Kara kutu işini Hyuka’ya bırakmış, bense karakola gelmiştim. Sorarak davanın ilgili polisinin masasını bulmuş, yanına gitmiştim. Bazı belgelerle uğraştığından beni fark etmemesiyle masasına işaret parmağımın eklemiyle iki kez hafifçe vurmuş, dikkatini bana vermesini sağlamıştım
.
"Park Cha-young'un cinayet vakasının raporunu yazan siz misiniz?" diye sormuştum, yine de emin olmak için.“Vaka raporu mu? Evet benim, bir sorun mu var?”
“Sadece birkaç şeyi kontrol etmek istedim.”
“Kontrol?” kaşlarını hafif kaldırıp bana baktığında yan tarafdaki sandalyeyi çekerek, yanına, önü ona bakacak şekilde koyarak oturdum.
“Cinayet silahında zanlının parmak izleri bulundu.”
Elimdeki vaka dosyasını önüne doğru bıraktığımda “Sağ elinin parmak izleri.” demiştim.
“Yani?”
Tek kaşımı hafif kaldırarak ufak bir gülümsemeyle karşımdaki adamın yüzünü inceledim. Çehresinden seçilen hafif gerginlikle ifademi bozmadan bir nefes vermiş ve konuşmuştum.
“Tuhaf değil mi?.. Bildiğim kadarıyla zanlı solak.”
Yalnız yüzü değil artık vücudundan da belli olan gerginliğine rağmen devam etmiş, önüne koyduğum vaka dosyasındaki zanlının itirafının yazılı olduğu sayfayı açmıştım.
“Şüpheli bu itirafı kendisi yazdı, değil mi?”
Dudaklarını ıslatmış, vaka dosyasını eline almıştı. Sayfaya baktıktan sonra “Evet, kendisi-”
“Sorgu videosunu izlemek istiyorum.”dedim, düzelmeye başlayan ifadesiyle onaylamaya çalışkerkenki halinin sinir bozuculuğuyla. Farkına bile varamadan sözünü kesmiştim.
Kaşları kalkmış vaka dosyasını masanın diğer tarafına bırakmıştı.
“Neden birden bire sorgu videosunu izlemek istiyorsunuz?"
Ortamı yumuşatmaya çalışan ses tonuyla arkama yaslandım.
“Hangi eliyle yazdığını kontrol etmeliyim. Siz yalnızca videoyu getirin.”
Bilgisayarına dönüp uğraşmaya başladığında kaşlarım çatılmıştı.
“Gidip getirmeniz gerekmiyor mu?”
Nefesini dışına vermiş “Artık katlanamayacağım. Ne yaptığınızı sanıyorsunuz?” demesiyle alaycı bir gülümseme yüzümde yer edinmişti.
“İşimi yapmadığımı falan mı ima etmeye çalışıyorsunuz?” diye devam ettirdiğinde iç çektim.
Sessiz kalmamla daha da hiddetlenmiş, “Savcıysan bir savcı gibi masanda kal. Buralara gelip de ortalığı karıştırma. Şuan yaptığın polisi rahatsız etmek.”
Saygı ekini bırakmasıyla tek kaşım kalkmış, son dediğiyleyse gülmeme engel olamamış ve kafamı yana çevirmiştim. Tekrar yüzüne baktığımda ciddi bir şekilde “Bana o videoyu getir... Sorgu videosu nerede?” dedim.
Tekrar gerilmeye başladığında “Sabit diskler bakımda, bittiğinde göndereceğim. Bu yüzden ofisine dön. Savcı ünvanınla her polisi ezebileceğini mi sanıyorsun? Başını belaya sokmak istemiyorsan geri dön.” diyerek masanın benim tarafıma yığılmış dosyaların en üstünden iki dosya alarak ayağa kalkmış, sırtını dönerek yürümeye başlamıştı.
Tekrar güldüğümde ayağa kalktım, ben de aynı tarafa dönerken “Asıl başı belaya girecek senmişsin gibi gözüküyor.”
Tam olarak döndüğümde “Ne kadar aldın?” diye sordum.
“Ne?! Ne aldım?”
O da bana döndüğünde “Videoyu silmek için ne kadar para aldın?” dedim.
Ne söyleyeceğini bilemez şekilde yüzüme baktığında “80.000? ya da 90.000? Yoksa 100.000 mi?"
“Sen! Beni böyle bir şeyle suçlamaya nasıl cüret edersin?”
“Böyle karşı çıkanlar genelde suçlu çıkar biliyor musun?” gülmüştüm, “Ve... saklayabileceğini mi düşünüyorsun gerçekten?”
Yakamı tutmasıyla çenemi sıkmış,
“Bırak.” demiştim.Bırakmamasıyla ben de yakasına sarıldığımda çevredeki polisler karşımdaki adamı çekerek yakamı zorla bıraktırmışlardı. Yakamı iki elimle düzeltip gevşemiş kravatımı tekrar sıktıktan sonra sakinlikle “Tekrar geleceğim.” dedikten sonra çıkmıştım.
Hala sakinliğimi koruyarak arabama bindiğimde avucumla alnıma vurmuş, boynumu arkaya atarak iç çekmiştim. Az önce soğuk kanlılığımı kaybetmiş olduğum tekrar kafamda canlanırken kafamı direksiyona yaslamıştım. Döngüye girmiş gibi kafamı devamlı vururken yan camın tıklatılmasıyla sıçradım.Kafamı kaldırdığımda gördüğüm sapşal gülüşüyle bana bakan Yeonjun’la yüzüm daha da düşmüştü. Önden dolanıp yan koltuğa geçtiğinde “Gösterin eğlenceliydi.” demesiyle kaşlarım kalkmış şaşkınlıkla “Ne? Gördün mü?” demiştim.
“Çaylak yüzünden sonunu göremedim. Kim kazandı?” demesiyle ‘Ciddi misin' der gibi bakmıştım.
“Her neyse, her ne kadar Choi Beomgyu’nun çalışırken o nirvanaya ulaşmış misali olan sakinliğini kaybetmesi eğlenceli olsa da... Ne işler karıştırıyorsun bakalım?” demişti, cümlesinin sonunda göz kırparak kafasını eğip.
“Berbat bir dava içerisindeyim. Kang Taehyun yetmiyormuş gibi şimdi bir de rüşvet yemiş bir polis çıktı başıma.”
Esnemesiyle iğneleyici bir şekilde bakmıştım yüzüne. Biraz gerindikten sonra kafasını bana çevirmiş. “Polisin adını ver, o işle ben ilgilenirim.”
“Sen Dünya’nın en mükemmel polisi falan mısın?” dememle kahkaha atmış, “Fakat asıl bölüm sonu canavarını sana bırakıyorum... Daha tanışmadan ödümü patlatıyor o herif. "
Bu sefer ben sesli gülmüş, “En azından aynı taraftayız... Yani... Sanırım.”
☆๋࣭ ⭑
!'tamamıyla kurgudur, gerçekle özdeşleşmemektedir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
starry night | taegyu
Fanfictionsayfalarının mührü yeni açılmış, eski bir hikaye... !'tamamıyla kurgudur, gerçekle özdeşleşmemektedir. ship değil! 11.11.23 for my elysian all rights reversed