16.Bölüm (İlk Mühür)

445 73 95
                                    


    Soğuk.. Artık tanıdık..
Gıdıklayıcı bir his..
Tuhaf bir hava. Batıyor.. Ama acıtmıyor..
Aydınlık. Çok fazla..

   Bembeyaz kayalıklar arasında aniden gözlerini araladığında, boşluk hissiyle bir süre uzandığı sert zeminde öylece bekledi Seungmin.

    Dakikalar sonra keskin hava algılarını yerine getirmeye başladığında yavaşça ayaklanmaya çalıştı. Aynı anda nerede olduğunu anlamak için etrafı süzüyordu.

    Hemen aşağısında masmavi, durgun, okyanusu andıran büyük bir su kütlesi olan devasa beyaz kayalıkların üzerinde, bir uçurum kenarındaydı.

    Buranın neresi olduğu hakkında bir fikri yoktu fakat tenine değen esinti onu tuhaf bir şekilde huzurlu hissettiriyordu.

    Bu anın rehavetine kapılmamaya çalışarak nereye olduğunu bilmeden yürümeye başladı Seungmin.

   Etrafta beyaz kayalıklar, mavi okyanus ve hafifçe solan gökyüzü dışında hiç bir şey yoktu.

    Ne kadar olduğunu kestiremediği bir süre öylece adımladı genç Simma.

   Yorgunluk hissetmiyordu. Doğrusu hiç bir şey hissetmiyordu. Huzurlu ve sakin bir boşluk vardı sadece.

   Buna engel olmaya çalışsa da zevk duymadan edemiyordu. Yaşanan onca kaos arasında böyle bir molaya ihtiyacı var gibiydi.

   Seungmin'e çok kısa gibi gelen bir sürenin ardından kulaklarına ilişen hafif seslerle düşünmeden adımlarını yönlendirdi genç beden.

   Yüksek bir kayayı daha aştıktan sonra gördüğü manzara onu şaşırtmıştı.

   Metrelerce ilerisinde, etrafı sularla çevrili düz beyaz bir kaya üzerinde, sarmaş dolaş oturan ve keyifle kıkırdayan iki beden vardı görüş açısında.

    Gördüğü an onların kim olduğunu anlamıştı Seungmin. Bunlar Minho ve Jisung'tu.

   Huzurlu ve mutlu görünüyorlardı. Etraflarındaki çeşitli meyve tabakları ve kadehler arasında parlayan gözleriyle birbirlerine bakıyorlar, keyifli muhabbetlerini birbirlerinden çaldıkları küçük öpücüklerle süslüyorlardı.

   Bu manzaraya gülümsedi Seungmin. Hikayelerini öğrendiğinden beri içinde bir yerlerde onları böyle görmeye olan bir arzu yeşermişti.

   Jisung'u mutlu görmek istiyordu. Jisung mutluluğu hak ediyordu.

      Bu düşünceyle yanlarına gitmeyi es geçip, gerçek bir manzaraya bakıyormuşçasına onları izlemeye başladı küçük olan.

   Minho'nun neredeyse hiç duymadığı içten kahkahaları Jisung'un kıkırtılarıyla harmanlanıyor ve okyanusun naif sesiyle birlikte eşsiz bir harmoni sunuyordu bu soluk diyara.

    Seungmin bu senfoninin keyfini çıkarmaya dalmışken fark ettiği hareketlenmeyle olduğu yerde dikleşti.

   Genç Simma henüz ne olduğunu anlayamadan kayanın etrafından kara gölgeler yükselmişti.

   Onlarca belki de yüzlerce ne olduğu anlaşılmayan siyah gölge aniden iki bedenin üzerini kaplarken Jisung'un acı çığlığı tüm ufuğu sarsarcasına yankılandı.

    Aynı anda Seungmin tereddüt dahi etmeden onlara doğru koşmaya başlamıştı.

   Genç beden koştukça metreler sanki kilometrelere dönüşüyordu.

Yûgen (Hyunmin) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin