* Canavarın sırıtmasındaki tehditi görmek kolaydır.
Asıl mesele dostun gülüşündeki tehlikeyi fark etmek. *İnsanoğlu tüm varlığı boyunca yaşamın medcezirlerine uyum içinde evrimleşmişti.
Kim bilir kaç canı yakan ateş bir medeniyet doğurmuş, ileri gelen yüzyıllar boyunca da tüm varoluşların aynı şekilde trajediden soylanmasına öncü olmuştu.
Tüm yokoluşlar, yerine doğacak varoluşların habercisiydi.
Örneğin; yeryüzüne düşen devasa, yanan bir kaya, bilinen en büyük canlıların sonunu getirirken insan nüfusunun günümüze kadar gelişmesini sağlamıştı.
Aksi bir durum da ne olacağını öngörmek mümkün olmasa da, bu duruma ehvenişer* demek uygundu.
Aynı şekilde, dünyevi tüm dinler de yüzlerce sapkınlığın kontrolü için var edilmiş, yolunu kaybeden Ademoğulları ve Havva Kızları'na sonsuz iyiliğin, huzurun kapısını aralayacak inancı bahşetmişti. Yani.. En azından kutsal kitaplar böyle söylüyordu.
Peki tüm bu sebep-sonuç ilişkileri yahut yokoluş ve varoluş ikircikleri aynı şekilde karmaşık mıydı?
Tüm varoluşlar iyi ve tüm yokoluşlar gerekli miydi? Buna kim karar verebilirdi ki?
Ya da bu karara kim/kimler, nasıl karşı koyabilirdi?Normalin neredeyse üç katı büyüklüğündeki bakır küvetin suyu, geçen saatlere rağmen bir parça bile soğumazken bunları düşünüyordu Kim Seungmin.
Zihnindeki tüm iplikler sanki bir anda çözülmüştü. Ne düşünmesi gerektiğini bilmiyor, hiç bir şey hissetmiyordu.
Yani, çıplak tenini saran sıcak su ve ayak parmaklarının hafifçe dokunduğu bir başka ten dışında.
Saatlerdir tek sesin yavaş nefes alışverişleri ve arada bir suyun dalgalanması olduğu geniş, kasvetli oda - belki de banyo demek daha doğruydu- giderek daha da iç karartırken derin bir soluk alıp başını, yasladığı bakır çıkıntıdan ayırıp aynı küveti paylaştığı bedene baktı Seungmin.
"Yani.. Cehennemdeyiz ha?"
Kısa olan da aynı şekilde toparlanırken yüzünde tıpkı küçük olan gibi sadece boşluk vardı.
"Venüsle savaştık?"
"Ruhlarımız bir sanrıya hapsedildi?"
"1 ay boyunca uyutulduk?"
"En sonuna kurtarıcılarımız geldi.."
"Ve bizi gerçek anlamda bir cehenneme getirdi.. Gehenna'ya.."
Jisung son cümleyi kurduğunda bir süre birbirlerine bakıp, daha fazla dayanamadan gür sesli kahkahalar koyuverdi iki beden.
Yaşadıkları şeylerin ağırlığından sıyrılamadıklarından mı, gerçek bir cehennemin ortasında, dev bir küvette istirahat ediyor olmalarının absürtlüğünden mi yoksa sadece koşulsuz yakınlıklarından mı bilinmez, birbirleri karşısında çırılçıplak oluşları şuan umurlarında değildi.
Aynı küvetin içinde en yalın halleriyle birbirlerine bakıyor olmak hiç bir şey hissettirmiyordu ikisine de. Ne utanç, ne şaka yapma isteği ne de herhangi yanlış bir arzu.
"Delirdik mi sonunda?"
Seungmin'in sesi sakinleşen kahkahaları ardından duyulduğunda iç çekti Jisung.
"Çoktan delirmiştik belki de."
"Şuan delilik en kolay yol gibi geliyor."
Tekrar sessizlik. Fakat bu kez Tanrılara minnet ki kısa bir tanesi..

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yûgen (Hyunmin)
FanficNoseda Üstün Irklar Akademisi.. Süregelen tarihin en başından beri sırlarını ve varlıklarını İnsanoğlundan korumayı başarmış, özel kana ve güçlere sahip üst ırk olan Demanlar'a ve onlardan daha üstün olan, atalarının bu dünyanın kurucuları olduğuna...