11:

22 7 39
                                        

Sunbae? Beni çağırmışsınız?”diyerek Başsavcıvekilinin odasına girdim.

“Geç Beomgyu, otur.”

Eliyle masasının önünde kalan koltuk takımını işaret ederken söylemiş, sonrasında masasındaki telefondan iki adet kahve söylemişti. Karşılıklı ikili koltuklardan birine geçip oturduğumda o da kalkarak takımın baş köşesinde duran koltuğa oturmuştu.

Meraklı gözlerle karşımdaki savcıya bakarken o ise nasıl başlayacağını düşünür gibiydi. En sonunda bir dakikalık sessizliği “Şu an ilgilendiğin dava nasıl gidiyor.” demişti sohbetvari bir tonla.

“Şimdilik pek ilerleme kaydedemedik fakat araştırmaya devam ediyoruz.” demekle yetindim, asıl ne öğrenmek istiyorsa çabuk sormasını ve hemen davaya dönmek istiyordum.

“Bundan sonra davayla ilgili gelişmeleri düzenli olarak bana bildirmeni istiyorum.” demesiyle kaşlarım kalkmış ve isteğini anlamlandıramamıştım.

Tam o sırada kapının tıklatılmasıyla beraber kahvelerde gelmişti. Sekreter çıkana kadar sessizliğimi koruyarak bu isteğe bir neden bulmak için çeşitli senaryolar kursam da hiçbiri bir sonuç veremiyor ve ben hangi cevabı vermemin daha iyi olacağına dair bir tahmin de yürütemiyordum.

Bu isteğinizin nedenini öğrenebilir miyim?” diye sormak dışında bir yol kalmamıştı benim için.

“İlginç bir dava gibi gözüküyor, elinde bir itiraf varken hala bu kadar uğraşıyor olman ilgimi çekti."de gülümseyerek. Sessiz kalmamla ekledi:
"Ve duyduğuma göre suçlunun o olmadığına dair kesin bir nedenin bile var.”

“Sizinle dava hakkında konuştuğumu hatırlamıyorum?” demiştim kaşlarımı çatarak.

Gelişmeler hakkında benden habersiz konuşan köstebeklerden nefret ediyordum.

“Sakin ol Beomgyu.” Diyerek gülmesiyle az önce sadece rahatsız olmakla kalmış duygum sinire dönüşmeye başlamıştı.

“Yalnızca kulak misafiri oldum, senin yardımcılarından laf almak oldukça zor maalesef.”

Rahatlar gibi olsam da Hyuka’nın ortalıkta dava hakkında konuşmayacağını biliyordum ve geriye kalan sekreterime de bu konuyu ikimizde açmamıştık. Rahatsızlık duygusu ciğerlerimi sıkıştırmaya devam etse de “Tek nedeniniz bu mu?” diye sordum.

“Evet… Başka bir nedene gerek var mı ki?” demesiyle gülümsedim.

Öyleyse özür dileyerek reddetmek zorundayım... Müsadenizle.” diyerek kalktım.

Selam verdikten sonra odadan çıkarak kendi ofisime geçmiştim. Saat sabah 8 ve akşam 5 arası çaltığı için pek rastlamadığım sekreterimin boş masasını göz hapsine almışken kapının yanındaki duvara sırtımı yasladım.
Hyuka’nın ne yaptığımı anlamlandırmak için birkaç kez kafasını döndürüp bana baktığını  hissediyor olsam da gözlerimi bile kırpmadan düşünmeye devam ediyordum. Dava dosyalarını sürekli yanımda taşıyordum bu yüzden birden aklımda beliren bilgisayar seçeneğiyle hızla masama yöneldiğimde Hyuka’da gözleriyle beni takip ediyordu.

Ama şifremi değiştirmek dışında yapabileceğim bir şey yoktu şimdilik.

“Hyuka.”

“Efendim.” Demişti biraz bıkkın birazda meraklı sesiyle.

Dava dosyalarını nerede saklıyorsun?”

“Masamdaki kilitli çekmecede. Neden?”

“Anahtarı?”

“Yanımda taşıyorum.”

“Yedeği var mı?”

“Evet sekreterde, unutursam diye ona da bir tane bırakmıştım.”

Demesiyle sorunun kaynağını bulmakla mutlu olacak gibi olsam da şüphemin gerçekleşmesiyle kaskatı kesilmiştim. Gülümser gibi kalan yüzüm, Hyuka’ya hareketsiz bakan gözlerimle Hyuka önce kaşlarını çatmış sonraysa endişelenmişti.

“Ne oldu? İyi misin? Sunbae?”

Sekreter anahtarı yanında mı taşıyor.” dedim sadece, sorularını görmezden gelerek.

“Hayır, bildiğim kadarıyla çekmecesinde.”

Masamdan fırladığım gibi boş masanın çekmecelerini açmaya başladım sırayla. En son çekmecede tek başına duran anahtarı bulmamla aldığım gibi cebimdeki anahtarlığa takarken “Artık unutursan benden iste.” demiştim.

“Çekmecende bir eksik var mı kontrol et.” diye eklememle telaşlanmıştı.

Neler döndüğünü artık tahmin etmiş gibiydi. Hızla çekmecesini boşaltıp kontrollerini yaparken ben de birkaç ay önce bize katılmış yeni sekreterimizin cvsini Yeonjun’a atmıştım.

Hyuka’nın bir eksik yok demesiyle “Yazıcının geçmişini kontrol et, dava dosyalarından birinin üçüncü kez çıkartıldığını bulursan hemen bana bildir.” Diyerek ceketimi askıdan alarak giymiştim.

Hyuka ayaklanmış:
“Gerçekten o olduğundan emin misin?” demişti.

Sesindeki üzüntüyü sezmemle tek kaşım kalkmış “Burada başka birisini gördüğün oldu mu?” dememle kafasını sallayarak sandalyesine geçmişti.

“Bugünlük bir şey yok. Fazla gece kalma.” diyerek ofisten çıktığımda suç mahaline son hızla sürerken buldum kendimi.

Bir şeyleri kaçırıyordum ve bu beni delirtmek üzereydi.

Kang Taehyun bahse varım ki  çok daha fazlasını biliyordu ama ona gitmemek için gururumla büyük bir savaş içerisindeydim.

☆๋࣭ ⭑

!'tamamıyla kurgudur, gerçekle özdeşleşmemektedir.

starry night | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin