"gözlerinde yansımamı görüyorum"
hava kararmıştı çoktan. taehyung, gelebileceği en hızlı şekilde gelmişti jungkook'un attığı konuma. dışarıdan bakıldığında led ışıklara sahip olan bir bardı burası. tabelasında kocaman harflerle little red door yazan bardan içeri girdi, etrafına bakınmaya başladı. kenarda köşede bir sürü çiftin birlikte zaman geçiriyor, anlarının tadını çıkarıyor olduklarını gördü. fakat öylece bakmanın rahatsız hissettireceğini düşündü ve gözlerini birbirini öpen çiftlerden ayırarak bar kısmına doğru çevirdi taehyung.
ve orada da aradığını bulmuştu.
jungkook birkaç saat önce giydiği kıyafetleri giymiyordu şu an, daha salaş daha sokak tarzı bir görüntü hakimdi üzerinde. beyaz, yakaları açık gömleği serbest bırakılmış ve skinny jean pantolonuyla taehyung'un görmeyi çok da beklemediği bir tarzdaydı bugün. yavaşça ona adımladı ve yanındaki boş sandalyeye geçerken sol elini jungkook'un omzuna sürttü nazikçe.
jungkook'un içi bir hoş olmuş, taehyung'un geldiğini anlamıştı.
başını çevirerek gülümsedi ve taehyung'a yaklaşarak yanağına minik bir öpücük kondurdu. geri çekilmek istemiyormuşcasına orada oyalanırken kokusunu içine çekti ve gözlerini kapattı bir süre. taehyung ise bu sırada bu ânı bozmak istemediğinden sadece bekliyor, öpücüğün tadını çıkarıyordu.
ardından jungkook geri çekildi, sarhoş gibi görünmüyordu ama hareketleri sanki öyleymiş gibiydi. işaret parmağının tersiyle taehyung'un yanağını okşadığında bu sefer gözlerini kapatan kişi taehyung'tu.
"hoş geldin."
"hoş buldum mu?"
"bilmem," dedi jungkook üzerindekileri göstererek. birkaç sene önce, uçuk kaçık zamanlarındaki gibi giyinmişti. o zamanlar ele avuca sığmıyordu. şimdi de o günlerden birini anlatacaktı zaten, bu yüzden böyle giyinmişti. taehyung'un aklında kolay canlansın diyeydi. "hoşuna gitmedi mi yoksa, fazla mı serseri gibi görünüyorum?"
"sana giydiğin her şeyi yakıştırıyorum, bence bu soruyu sormak için çok yanlış kişiyi seçtin."
"öyle mi?" diyerek kaşlarını yukarı kaldırmıştı jungkook. taehyung'un ona olan buzlarının eridiğini ve kendi duygularını kolayca ifade edip aralarındaki ilişkinin sağlamlığını zedelemeyişini seviyordu. artık ondan çekinmeden bazı şeyleri söyleyebilmesi hoşuna gitmişti. diğer türlüsü zaten kendisini kötü hissetmesine, bir şeyleri yanlış yaptığını düşünmesine neden oluyordu. ona göre taehyung'un çekinmesi gereken hiçbir şey yoktu.
bu sırada taehyung kendisine yönetilen soruyla başını sallamış, jungkook'un içeceğine çevirmişti başını. yarısına gelinmiş bir bardakla karşılaştığında jungkook'un anlatacaklarının ne olduğunu çok merak etmişti. zaten buraya gelirken aklında bir sürü olasılık canlanmıştı, her şeye hazırlanmıştı kendini. artık merakının giderilmesini istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
loving you right
Fanfictionsevgilisi için kore'den fransa'ya gelen taehyung, monsieur jeon'la beyaz evlilik yapmak zorunda kalır.