20.Bölüm (Diriliş)

439 61 104
                                    


     ' Hiç bir zafere çiçekli yollardan gidilmez. '

Bunun bir metefor olduğunu biliyordu Seungmin. En azından öyle olduğunu sanıyordu.

   Yine de önünde, ufka kadar serilen çorak manzara ironik bir şekilde günlerdir aklında bu cümleyi çağırıştırıyordu.

   Melidos'un açtığı geçit Simmalar'ı, korku masallarını andıran kasvetli, çıplak ağaçlarla çevrili bir ormana çıkaralı günler oluyordu.

    Sekiz beden, verdikleri kısa molalarda konuştukları kesik sohbetler dışında gergin bir sessizlikle ormanın içinde ilerliyorlardı.

   En büyükleri önde, elinde çağlar öncesinden kalmış gibi görünen bir haritayla önderlik ederken, yanında duran Changbin dışında hepsi dikkatle onu takip ediyorlardı.

    Batmaya başlayan güneş kasvetli ormanı daha da ürkütücü hale getirirken saatler sonra nihayet dudaklarını aralamıştı Chan:

"Bir kaç saatlik yolumuz kaldı. Ama gün batmak üzere. Karanlıkta devam etmek mantıklı değil.

   Changbin, Hyunjin diğerlerini de alıp çok açılmadan kamp kurmak için düzgün bir alan bulun. Minho ile etrafı kolaçan edeceğiz."

     Genç olanlar en büyüklerini onaylayıp ayrılırken Minho da, hyungunun peşine takılmış, ters tarafa doğru ilerlemişti.

" Hyung, neyin var? "

   Küçük olanlardan güvenli bir mesafede uzaklaştıklarına emin olduğunda, dalgınlıkla yanında yürüyen bedene döndü.

   Basini'den ayrıldıklarından beri büyük olanın daha da durgunlaştığının farkındaydı.

"Bir şeyim olduğunu da nereden çıkardın Minho?"

   Göz devirdi Minho. Nefes alışından bile ne düşündüğünü anlayabileceğini neden hala kavrayamıyordu bu adam?

"Hyung.. Laf ebeliğini geç de anlat hadi. Eninde sonunda öğreneceğimi biliyorsun. Seni rahatsız eden bir şey var. Bunu görebiliyorum.

   Bir yeminimiz var.. Hatırlıyorsun değil mi?
Canın canıma.. "

   Gülümsedi Chan küçüğüne ve devam etti;

"Naşın, naşıma.."

    İki dostun, birbirlerine kardeş olduklarına, birlikte yaşayacaklarına ve birlikte öleceklerine olan yeminiydi bu.

   Issız ve çıkmaz bir sokakta, henüz 15 ve 16 yaşlarındayken, canlarına saldıran acımasız avcılara  aynı acımasızlıkla karşılık verdikleri ilk savaşlarında, avuçlarından akan kanları birbirleri damarları üzerine bastırırken ettikleri bir yemindi.

   Çok anlam barındırıyordu. Bir o kadar da sessizce verilmiş söz. Ve bunun en başında, asla yalnız savaşmayacakları geliyordu. Hiç bir koşulda..

   Küçüğünün hatırlatmak istediği şeyin bu olduğu bilinciyle derince iç çekti Chan.

"Sadece.. Tüm bu kaos ve tehlike, kendimden, bizden ne kadar emin olsam da beni korkutmuyor değil."

"Kimseye bir şey olmayacak Hyung. Buna izin vermeyeceğiz."

"Biliyorum Minho. Yine de.. Her şeyi kontrol edememek beni geriyor. Dahası her ne kadar diğerlerine belli etmemeye çalışsam da, biliyorsun, bu tıpkı Jisung'un korktuğu gibi belirsiz bir yol."

"Hyung bunu düşünmeyi bırak. Başka çaremiz yok. Üstelik bu iyi bir şey olmasa da her şey giderek kehaneti doğruluyor.

   Alametler giderek güçleniyor. Bunu biliyorsun. Gittiğimiz yol tek çaremiz. Sonucunda hep birlikte olduğumuz sürece getirdiği hiç bir musibet umrumda değil. Hiç birimizin değil. "

Yûgen (Hyunmin) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin