Pencereden-perdenin örtmediği küçük kısım-yayılan güneş ışınları kapalı olmasına rağmen gözlerini kamaştırıyordu. Bitkin ve yorgun olmasına rağmen yapacak çok şeyi olduğunun da farkındaydı. Ani bir hışımla kalktı ve saate baktığında daha deminki uykulu halinden eser kalmamıştı. İşe geç kalıyordu. Tam hazırlanmaya başlayacakken son seste unuttuğu telefonunun zil sesini duyarak irkildi. Arayan James'di.
Bekletmeden hemen açtı telefonu.
James:- Nerde kaldın? Şu Charlotte karısının dırdırıyla uğraştırma beni!
- Uyuyakalmışım. Hemen hazırlanıp geliyorum.
- İyi acele et.
Davin özel bir şirketin laboratuvarında çalışan bir bilim insanıydı- her ne kadar acemi olsa da-. Gruplar halinde çalışılan özel bir sistemi vardı bu araştırma laboratuvarının. Charlotte de idarî ekipteydi. Müdür yardımcısı da denebilirdi. Çok sevilen biri olduğu söylenemezdi. Herkesle mutlaka bir sorunu olurdu.
Şirketin müdürü ise Charlotte'nin aksine gıcık bir tip değildi.Gerçi ilk izlenim olarak soğuk ve katı gibi gözükse de şimdiye kadar kimseye kızmamıştı-Belki de çalışanlarla pek de ilişkisi olmadığı için-.Genelde odasından çıkmazdı Kendrick.
Güç bela hazırlanıp laboratuvara gelmişti sonunda. Çok katlı olmasa da kendi çapında büyük bir yer sayılırdı. Koşarak binanın laboratuvarların olduğu kısmına geçti. İdare katından Charlotte ile karşılaşmadığına sevinecekken bi anda karşısında 3-4 santimetre boyunda topuklu ayakkabısıyla belirli bir ritimle yere vuran kollarını bağlamış ve her zamanki o sıfatıyla bekleyen Charlotte bekliyordu. Ve beklemeden de söze atıldı:
- Galiba Laboratuvar genel sorumlusu ya da müdür falan oldun da haberimiz mi yok? Güç bela girdiğin bu işten de kovulmak istiyorsun galiba?
Sabah sabah hayatın onu böyle bir sürprizle karşıladığı için ona lanet okuyordu içinden. Ama konu hemen kapansın diye bir şey demeden "Bir daha olmaz, kusura bakmayın" demekle yetindi. Bir daha karşılık vermesin diye hızlı adımlarla odaya girecekti ki, Charlotte son sözü söyleyen olabilmek için:
- Olmamalı da zaten olursa ne olacağını biliyorsun.
Sinirlerine hakim olup karşılık vermeden odaya girdi.
Oda da tek başına çalışan-Charlotte onu da elden geçirmiş olacak ki-James vardı. Önce arkasına baktı Charlotte'un gittiğini görünce bir rahatlama hissiyle James'in sırtına dokundu.
İyi bir azar işitmiş olacak ki sitemli bir bakış atıyordu ona. Karşılık vermeden edemedi:
- Hiç gelmeseydin biz de çıkıyoduk şimdi.
- Tamam geldim işte. Hem o kadar da abartma çıkış saatine daha var.
- Abartmıyorum gerçekten çıkıyorduk şimdi.
- Nereye çıkıyorsunuz. Erken mi bırakıyoruz yoksa bugün?
Bunu söylerken gözlerinin içi parlıyordu yarım kalan uykusuna dönmek şu an en çok istediği şeydi. Ama James'in kalın boru gibi sesiyle irkildi.
- Saçmalama, gözlemsel araştırma için ormana gidiyoruz.
- Nereden çıktı bu şimdi. Yine gidip ağaçlardan reçine toplayıp inceleyeceğiz falan deme sakın.
- Yok yok bu seferki öyle bir şey değil.
- Ohh iyi iyi. Nası bir şeymiş o zaman?
- Bu seferki öyle değil daha da sıkıcı. Akarsulardaki suların içilebilir olup olmadığı hakkında bir araştırma.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Passage: "Forza"
Fantasy~Kapının ardındakini oraya girmeden de bilebilir mi? ~Sesin ardındakini onu görmeden de tanıyabilir mi? {Ara Verildi}