7

187 27 7
                                    

hyunjin

Japonya'ya gelmiştik. Uçaktan inmiş, hava limanının çıkışına ilerlerken gözlerim Yeonjun ve Beomgyu'yu arıyordu.

Jeongin benimle defalarca konuşmaya çalışmışti fakat ben karşılık vermiyordum. Çünkü gerçekten kırılmıştım. Ama haksızdımda. Olayı gerçekten çok büyütmüşüm gibi geliyordu.

Dün ki öpücüğü vurgulayınca da utanıyor ve sinirleniyordu. Bu yüzden yüksek tepki vermişti.

İkimizde sessizce ilerleyip havaalanından çıktık. Hiçbir yerde yoklardı.  Mart ayının başlarındaydık. Gece olduğundan Hava ise buz gibiydi.

Dışarıda bulduğumuz boş bir banka oturduk. Telefonu cebimden çıkarıp yeonjun'u aramaya koyuldum.

İki çalıştan sonra açtığında bağırmaya başladım.
"Nerede kaldınız! Soğuktan donucaz burada."

"Beş dakikaya oradayız, Beomgyu kaplumbağasının yüzünden bu kadar geciktik."
Yeonjun böyle derken arkadan Beomgyu'nun itiraz sesleri geliyordu.

Kendi aralarında tartışmaya başladıklarında telefonu yüzlerine kapattım.

Jeongin'e döndüğümde burnu ve yanakları kıpkırmızıydı. O kadar tatlıydı ki içimdeki tüm kırgınlık, kızgınlık uçup gitmişti. Şuan onu yiyebilirdim bu tatlılığıyla.

"Gel"dedim kollarımı açıp. Bana döndü hafif bir tebessüm etti. Kollarını sıkıca bana sardı. Bende onu sıkıca sarmaya başladım. İyice sarmalayıp ısınmasını sağlıyordum.

"Özür dilerim. Ağır tepkiler verdim."
Dedi sessizce.

"Asıl ben özür dilerim. Rahatsız olduğunu bilmeme rağmen konuyu açtım."
Rahatsız olmuyordu sadece utanıyordu ama bunu onun ağzından duymak istiyordum.

"Rahatsız olmuyorum sadece... Boşver"
Hafifçe gülümsedim

"Utandığını söylemek bu kadar zor değil" dedim.

Ses çıkarmadan yavaşça karnımı yumruklamaya başladı.
"Utanmıyorum"

Gülerek yüzünü ellerim arasına aldım.
"O yüzden mi kıpkırmızı oldun?" Dedim.
Geri çekildi

Bu sefer sertçe karnıma vurup benden uzaklaştı.
"Soğuktan o."

Kaşlarını çatmış kıpkırmızı suratı ile duruyordu karşımda. Dayanamayıp yaklaştım yüzünü tekrar ellerim arasına alıp yanağını issirmaya başladım.

Bağırmaya başladı bir yandan da itmeye çalışıyordu. ben ise asla geri çekilmeyerek issirmaya devam ediyordum. Her yerini yiyesim vardı.

"Yavaş ulan ayı, yedin bitirdin çocuğu." Gelen sesle Jeongin'den ayrıldım. Parmağımla yanağını silip üzerindeki diş izlerine baktım.

Jeongin elini yanağına atmış issirdığım yeri ovalıyordu. Kızarmış olan yanağı daha da kızarmıştı. Banktan kalkıp ilk başta Yeonjun'a sarıldım.
Sonra Beomgyu'ya sarıldığımda kulağıma fısıldadı.
"Biz gelmesek bitiriyordun çocuğu" koluna sertçe vurduktan sonra bavulları aldım.

Hep birlikte arabaya ilerledik. Jeongin ile arkaya oturacağım sırada Beomgyu beni itekleyip
"Şu itin yanına sen geç, ben Jeongin aşkımla arkada oturayım" dediğinde ters ters bakarak ön kapıyı açtım.

Hepimiz ısınmış arabaya binmiştik. Yola çıktığımızda Beomgyu Jeongin ile konuşuyor -hiç susmadan- ben ise aynadan Jeongin'e bakıyordum. Kendimi gülmemek için zor tutuyordum çünkü Jeongin o kadar bunalmıştı ki yüzü çok bıkkın bir haldeydi. Kurtar beni der gibi bakıyordu. Beomgyu asla susmaz ve yerinde durmaz bir çocuktu hep böyleydi.  Jeongin ise hemen insanlara alışamazdı ve dediğim gibi gereksiz samimiyeti de sevmezdi.

sakura, hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin