"Beomgyu!"
Arkamdan gelen sesle kafamı döndürmüş, koridorun diğer ucundan bana bakan başsavcıyı görmüştüm. Vücudumu da döndürerek ona ilerlediğimde:
"Rastlamamız iyi oldu. Şuan ilgilendiğin bir dava mı var? Sabah suç mahalindeymişsin."dedi.
"Evet, bir şey mi olmuştu, bizzat uğramışsınız?"
"Sana yolladığım acil bir dava vardı da bakma fırsatın oldu mu diye merak etmiştim."
"Öyle mi, hangisi?"
"Park Cha-young'un cinayet davası"
Başsavcının ilgilendiği davanın bu olması, üstelik acil olarak nitelendirilmesi garibime gitse de "Bu sabah uğraştığım dava oydu." demekle yetindim.
"A! Mükemmel! Dava hakkında ne düşündüğünü duymak isteyen birisi var, tabi ben de duymak için can atıyorum. Henüz akşam yemeği yemedin değil mi?.. Gidelim."
Başsavcının heyecanlı sesini anlamlandıramazken kafamla onayladığım gibi elini sırtıma koyarak asansöre yönelmişti.
"Sunbaenim!"
Baktığımda ofisin kapısından vücudunun yarısını çıkarmış elindeki dosyayla seslenen Hyuka'yla adımlarımız durmuştu. Bakışları Başsavcıya kaydığında eğilerek selam vermiş ve hızla yanımıza gelmişti.
"Böldüğüm için özür dilerim." diyerek başsavcıya gülümsemiş, devam etmesini istediğimizdeyse "Cinayetin olduğu saatlerde o cadde de duran araçlar bulundu, kara kutuları işe yarayabilir." demişti.
Sonrasında kulağıma yaklaşarak "Ve Yeonjun Hyung, bir daha ona davayı açıklamadan ayak işlerini yaptırırsan seni öldürecekmiş." diyerek tekrar selam verip gitmeye yeltenmişti.
Başsavcı onu durdurduğunda bizimle gelmesini söylemiş ve asansöre beraber binmiştik.
"Senin de olman iyi oldu... Adın neydi?"
"Hyuka"
"Ah, evet evet Hyuka. Namjoon gelemeyecekmiş, üçümüzün olması beni bile gererdi."
"Namjoon Sunbaenim de mi gelecekti?"
Telefonunun çalmasıyla sorumu geçiştirici bir evetle cevaplamıştı.
☆๋࣭ ⭑
Etrafa kırmızı ve krem tonlarının hakim olduğu lüks restorantta çoktan rezerve edilmiş masamıza geçmiş boş sandalyenin sahibini bekliyorduk. Başsavcının bile yanında gerileceği kişiyi merak etsemde ne başsavcı söylemiş ne de biz sormuştuk.
"Üzgünüm başsavcım fakat daha ne kadar bekleyeceğiz?" demiştim sabırsızlıkla.
"Birazdan burada olur, biz sipariş verelim." diyerek garsonu çağırmıştı.
Şuan günlerce sürecek kara kutu araştırmalarımıza çoktan başlamış olmamız gerekirken kim olduğunu bile bilmediğimiz birini beklediğimiz düşüncesi sabrımın daha hızlı tükenmesini sağlıyordu. Daha yeni fark ettiğim salladığım dizimi durdurup yüzümü sıvazladım. Hyuka'ya baktığımda geldiğimizden beri incelediği duvarlarda hala ilgisini çeken bir şeyler olmalıydıki bir süredir yüzüne diktiğim bakışları fark etmemiş, yüzüme bakma zahmetinde dahi bulunmamıştı. İç çekişimle masadaki çatal bıçak takımının işlemelerine gözümü dikmiş davayı düşünüyordum. Birden yan çaprazımdaki sandalyenin çekildiğini duymamla bakışlarımı oraya döndürdüm. Başsavcının yeni ayaklanmasıyla arkası dönük olduğundan misafirimizi henüz görebilidiğini, Hyuka'nın ise çoktan ayakta olduğunu görmemle ben de kalkmıştım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
starry night | taegyu
Fanfictionsayfalarının mührü yeni açılmış, eski bir hikaye... !'tamamıyla kurgudur, gerçekle özdeşleşmemektedir. ship değil! 11.11.23 for my elysian all rights reversed