"ve kalbim hızla çarpıyor,
kontrolü kaybediyorum"saat on dokuz elli beş. jungkook dikiz aynasından kendine bakarken arabasının koltuğuna yayılmış bir vaziyette aynı anda da rakip şirketin çıkış kapısına bakıyordu. taehyung'a onu çıkış saati gelince alacağını ve birlikte dışarı çıkacaklarını söylemişti. sürekli birlikte olmak istiyor ama nedenini sorgulamak istemediğinden sadece sezgileriyle hareket ediyordu.
çünkü sorgularla bu işin içinden çıkamazdı, biliyordu.
sanki bir saate yakın beklememiş gibi son beş dakika geçmek bilmezken taehyung'un yağmur yüzünden sarı saçlarını siyah evrak çantasıyla kapatmış bir şekilde, seri adımlarla şirketin kapısından çıktığını gördü. sabah giydiği takım elbisesi günün yorgunluğuyla ve koşuşturmasıyla dahi kırışmamış, gayet şık duruyordu.
zaten taehyung görünümüne dikkat eden, düzenli biriydi. her zaman güzel görünüyordu.
jungkook, taehyung'un dikkatini çekmek adına kornaya bastığında taehyung gülümseyerek araca yaklaştı ve hızlıca bindi arabaya. nefes nefese olmasa da belli bir efor sarf ettiğinden göğsü inip kalkıyordu. ardından çantasını kucağına koyduktan sonra hafif nemlenen saçlarını iki yana savurdu ve jungkook'a döndü.
"selam, fazla bekletmedim değil mi?"
jungkook, taehyung'un saç tellerinden düşen bir damla yağmur suyuna odaklanmışken ona yöneltilen soruyla afallamış ama bunu öyle iyi saklamıştı ki taehyung'un onun afallamış ifadesini fark etmediğine adı gibi emindi.
"hayır, ben de daha yeni gelmiştim."
evet, yeni gelmişti. bir saate yakındır zamanın geçmesini beklemiyordu asla.
"sevindim."
konuşmayı devam ettiremediklerinden jungkook direksiyondaki ellerinden birini geriye atıp taehyung'un koltuğuna yasladı ve öne doğru eğildi usulca. taehyung, hayatında yeni bir sayfa açacağı sözünü kendi içinde düşünürken jungkook'a hissettiklerinin saygı veya hayranlıktan ibaret olup olmadığını da tartıyordu kafasında.
jungkook belli belirsiz bir öpücük bıraktı sarışının yanağına. arabaya girer girmez taehyung'un kokusuyla başı dönmüştü. her ne kullanıyorsa tenine aşırı yakışıyor, günlerce unutamayacağı şekilde kendinden geçtiğini hissediyordu. çünkü sadece ona odaklanıyor, olur da hatırında kalmazsa diye aklının bir köşesine yazıyordu hissettirdiklerini.
ama tabii ki ikisi de sonuçlarını düşünmeden fütursuzca birbirlerine yakınlaşıyorlardı.
taehyung, jungkook'un sıcak dudaklarını yanağında hissettiği anda olduğu yerde donakalmış, beklemediği bu hisle kalbi hızla çarpmaya başlamıştı. tek bir öpücük, ufak bir dokunuşla bile kalbinin göğüs kafesinden çıkmasına sebep olan adamın gözlerinin içine bakmaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
loving you right
Fanfictionsevgilisi için kore'den fransa'ya gelen taehyung, monsieur jeon'la beyaz evlilik yapmak zorunda kalır.