Bir Dilek ve Bazı Hatıralar

49 12 31
                                    

Oyalanmadan ekip olarak yola çıktık. Yolda ilk kez geldiğim zaman dikkatimi çeken ya da göz gezdirebileceğimiz noktaları hatırlamaya çalışıyordum. Arabada olan sessizlik buna daha kolay odaklanmamı sağlıyordu. Bütün yol bunu düşünmüş, ne ara geldiğimizi fark etmemiştim bile.

Elimde eldivenlerimle etrafa göz gezdirdim. Dikkatimi çeken şeylerden biride çöp kutusuydu. "Bunun içine baktınız değil mi?" bir cevap alamadım. Beni yanıtlayan koca bir sessizlik ve hiçlik oldu. Kai mahcup şekilde dudağını ısırıyordu. Sinirden beynime kan sıçrarken kendimi engelleyemedim. "Ne biçim polissiniz siz! Yapmanız gereken tek şey etrafı aramaktı." derin bir nefes alıp ekiplere baktım. "Çöp kutusunu, çalılıkları ve yol üstünü didik didik arıyoruz." herkes inkar etmeden dediğimi yapmak üzere hareketlendi. Bende izlemek yerine bir işin ucundan tutup çalılıkların aralarını incelemeye başladım.

Saatler geçmesine rağmen kimseden ses çıkmadı. Hava kararmak için mavi yerine sarı ve turuncuya bırakıyordu. Belki de gerçekten bir şey yoktu. Saatlerdir sadece izleyen Yeonjun'a döndüm. "Yavaştan toplanalım bence."

"Dedektif!" sesi duyduğum yöne doğru bakındım. Stajyer olduğunu bildiğim Felix elinde bir telefon tutuyordu. Saatler sonrasında bir ipucu bulunmasının sevinciyle Felix'e ilerlerken gülümsememi tutamıyordum. Telefonu incelemeden Kai'ye verdim.

Yaklaşık 1 saat daha orda durduk. Bakılacak başka yerler olmadığı için geri dönüp telefonu analize verdik. Sonuçları beklerken Kai'yi azarlıyordum. "İşinizi baştan savma yapmanız hiç hoş değil. Üstelik sen başkomisersin ve bunu bir dedektifin sana söylememesi gerekir."

"Özür dileriz." dedi Kai kısık sesi ile. Gerçekten mahcup gözüküyordu. "Lütfen bundan sonra daha dikkatli olalım. İpucularını kaçırmamalıyız." kapının çalınmasıyla konuşmamız bölündü. "Başkomiser Kai, telefonunun analiz sonuçları çıktı.

"Bu sorumsuzluğu sonraya bırakalalım." karşısında oturduğum siyah deri koltuktan kalkıp analizi öğrenmeye koyuldum. Stajyer polisin beni yönlendirdiği ofise girdiğimde Jake'in güler yüzüyle karşılandım. "Naber." dedim tokalaşırken. Jake benim liseden yakın arkadaşımdı. "Klasik her zaman ki gibi." dedi. "Sonuçları tam olarak bitirmedim ama huyunu bildiğim için en azından seni gece rahat uyutacak kadarını söylemeyelim diye düşündüm." eliyle koltuğu işaret ederek "Otur."

"Evet neler var elimizde."

"Bir aldatma olayları var elimizde." telefonu masaya koydu. "Hearin'in anladığım kadarıyla bir sevgilisi var. İlişkileri son zamanlarda iyi değilmiş sanırım. Hearin'in ölümünden 12 saat önce kavga etmişler, kavga mesajlaşma olarak başlayıp daha sonrasında ise telefonda konuşmuş olmalılar. Son aramalarda Sunghoon isimli, yani Hearin'in sevgilisi bulunmakta. Sesli aramanın kayıtlarına ulaştım, Hearin ağlıyor, Sunghoon'un ise pek umursadığı söylenemez."

"Beomgyu'dan sonra ilk şüphelimiz."

"Aslında bir şüphelimiz daha olabilir." telefonun duvar kağıdında Hearin'in Minji ile fotoğrafları bulunuyor, anladığım kadarıyla ikisi yakın arkadaşlar ve Sunghoon'un Hearin'i aldatıp çıktığı kişi Minji. Hearin bunu fark etmiş ve her ikisine de mesaj atmayı bırakıyor, Minji ve Hearin'in diğer arkadaşları bu durumu öğrenince ona birçok mesaj atmış ama yanıt alamamış gibi duruyor."

"Minji, Sunghoon ve Hearin'in diğer arkadaşlarıyla temasa geçmeliyiz."

"Merak etme ben çoktan polislere haber verdim. Çoktan temasa geçmiş ve buraya getirilmiş olmaları lazım." dedi saate bakarak. "Ben kontrol edeyim o zaman odadan çıkıp koridorun sonunda gördüğüm kalabalığa ilerledim. "Ben önce Sunghoon ile başlıyorum, Minji'de sıra ona gelene kadar sakinleşsin."

Dilek Mezarları/taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin