15♤ Boşluk

25 11 0
                                    

Bu bölümü pelin626 'ya armağan ediyorum.
Sanırım, şu ana kadar yazdığım en iyi bölüm olabilir.
Yıldızı parlatalım canlar ♡
İkinci bölüm şarkısı:


Batur'dan

Aşık olmak
Kime, neye göre? Kim neyi sevebilir bir insanda? Güzellik, zeka, bir ihtimal yürek. Belki de hiçbiri. Bir insan bir insanı karşılıksız sevebilir miydi? Bence hayır. Bu insan doğasına karşıydı. Herkesin bir menfaati olurdu. Sevmek ve aşk peki? Bunlar aynı şeyler miydi? Sanmam. Aşk diye bir şey yoktu belki ama sevgi vardı. Herkes sevmeyi bilemezdi ama vardı işte. Biri sever ve sevilebilirdi. Ben ikisini de tatmıştım ama başkalarından bunu gördüm mü, başkasından bunu gördüm mü?  Annem ve  Miran bana bu duyguyu tattıran kişilerdi. Ama ya o? Babam... Benim yaralı tarafım. O bana, bunları yazmama sebep olan kişiydi. Tüm kötü tecrübelerimin kendisi. Yaşadığım olumsuzlukların ve kötü duyguların sebebiydi o. Bu yüzden belki de, kendimle konuşmam bile zordu. Ağzıma zırh vuran onun ağzından pervasızca çıkan kelimelerdi. Sonrası ise, acı dolu iki yıl. Bizi ruhen çökerten, kabuslarla geçen iki yıl. Annemi ilk defa o halde görmüştüm. Kendimi ilk defa öyle görmüştüm. Ardından, öyle bir hissettim ki iliklerime kadar acıyı. En yakın arkadaşım olmuştu benim. Beni acı ile tanıştıran oydu.

Elimdeki kalemi sanki elimde ateşten bir top tutuyormuşum gibi bırakıverdim. Gözlerimi kapatıp açtığımda bunların uydurduğum bir senaryo olmasını, hiç yaşanmamış şeyler olmasını o kadar çok diledim ki içimden. Ardından bir yabancı gibi yazdıklarıma döndü bakışlarım. Kendimden bunu yapmamı hiç beklemiyordum. Ardından kağıda göz gezdirince, içimden geçen binbir düşüncenin ve iki yılın bana hissettirdiklerinin kağıtta bu kadar yer kaplaması beni hayrete düşürdü. Bir an acı hissettim, acı çektim. Sonrasında ise, hiçbir şey hissettirmedi. Yedi yıl öncesiydi. Ama hala daha hem acı veriyor, boğazımı düğümletiyor hem de hiçbir şey hissetmiyordu. Sadece,kocaman bir boşluk. Başka hiçbir şey değil.

Şubat gideli üç saat olmuştu ve annem de Miran da içeride televizyon izlerken ben kalkmış, aniden bir kağıt ve bir kaleme içimi döküyordum. Bu yaştaki birine göre belki de çok fazla şey düşünüyordum. İlk zamanlar, çok fazla suçlamıştım kendimi, o küçücük yaşıma rağmen. Ama şimdi bakıyorum da, eğer ben gerçekten bu işteki suçlu olsaydım Miran ile mükafatlandırılmazdım. Başıma gelen en güzel şey, küçük kardeşim Miran'dı. Bu yüzden aklıma her böyle düşünceler düştüğünde Miran'ı hatırlıyor ve düşündüklerimin, aklıma gelen her şeyin ne kadar saçma olduğunu görüyordum. Küçük bir çocuğu hiçbir şeyden sorunlu tutamazdınız, hele ki büyüklerin başrol olduğu, yol açtığı konularda...

Masanın üstündeki saate bakıp sadece on dakika geçmiş olmasıyla ofladım. Şu an yatağıma yatıp gözlerimi kapatıp uyuyabilirdim ama sonu aynı olacaktı. Yine aynı kabuslar. Ve sonra, uyanıp "Ben iyiyim." diyecektim. Her zamanki gibi... Uyku bana haramdı, o aklıma geldiğinde.

Beni kimse göremiyordu. Hissedemiyordu. Sadece konuşuyorlardı işte. "İyisin değil mi?" diyorlardı, "Nasıl hissediyorsun?" değil. Aradaki fark buydu işte. İnsanlar sadece konuşurdu, dinlemezdi. Kimse göremezdi, biliyor ve anlıyor gibi laf cambazlığı yapardı anca. Sadece ben, kendimi anlatma fırsatı bulursam belki birileri beni farkedebilirdi. Eskiden böyle düşünürdüm ama hayır, ben farkedilmezdim. Herkes sadece düşünürdü ve derdi ki "Batur mu? Sessiz ve asosyal. Konuşmayı sevmez ve soğuk biri." Bu kadardı. Ben başkaları için bu kadardım. Önceden birilerinin beni farketmesini, gerçek beni görmesini ne çok isterdim. Şimdi ise bunun imkansız olduğunu görmüş, perdenin arkasına kendi isteğimle geçmiştim.

ANONİMLER •Yarı Texting•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin