5:

33 9 37
                                    

Gece boyu Kang Taehyun ismine ve Adalet Bakanına dair her şeyi okumamdan gözlerim kanlanmış, üstüne uyumamıştım. Savcılığa çok erken gelmiş olmamdan dolayı bina içinde kimseye rastlamayarak boş ofisime girdim. Kendimi koltuğa, çantamı da masaya bırakmıştım.

Soruma cevap bulamamış olmam sinirlerimi bozmuş, araştırmanın bir işe yaramayacağını anlamıştım. Artık beklemeye karar vermişken Hyuka'nın bugün aklımı dolduracak güzel bir dava ile gelmesini umuyordum. Kol saatime baktığımda henüz gelmesine bir saat olduğunu fark etmemle masalarımızın önüne konumlanmış minik oturma alanındaki orta masada bekleyen önemsiz davalar gözüme ilişmişti. Genelde bunlarla Hyuka ilgilense de şu anlık yapacak daha iyi bir şeyim yoktu. Ayağa kalkarak masamdan kalem ve mührümü almış deri koltuğa geçmiştim. 

"İşletmenin kapatılması"

"Sarhoşlar ve düzensizlik halleri"

Önümdeki yığın halindeki dava isimlerini hızlı hızlı okuyup kenara koyarken birden elim duraklamıştı.

"Seongsu-dong' da Park Cha-young'a saldırı ve cinayet davası"

☆๋࣭ ⭑

Kang Taehyun'un bakış açısından:

Uğraştığım davanın elimden alınmasıyla sinirle başyargıcın odasının yolunu tutmuştum. Sertliğinden hıncımı belli eden adımlarımla yanlarından geçtiğim insanların bakışlarına maruz kalsam da tek umursadığım o davayı tekrar alamayacak olmama karşı olan aşırı öfkemdi.

Odanın kapısına vardığımda tıklatmış, verilen izinle içeri girmiştim. Başyargıç neden geldiğimi çok iyi biliyorken oturmamı işaret etti. Oturmayarak masasının karşısına dikildiğimde yeterli bir gerekçe sunamayacaklarını düşünüyordum. Buna rağmen sözlerimin hiçbir işe yaramayacağını bilerek, sırf sinirimi atmak için sorumu sormuştum:

"Park Cha-young'un cinayet davasının neden benden alındığını öğrenebilir miyim?"

"Maktulle arkadaş olduğunuz doğru mu?"

Bunu biliyor oluşu başta şaşırmama sebep olsa da davayı almak için başka yeterli sebepleri olmadığı gerçeği bu kartı oynuyor olmalarını mantıklı kılmış, şaşkınlığım yerini alaycılığa bırakmıştı.

Başyargıç ise duygu değişimimi fark etmiş ben daha cevap veremeden devam etmişti:

"Davada kişisel duygularını göz ardı edemediğin duyumunu aldım."

"Araştırmam ve duruşma sırasında öyle bir hataya düşmeyeceğimi en iyi siz bilmelisiniz."

"Taehyun-ah, bildiğin üzere suçlu dün itirafta bulundu. Bu davayı savcılığa vereceğiz ve kapanacak."

"Başyargıç, bu normal bir cinayet değil."

"Arkadaşının talihsiz bir şekilde hayatının sonlanmasını kabullenemiyor olabilirsin ama suçlunun itirafı ve ortada parmak izli bir suç aleti varken yapabileceğin bir şey yok. Dosya çoktan savcılığa ulaşmıştır... Bu davayı unutup sana verilen yeni dava için çalışmaya başlamalısın."

Sinirimi atmak yerine daha da harlayan konuşmayı devam etmeyerek sessiz kalmıştım. Tek kelime daha etmeden selam vererek odadan çıktım. 

Elim telefonuma giderken B planına bu kadar erken başvuracağımı tahmin edemesem de tek şansım olduğunun farkındaydım.

☆๋࣭ ⭑

Choi Beomgyu'nun bakış açısından:

Oda boyunca attığım voltalar davanın aklımı kurcalayan kısımlarına eşlik ederken adımlarım hızlıydı. Bir elim belimdeyken diğeri ise çenemdeydi. Adımlarımı kesense tam kapıya döndüğüm sırada aşağı inen kulp olmuştu. 

Adımlarım deminkinden daha hızlı kapıya ulaşırken diğer tarafından çıkan Hyuka sesim ve dibinde biten bedenimde sıçramıştı.

"Hyuka, acil fikrine ihtiyacım var."

"Ödümü patlattın." dedi, eli kalbinin üstüne giderken. İçeri girip çantasını masasına bıraktığında devam etti:

"Neye heyecanlandın bu kadar? Bir de ne bu işe erken geliş... Hiç senlik değil."

"Boş ver orasını da dikkatle dinle beni."

Belini masaya yaslayıp kollarını kavuşturduğunda kafasıyla devam etmemi söyledi.

"Senin baktığın davalar arasında buldum bunu." diyerek orta sehpadaki dosyayı eline verdim. O dosyayı açıp incelemeye başlarken ben de konuşmaya devam etmiştim:

"Fail, suç mahallinde bulunmuş olmasına rağmen bir gün boyunca konuşmamış... Dün ise birden bire suçlamaları kabul etmiş."

"Reddetmeyecekse neden baştan kabul etmemiş ki?"

"İşte garip olanda o. Neden bir gün bekledi? Mantıklı değil; fakat suç aletindeki parmak izleri de uyuşuyor."

Hyuka gözlerini devirerek dosyayı bana doğru attı. Göğsüme attığı dosyayı zar zor tuttuğumda "Ben de cidden sıra dışı bir şeyler var sanmıştım. Gereksiz kurcalayıp zamanını boşa harcama da kapatalım davayı."

"Öyle mi diyorsun?" dedim. Biraz moralim bozulmuş, Hyuka'nın tepkisiyle fazla paranoyak davranmış olabileceğimi düşünmüştüm. 

Dosyayı da diğerlerinin üstüne koyduğumda sabahki  yığından kalanların yarısını alarak masama geçtim. Henüz  davayı kapatma konusunda rahat hissetmememden dolayı onu kenara bırakarak prosedür gereği diğer kapatılması gereken davaları inceledim.

Dakikalar saniyeleri kovalarken saatler dakikaları kovalıyordu. Saat çoktan öğle arasını göstermiş, elimizdeki dosyalar da bitmek üzereydi. Son dava dosyasını mühürlediğimde çaprazımdaki masaya baktım. Önünde hala birkaç dosya bulunduğunu gördüğümde arkama yaslanarak esnedim. Öğle yemeğine çıkmadan önce bitirmeyi düşünüyor olmalıydı.

Kollarımı masada birleştirdiğimde başımı da üstlerine koydum. Kafamı sağ tarafa çevirdiğimde aklımdan çıkmış olan davayı görmemle tekrardan düşünmeye başlamıştım. Hareket etmeyip sadece düşünürken davayı kapatmak hala doğru hissettirmiyordu. 

İçimdeki şüpheyle davanın kapanmasına izin veremeyeceğimi anladığımda dosyayı alarak ayıklandım.

"Bugün öğle yemeğini tek başına ye." 

Ceketimi ve masanın üstündeki anahtarları aldığımda "Nereye?" diye sormuştu. 

"Suç mahalline."


☆๋࣭ ⭑

!'tamamıyla kurgudur, gerçekle özdeşleşmemektedir. 

starry night | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin