2:

38 11 54
                                        

Paranın güç olduğu bir dünya... Fakirler için nasıldır sizce?

Haklı olsalar da susturulan, güçlülerin kölesi olan bir insanlık kurtarılabilir mi?

Eğer sizin de gücünüz olsa... Dürüst bir şekilde cevap verecek olsanız... Bu ezilmeye mahkum topluluk için çalışır mıydınız?

Sonunda onlar için çalışırken onlardan birine dönüşebilecekken?

Yapar mıydınız cidden bunu?

Peki, sizce ben... yeterince güçlü olmadığımdan mı, yoksa hala insanlığımı kaybetmediğimden mi savaşıyordum?

Bana kalırsa... artık pek de emin değilim.

☆๋࣭ ⭑

"Sayın Yargıç, tanık tarafından söylenen birkaç yalana dayanarak cinayeti kabul edemeyiz. Lütfen, sadece kanuna dayalı bir karar verin."

Avukatın son sözleriyle gözlerim duruşmayı izleyenlere yöneldi. Ellerim masanın altından dizlerimi sıkıyorken gözlerimi içten üzüntüleriyle ağlayan, sinirlenen ve sonucu merakla bekleyenlerde gezdirdim. Tırnaklarım ince kumaştan geçerek tenime batıyorken sanığın en azından kabul görülecek mesleki ihmalin alabileceği en yüksek miktarla hüküm giymesini diliyordum.

"1987-GH 423 dosya numaralı dava için verilen hükmü açıklıyorum: Sanığın cinayet kastı olduğunu söylemek doğru değildir. Ancak sanığın da kabul ettiği gibi ölüm ve yaralanmaya yol açan profesyonel ihmal olan yan suçlamaları kabul ediyorum. Ölüme sebebiyet veren mesleki ihmal için azami ceza 2 yıl hapistir."

Derin bir nefesi vererek gözlerimi kapattım.

"Ama! bu yıl kabul edilen yargı reformu tasarısı, tüm kurbanlar için ayrı ayrı hesaplanacağını belirtmiş... "

Gözlerim hızla açılırken kabul edildiğini dahi bilmediğim tasarıyla şaşkına uğramıştım. Ellerim gevşerken yargıcın sözlerini daha da keskin bir dikkatle dinlemeye devam ettim.

"Kırk beş kurbanın hepsi için cezayı topladık ve sanığın doksan yıl hapis cezası alması kararına vardık."

Ellerimi dizlerimden çekerek dirseklerimi masaya yasladım. Sıkmaktan artık acışan uzuvlarımı alnıma yerleştirdiğimde bu davanın kazananının ben değil yargıç olduğunu bilsem de... Biraz da olsun rahatlayabilmiştim. Sanık dışarı çıkartılmışken izleyiciler de yerlerinden ayrılmaya başlamışlardı.   

Salonu teşekkür edip eğilerek terk eden davacılara karşılık verirken ayağa kalkıp ben de önümdeki dosyaları toparlamaya başladım. Her şeyi almış, kapıya yöneleceğim sırada duyduğum ses durmamı sağlamıştı.

"Teşekkür ederim, Sayın Yargıç. Teşekkür ederim."  

Davacılarımdan biri olan ileri yaşlı bir hanımefendinin kürsü önünde eğilerek devam eden teşekkürleriyle bakışlarım yargıca döndü.

Yargıç hızlı adımlarla hanımefendinin yanına geldiğinde onu doğrultmuş ve kendisine sarılmasına izin vermişti. Arkamı tekrar dönecek gibi olduğumda yargıcın yüz ifadesi dikkatimi çekti. Yüzünde olması gereken üzüntü, belki de en kötü ihtimalle acımanın yerinde umursamaz bir tavır bulunması bedenimi dondurmuştu. Göz göze gelmemizle bakışlarındaki soğukluk içime işlerken anlamlandıramıyordum. 

Dakikalar öncesinde yozlaşmış olduğunu düşündüğüm yargıç verdiği kararla bana tam aksini düşündürtebilmişken şu an... Emin olamıyordum.

☆๋࣭ ⭑

"Kang Taehyun'la tanıştın demek."

Kafamı sallayarak elimdeki çatal ve bıçağı önümdeki tabağın kenarlarına bıraktım. Yine kendi paranoyalarımdan biri olduğunu düşünsem ve konusunu açmayı pek de doğru bulmasam da aklımdakileri akıl hocama dökme isteğime yenik düştüm.

"Alışılagelmişin dışındaydı. Hakkında kesin bir fikre sahip olamıyorum ve bu aklımı kurcalıyor."

Başsavcı, aynı zamanda üniversiteden beri akıl hocam olan Kim Namjoon, dikkatlice sözlerimi dinliyor, yaşadığım şeyin olası olduğunu gösteren bir gülümseme sunuyordu.

"Taehyun-shi, genelde büyük davalarla uğraşmaz. Bir amacı olabilir."

"Amaç mı?"

"Senin savunduğun cezayı da uygulayabilirdi ama o açıkça Jung Il-Do'yu yok etmek istedi... Duruşma sırasında bir gariplik fark etmedin mi?"

"Açıkçası başta yozlaşmış olduğunu dahi düşündüm ve sanığın cüzi miktarda bir cezayla kurtulacağını. Hatta! Kendimi tutamayıp söze atladığımda rahatsız olmadı, devam etmemizi istedi... Sonuçtan emin olduğumda ise yeni bir yargı reformunu kullandı... Sanki... Bir oyunun içindeymişim gibi hissettim."

Kafasını salladığında yüzünde daha büyük bir gülümsemenin yer edinmesiyle kaşlarımı kaldırdım.

"Davalının, Adalet Bakanı tarafından desteklenmesinden dolayı herkes bu davadan kaçarken o... O eğleniyordu."

Hocam, karşımda olayları anlamlandırabilmeye başlamamı sessizce izliyor ve sorgulanacak asıl kısmı sormam için bekliyordu.

"Peki, amacı ne olabilir?"

"Orasını ben de bilemiyorum." 

Ayaklanıp yan sandalyeden ceketini almasıyla oturduğum yerden şaşırarak onu izliyordum. Her şeyi aldığından emin olmak için ceplerini yokladıktan sonra kafasını eğerek aşağıda kalan bana baktı.

"Hadi, kendisinden öğrenmeye çalışalım."

"Ne?"

"Kang Taehyun. Seninle tanışmak istedi."

"NE?" 

Şaşkınlık nidam üzerine sesli bir şekilde güldü. Omzumu pat patlayarak yanımdan geçip otoparkın yolunu tutmuştu. Bense afallamış ve uzaklaşmasını öylece izlerken arkasını dönüp bana gelmemi işaret etmesiyle hızla kalkmıştım. Ceketimi kaptığım gibi koşmaya yakın hızlı adımlarımla yanına ulaşmamdan itibaren "Ama neden? Neden benimle tanışmak istiyor? Siz nereden tanışıyorsunuz? Neden size söyledi? Sadece üçümüz mü olacağız?" gibi bir ton soru sormamla otoparka varmıştık. Arabanın önüne geldiğimizde arabayı açıp anahtarı bana atmış. Kapıyı açtıktan sonra "Sessiz bir yolculuk olsun ." diyerek ne sorularıma cevap vermiş ne de konuşmama izin vermişti. 

Susturulmamla dudaklarımı çizgi haline getirdiğimde arabaya geçmiş, sessiz yolculuğumuzu başlatmıştım.

☆๋࣭ ⭑

!'tamamıyla kurgudur, gerçekle özdeşleşmemektedir. 

starry night | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin