Çocukluk ve Geçmiş

22 5 19
                                    

"Gir." diye seslendim kapının dışında ki kişiye. İçeri giren Yeonjun oldu. Yüzünde mahcup bir ifadeyle çalışma odamın kapısını kapattı. "Noldu?" dedim elimde ki kağıtları bırakırken. Onunla konuşurken göz teması kurmaya özen gösterdim.

"Ben özür dilemeye geldim. Son birkaç haftadır sana ve Beomgyu'ya gereksiz bağırdım ve sinirli davrandım. Biraz karışık bir ruh hali içerisindeydim. Ben gerçekten özür dilerim Taehyun, böyle davranmak istemezdim."

"Önemli değil." dedim yerimden kalkarken. "Sen benim ilk arkadaşımsın, sana öylece küsemem." Yeonjun'a yaklaşıp kollarımı ona sardım. "Yani beni affetin mi?" diye sordu kollarımın arasından. Cevap vermedim sadece kafamı salladım.

Yeonjun birkaç kelime ettikten sonra işi olduğunu söyleyip gitti. Bende koskoca evde tek başıma kaldım. Beomgyu 8 ayın ardından ilk defa bir dava ile ilgilenmek istemişti. Bu yüzden müvekkili ile konuşmaya ofisine gitmişti.

Beomgyu'yu düşünürken telefonumdan Kai'yi aradım. O kadar dalmıştım ki Kai'nin telefonu açtığını duymamıştım. "Taehyun, beni duyuyor musun?"

"Evet evet duyuyorum. Ben sana Tom Carney ile ne yaptığınızı sormak için aradım." dedim ve kalçamı çalışma masama yasladım.

Kai biraz fazla sessiz kalmıştı. Derin bir nefes verip konuşmaya başladı. "Aslında yüzyüze konuşmak istiyordum fakat sanırım söylemem gerek. Tom kendini hücresindeyken asmış. Sabah stajyer bir polis cesedini buldu. Her ihtimale karşı otopsi istedim." dediğinde şok içerisindeydim. Her şeyi çok hızlı ve bir çırpıda söylemişti. Bir süre sessiz kalıp dediklerini sindirdim.

"Yani Tom kendini asmış, peki sorguya çekebildiniz mi?"

"Hayır, dün denedim ama sorgu boyunca sesini çıkarmadı. Hareket dahi etmedi."

Fazla üzülmedim çünkü ben kendi istediğim bilgileri almıştım. Fakat bu beklenmedik bir şeydi. Yakalandığı için mi kendini asmıştı yoksa başka bir sebep var mıydı?

"Anladım, ben akşamüstü yanına uğrayacağım." dedim ve telefonu kapattım. Çalışma masasını olduğu gibi dağınık bırakıp evden çıktım. Arabayı çalıştırırken Areum teyzeyi aradım.

"Alo, Taehyun?" Areum teyze olduğundan daha yüksek sesle konuşunca babamın evde olmadığını anladım. "Anladığım kadarıyla babam evde değil."

"Evet, toplantısı varmış, evden ayrılalı çok olmadı, rahatlıkla gelebilirsin. Senin için arka kapıyı açık bırakacağım." dedi ve kapattı. Çalışanlardan biri yanına gelmiş olabilir diyip umursamadım.

Babamın evine geldiğimde arabayı arka kapının biraz ilerisine park ettim. Areum teyze dediği gibi arka kapıyı açık bırakmıştı. Sessizce içeri girdim ve direkt babamın odasına yöneldim. On sekizli yaşlarımda babamın odasında her zaman kilitli olan ve şifresini asla bana söylemediği bir kasa vardı. Bir gün babamla rastgele konuşurken boşluğuna gelmişti ve kasayı açmıştı. O gün şifreyi görmüştüm. 15052006. Hala çok net hatırlıyordum. O dönem bir gün onları okuyacaktım. Hep doğru zamanı bekledim ve şu anda hislerim doğru zaman olduğunu hissettiriyordu. Şifreyi girdim ve kasa açıldı.

Dosyaların hiçbirini okumadım. Hepsinin orda kopyasını çıkarıp kasaya geri koydum. Oyalanmadan evden çıkıp karakola doğru arabayı sürmeye başladım.

Dosyaları Kai'nin yanında okuyup okumamak arasında kalmıştım. Sonuçta dosyaların içinde yazanı bilmiyor sadece tahminde bulunuyordum.

Karakolun önüne arabayı park ettiğimde hızlıca arabadan indim. İçeriye girdiğimde verilen selamları karşılıksız bırakarak hışımla Kai'nin odasının kapısını açtım.

Dilek Mezarları/taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin