Onun yanında bambaska hissediyorum, yeni duygular keşfediyorum. En önemlisi ben onunla güvendeyim.

Ondan hoşlanıyorum. Bundan eminim. İlk başta yanılgı olarak düşündüm, kimseyle yakın olmadığım için arkadaşça bir duygu olduğunu düşünmüştüm. Ama anlıyorum ki bizim ilişkimiz hiç arkadaşlık biçiminden olmadı olamazdı da.

Duygularımı ne zaman dile getireceğimden de emin değildim. Fakat en yakın zamanda soyelmek istiyordum.

Düşüncelerden uzaklaşarak oturduğum koltuktan kalktım. Bugün restoranta gitmemiştik. Hyunjin dün yeonjundan izin almıştı ikimiz adına. Bugün bir yerlere gidecektik.

Yukarı çıkıp odaya giriş yaptım. Hyunjin'in hâlâ uyuduğunu görünce göz devirdim.
Yatağa ilerleyip boş tarafa oturdum. Yatağın çöktüğünü hissettiği an beni kendine çekmesi bir oldu. Bir kaç saniyede ne olduğunu anlamaya çalıştım.

Beni yatırmış, üzerimde yatarak sıkıca sarıyordu. Yastık niyetine kullanıyordu şuan.
"Hadi, uyan artık!" Sesimi yükselttim.

"Beş dakika dahaaaa" dedi bitkin bir sesle.
Bu hafta gerçekten oldukça yoğun geçmişti bu yüzden çok yorgundu. Elimi saçına atıp okşamaya başladım. O da kafasını kaldırıp boyun girintime yasladı.

"Cennetteyim sanırım" fısıldadı.

Bana sarılı olan kollarını iterek. "Hadi kahvaltı soğuyacak." Dedim ve yataktan kalktım.

Yüzünü buruşturup isteksiz şekilde yataktan kalktı. Ben aşağı inerken o lavaboya geçti.

Mutfağa geçip masaya oturduğum sırada Hyunjin de iceri girdi. Ben kahvaltımı çoktan yapmıştım. O karşımda yemeğe başlarken merak ettiğim soruyu sordum.
"Sürprizin ne? Dünden beri söylemiyorsun. Nereye gideceğiz?"

Önünde duran çaydan bir yudum aldı.
"Gideceğimiz yer ayrı bir sürpriz ama en büyük sürprizi sona sakladım. Çok sevineceğine eminim."

Meraktan kafayı yiyordum ama o asla açık vermiyordu. Bir süre sonra kahvaltıyı bitirip masayı toplamış ardından üzerimizi değiştirip yola çıkmıştık.

Yarım saat ardından taksiden indik. Heryeri kiraz çiçekleri yaplamış uzun bir yol vardı, ucu görünmüyordu. Pespembe upuzun baharın gelmesi ile muhteşem kokan bir yol.

Hyunjin birden önümde bir bisiklet ile belirdi. Bisiklete binerek bana döndü.
"Hadi, otur arkama." Dedi.

Yaklaşarak arkasına oturdum. Hazır olduğumu anlayınca bisikleti sürmeye başladı. Ellerimi yavaşça beline dolayıp sarıldım. Başımı sırtına yaslayarak yolu izlemeye başladım. Şuan resmen cennette gibiydim.
"Burası çok güzel." Dedim.

sakura, hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin