Kaybetmek

88 13 24
                                    

Kenardaki şemsiyeliğin yanındaki yıpranmış kutudan babamın çalışma odasının anahtarını aldım. Neden bilmiyorum ama o odaya girmek istedim. Daha önce annemle beraber babamın küçük eşyalarını almak için o odaya girmiştik, nasıl birşey olduğunu biliyordum ama hazır annem de evde yokken uzun uzun bakmak istedim. Babamı 5 yıl önce kaybettik. İnşaattan kendini attığı söyleniyor ama ben buna inanmak istemiyorum. Belki kazadır, intihar değildir diye şirketi davaya verdik ama bir sonuç çıkmadı. Kız çocukları babaya düşkündür derler ya sanırım bende tam tersiydi. İnsanları garipserdim babalarına sarıldıklarında, onlarla vakit geçirdiklerinde, babalarını da garipsedim çocuklarının ellerinden tutup parka götürdüklerinde ya da herhangibir etkinliğine katıldıklarında. Benim babam genelde eve ben uyuduktan sonra gelirdi. Annem ben uyuduktan sonra gelip babamın beni öptüğünü söylerdi. Ben de bir kez olsun bu hissi hissetmek için arada uyumazdım ve gelip beni öpmesini beklerdim sanırım sevilme hissini bilmediğim içindi. Beklerdim ama gelmezdi, öpmezdi... Bu yüzden öldüğünde pek de farketmemiştim boşluğunu. Herkes ağlarken bir köşede dururdum ağlayamazdım ama yeni yeni yokluğunu hissediyorum belki bu ortaokul mezuniyetimde insanlar fotoğraf çekinirken benim de yanımda üçüncü bir kişi olmasını istediğimden, belki hastaneye gittiğimde annem içeride doktorla konuşurken yanımda bir kişinin benim içimdeki huzursuzluğu gidermesini istediğimden, sanırım o bunların hiçbirini yapmazdı... 3 yaşımdan beri bu merdivenlerden çıkıyorum ama ilk defa bu kadar huzursuzum. Odanın kilidine anahtarı soktum ve kilidi çevirdim. Kapı uzun zamandır yağlanmadığı için gıcırdamaya başlamış. Neden bilmiyorum ama içeriye adım attığım gibi göz pınarlarım dolmaya başladı. Dikkatimi yandaki dolap çekti, bunu daha önce görmemiştim. Aşağıdan kapı açılma sesi geldi sanırım annemdi, odayı daha fazla inceleyemeden gelmiş olması pek iyi olmadı. Daha sonra tekrar girmek üzere odadan çıktım ve anahtarı cebime attım ne de olsa annem fark etmezdi bu odaya girmiyordu.
-Asya orda mısın Birtanem!
Niye bu kadar çabuk geldi
-Buradayım Anne
Akşama Bengüyü çağırmıştım sanırım haber vermeliydim. Aşağıya indim, annem akşam yapacağı yemek için aldığı brokoliyi suya koyuyordu
-Iyyy brokoli mi?
-Evet canım ne oldu beğenemedin mi?
Yüzündeki mutsuzluğu gülümsemeyle örtmek ister gibiydi
-Ne oldu gelirken doktora da mı uğradın?
-Nereden anladın?
Sanırım annemin artık benden birşey saklıyamayacağını anlaması gerekiyor
-Yine ne dedi sana o bunak!?
Tamam biraz abartmış olabilirim aslında kadını seviyorum gözlüklerinin ardındaki yeşil gözler bana sempatik geliyor ama anneme sürekli benim hakkımda olur olmaz şeyler söylemesi beni sinir ediyor. Hiçbir şeyim yokken uydurduğu bazı şeyler bana onun bunak bir kadın olduğunu tekrar hatırlatıyor.
-Biliyorsun o senin iyiliğini istiyor tatlım
Evet bende o kadar para alsam bende karşımdakinin iyiliğini isterdim.
-Hı hı tabii. Annem bu arada iznin olursa Bengüyü çağırmak istiyorum
-Ne yapıcaksınız?
-Bilmem kızlar ne yaparsa
-Peki ama kendini çok yorma
-Sen birtanesin biliyorsun değil mi?
Yanağından öpüp hızlıca yukarıya çıktım. Film seçtim ve ortam hazırladım. Gözüm Bengü'nün bana aldığı hediye kutuya gitti. İçindeki notları her defasında tek tek okumayı seviyordum. Her okuduğumda farklı bir anlam çıkartıyordum. Sanırım annemden sonra yanında en mutlu hissettiğim insan oydu. Ela gözlüydü ama saçları siyah olduğu için gözleri yeşil gibi duruyordu. Duru bir güzelliği vardı. Hafif ten rengine dönmüş dudakları bile güzel görünüyordu. Sanırım soluk dudağın yakıştığı tek insan olabilir. Her yeri toparladıktan sonra aşağıya indim ve Bengü'nün gelmiş olduğunu gördüm
-bana niye haber vermediniz
-Annenle sohbet ediyorduk istiyorsan çıkalım.
Bazen beni annemle aldattığını düşünüyorum
-Hadi kızlar siz çıkın ben sizi yemek olduğunda çağırırım...

Her şey çok güzel gitmişti yemeklerimizi yemiştik ve dertleşmiştik. Beraber film izlemek için abur cubur almaya çıktık. Gece 11 olduğu için sokağın başındaki bakkala gitmek zorunda kaldık. Ben ne alıcağıma karar vermeye çalışırken Bengü'nün telefonuna bildirim düştü
-Asya benim gitmem lazım
Neden bu kadar erkendi daha yapacak şeylerimiz vardı.
-Peki anneme söyleyeyim seni bıraksın
-Yok canım ben yürürüm
Bu saatte ve bu karanlıkta onu tek mi yürütecektim?
-Bengü inat etme anneme bıraktırayım işte seni
-Canım diyorum ya sen dön evine hadi ben giderim
-Bengü tek baş-
Beni beklemeden hemen dışarı fırladı. Ben de seçtiğimiz abur cuburları alıp eve döndüm ne de olsa bu son buluşmamız değildi bir dahakine yerdik. Evin önüne geldiğimde üzerinden yarım saat geçtiğini gördüm. Bu kadar yavaş mı yürümüşüm?
-Asya!
Kaan mı o
-Çok geç olmadı mı ne işin var burada?
-Çok sorgulama be güzelim, gel otur biraz konuşalım
Güzelim mi? Neden onu geri çeviremiyorum.
-Peki ama hemen giderim
-Bu saatte burada ne işin var
Cevap vermedi, onun bu gizemi beni öldürecek. Bir süre hiçbirşey söylemeden yanında oturdum ve daha sonra onun yaptığı gibi karanlığa yüzümü çevirdim
-Bu gün şanslıyız genelde bu kadar yıldız pek görülmez
Gerçekten öyleydi, bu gün sanki her şey yerli yerinde gibiydi içimde ayrı bir huzur vardı. Kısa bir nefes aldıktan sonra bana döndü
-Senin kadar parlak
Aramızdaki bu şey ne bilmiyordum ama bundan hoşnut oluyordum
-bu bir iltifat sanırım
Hala gözlerine bakıyordum sanırım kızarmıştım ama belli olmuyor olmalıydı ne de olsa zifiri bir karanlık vardı. Gözleri de tıpkı bu karanlık kadar zifiri sanki dokunsam yok olacak gibi ama bir o kadar da gerçek benliğim kadar karmaşık
-Bakmaya devam etmek ister misin yoksa gözlerimi çekeyim mi?
Sonuna ufak bir gülümseme bıraktı. Ne oluyordu anlamıyordum adı konulabilir miydi bilmiyorum ama sanırım ona karşı birşeyler hissediyordum
-Elinde neden kan var?
Bunu fark etmemiştim sanırım bir yere sürtmüştüm.
-Muhtemelen bir yere sü-
-Ne?!
Bu bizim evden geliyor olmalıydı cam kırılma sesiyle aynanda geldiği için boğulan bu sesin sahibi annem olmalıydı. Kaan'a hiçbir şey söylemeden eve koştum. Annem yerdeydi ve titriyordu. Hemen mutfağa koşup su getirdim
-Anne biraz sakin ol al bu suyu iç. Ne duydun da bu hale geldin?
Ona ardı ardına bu soruları sorabilirdim ama bir süre sakinleşmeye ihtiyacı vardı. Yarın lise son sınıfın ilk günüydü her ne olduysa tam da zamanına denk gelmişti
-Kızım önce Bir sakinleş tamam mı?
Sakinleşmesi gereken ben değildim oydu. Yüzündeki sima tanıdık geliyordu. Yüzündeki acıyla karışık endişe bana 5 yıl önceyi hatırlattı, istemsizce gözlerim doldu. Ağlamak değildi sadece acıyorum kendime, anneme ve hatta babama...
-Anne bana ne olduğunu anlatacak mısın?
Hala aynı ifadeyle bakıyordu bana. Yapma der gibi kafamı sallasam da kendisi bu ifadenin farkında değildi. Artık daha ne olduğunu bilmeden ağlıyordum. İstemsizce annemin kolunu sıkıyordum. Cevap vermesini hem istiyor hem de istemiyorum. Bu kararsızlık beni ve benliğimi sarmış durumdaydı. Evet sanırım ifadem anneminkindem daha da beter hale gelmişti. Ama ben anneme değil kendime acıyordum.
-Kızım Bengü...

Ruhumu Geri VerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin