8:

21 5 25
                                    

“Sonraki adımın ne olacak?”

Gerçek zanlıyı tanıyorsun değil mi?”

Sorusunu görmezden gelerek kısaca yüzüne baktığımda yüz ifadesi durgundu. Ya söylemek konusunda ikilemdeydi ya da ne yalan söyleyeceğini düşünüyordu.

“Aklımda %80 denebilecek bir şüpheli var.”

“Kanıtın var mı?”

“Olsa sence davayı sana bırakır mıydım?”

Gözlerimi kısarak yan koltuğa kısa bir bakış atmamla “Pardon..." demişti.

"Şuan geriye tek kalan senin kanıt bulman.”

Söylediği cümle üzerine kahkaha atmamla bana garip, anlamlandıramadığım bir şekilde bakmıştı. Bakışıyla daha çok gülerken birden ciddileşmiş ve arabayı kenara çekmiştim.

“İn.”

Şaşırmasıyla çenemle ön tarafı işaret ettiğimde camdan bakarak arabasının önümüzde park edili olduğunu ve ona yaslanmış bizi bekleyen Hyuka’yı görmüştü. Artan şaşkınlığıyla az önce arabanın ekranına düşen Hyuka’nın bizi beklediğini söylediği mesajını görmediğini anlamıştım.

Telefonunu bana uzattığında yüzü ve telefonu arasında gözlerim birkaç mekik dokuduktan sonra elinden almış numaramı girerek geri uzatmıştım.
Arabanın kapısını açtığında kornaya basarak Hyuka’nın bizi fark etmesini sağlamıştım. İnen Taehyun’la birlikte koltuğa yöneldiğinde ekrana bilinmedik bir numaranın araması düşmüştü.
Ön camdan baktığımda Taehyun telefonunu sallayarak “Güzel haberlerizini bekliyorum Savcı Choi.” dedikten sonra arabasına yönelmişti.

☆๋࣭ ⭑

Ofise geldiğimizde ceketimi çıkartmış ve koltuğa fırlatmıştım. Kravatımı gevşeterek masama geçtiğimde başıma büyük bir bela aldığımın farkındaydım. İç çektikten sonra bilgisayarı açmış. Yeonjun’dan gelen plaka ve sahiplerinin adres ve telefonlarıyla dolu listeyi yazdırmıştım. Makineden ses gelmeye başladığında arkaya yaslanmış, boynumu geriye atmıştım.
Kapı açıldığında hafifçe gelen kahve kokusuyla Hyuka’nın geldiğini anlamış fakat yerimden kımıldamamıştım.
Önüme bırakılan bardağın sesini onun sesinin takip etmesiyle sonunda başımı kaldırdım.

“Ne konuşmak istiyormuş?”

“Davayı kapatıp kapatmayacağım ve ne kadar ilerlediğim. Bildiğin şeyler işte.”

İki eliyle tuttuğu kupasından bir yudum aldıktan sonra “Neden bu kadar ilgileniyor ki?” demişti.

“Maktulle arkadaş olduğunu söyledi.”

Çenesinde tuttuğu kupayla yavaşça kafasını sallamış ve bir nefes vermişti. Gözlüklerinin buğulanmasını sağlayan bu hareketiyle kafasını eğerek gözlüklerinin üstünden yüzüme bakmış. “İçimden bir ses bu davanın oldukça belalı olacağını söylüyor.”

İç çekerek kafamı sallamıştım.

“Yıllık iznimi şimdi kullansam beni öldürür müsünüz?” demesiyle masamdaki mendil kutusunu kafasına fırlatmış ve masasına kaçışını izlemiştim.

Hyuka hem kafasını ovalayıp hem de mendil kutumu kendi masasına koyarken gözlerimi devirerek çıkan kağıdı elime almıştım. Saate baktığımda çoktan on olduğunu görmemle kara kutu işini yarına bırakmanın daha mantıklı olacağını düşünmüş, başka ne yapabileceğimi bulmaya çalışıyordum.

Taehyun’un görmezden geldiğim sorusu geldi aklıma:
“Sonraki adımın ne olacak?”

İşte bunu ben de bilmiyordum.

☆๋࣭ ⭑

!'tamamıyla kurgudur, gerçekle özdeşleşmemektedir.

starry night | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin