"Şimdi ne yapacaksın?"
"Ne mi yapacağım?" dedim. Yüzümü Kai'ye çevirdim. "Bilmiyorum."
"Yeonjun çok şüpheli, bunun farkındasın değil mi?" dedi Kai.
"Evet farkındayım. Sanırım çevresini araştıracağım. Geçenlerde telefona bakarken kimle konuştuğunu sorduğumda liseden iki arkadaşım dedi."
"Bunda garip olan ne?" dedi Kai. Anlamsızca bakıyordu yüzüme. "Yeonjun liseye gitmedi, eğitimini evde aldı." dedim. "Eğer bir iş çeviriyorsa Soobin, o ve bahsettiği iki arkadaşıyla birlikte çeviriyordur."
"Arkadaşlarının adını biliyor musun?"
"Minho ve Jisung demişti."
"Onları gördüm. Bazen Yeonjun ile birlikte gelip Soobin'i alıp gidiyorlar." dedi Kai. Cümlesi bittiğinde artık tam olarak kuşkulanmıştım. Bir şeyler dönüyordu ve benim bundan haberim yoktu. Peki ya Beomgyu'nun haberi var mıydı?
"Peki Taehyun kötü hissetmezsen sana bir şey soracağım. Hearin'in senin kardeşin olduğunu nasıl bilmiyorsun?"
"Ben her zaman tek çocuktum Kai. Annem hiçbir zaman hamile kalmadı. Hatırlamıyorum. Aslında 6 yaşımdan öncesini pek hatırlamıyorum. Annem de ben 5 yaşındayken öldüğünü söyledi babam. Fakat ben hiçbir şey hatırlamıyorum, annemin yüzünü de... " zorlanmaya başlayınca durdum. Kai anladığı için sesini çıkarmadan beni izledi. Tekrar ağzımı açtığımda Kai "Gerek yok." diyip devam etmemi engelledi.
"Beomgyu bence bu işin içinde Taehyun." kafamı ona bakmadan olumsuzca salladım. Beomgyu böyle bir şey yapmazdı. "Evet farkındayım, ona duygular besliyorsun. Fakat bence onun bu işin içinde olmadığını reddedemezsin. Nerden bilebiliriz belki de masum durumdadır."
"Sence buna zorlanıyor olabilir mi?" dedim umutsuzca. Omuz silkti. "Bilemem. Ama bence öyle olabilir. Şimdi sen eve git ve onunla bir konuşmayı dene. Açık bir şekilde."
"Emin misin." kafasını salladı. "Bana güvenebilirsin." dedi.
Teşekkür edip karakoldan ayrıldım. Dışarıda bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Ben yağmurdan çok korkardım. Acaba Beomgyu evde tek başına korkmuş muydu? Onun içinde ki küçük çocukta korkuyor olabilir miydi?
.・。.・゜✭・.・✫・゜・。.
"Beomgyu, seninle bir şey konuşmalıyız. Bana karşı lütfen dürüst ol." diyerek karşıma oturttum onu. Merakla bana baktı ve konuşmam için bekledi. Ben ise nereden başlayacağımı dahi bilmiyordum. "Beomgyu, aslında-"
Yatak odamın kapısı sertçe açıldığında durmak zorunda kaldım ve arkamı dönüp kimin geldiğine baktım. Gelen Yeonjun'du. Koşarak gelmiş olmalıydı ki nefes nefeseydi. "Ne oldu?" dedim.
"Bir şey olmadı. Ne konuşuyordunuz?" dedi yatağımın karşısında ki kanepeye otururken. "Öyle havadan sudan. Hatta seninle bir şey konuşmam gerek. Beomgyu sen salona in, ben birazdan gelirim." dedim Yeonjun ile göz temasımı bozmadan. İkimizde keskin bir biçimde birbirimize bakıyorduk. Beomgyu kafasını sallayıp yatağımdan kalkıp gitti.
"Beni Minho ve Jisung ile tanıştırsana." dedim direkt. Uzatmak istemeden. Yeonjun garipsemiş bir şekilde öne doğru eğilip sordu. "Neden?"
"Onlar ile tanışmak istiyorum. Benim dışında arkadaşların olması güzel."
"İkisiyle yemeğe çıkıyorum. İstersen gelebilirsin. Soobin'de gelecek. Hatta Beomgyu'da gelsin." gülümseyip kafamı salladım. Yeonjun kalkıp kapıya giderken "O zaman ben direkt arabaya iniyorum sizde gelirsiniz. Üstünü değiştirmezsin diye düşünüyorum, dışarıdan gelmişsin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dilek Mezarları/taegyu
Fantasy☆༺.⋅ ♫ ⋅.༻☆🥃☆༺.⋅ ♫ ⋅.༻☆ Yalnızlık, bir virüs gibi ruha yayılmaya başladığında duygu ve kalabalık hiçbir anlam ifade etmez. Çünkü inci gibi gökyüzüne dizilen parlak taşlar, umutlar ve sevinci içinde taşır. "Dileğimin kaybolmasını istemiyorum."