Bugün zorla evimden gönderiliyordum. Bir suçum yoktu aslında. Ama onlara göre suçum cinsinmin bilinmemesiydi. Görünüşüme baktıklarında omegaydım ama ilk kızgınlığımı geçirmeden tam olarak emin olamıyorlardı birde feromonlarımın kokusu yoktu. Bu yüzden cinsim belli olup en az 10 kez kızgınlık geçirene kadar sürgün ediliyordum evimden yuvamdan. 14 ay boyunca hiç kızgınlık geçirmeyip cinsim belli olmazsa beta olarak ilan edilecektim. Benim ve annemin içinde umut vardı başaracaktım. Babamsa...
Babam annem bana hamileyken kaçıp gitmiş.Başa dönecek olursak annem ve babam birbirlerini severek evlenmişler. Çok güzel bir evlilikleri varmış. Taki annem bana hamile kalana kadar. Babam annemin hamile olduğunu öğrendiği günden itibaren anneme eziyet etmiş ondan sonrada onu aldattığı kişiyle ortadan kaybolmuş. Sorumluluk alamamış. Annem ise her zorluğa göğüs gererek doğurmuş ve büyütmüş.
Ben bunları tekrar hatırlayıp ve bir yandan dalgın dalgın bavulumu hazırlarken beni kendime getiren annemin ağlayışıydı. Yanıma alacağım son parçayı da bavulumu koyduktan sonra ağzını kapatıp annemin yanına indim. Annem bir yandan yolda yememiz için atıştırmalık hazırlıyor bir yandan da içli içli ağlıyordu. Benim için ne kadar zorsa annem için de zordu. Annem de benimle büyüdü sayılır bu yüzden aramızdaki bağ sadece anne-çocuk ilişkisi gibi değildi. Annemle arkadaş gibiydik.
Sessizce mutfağa girip arkasından ona sarılınca saniyelik korksa da hemen kendine gelip gözyaşlarını silip bana baktı. Onun sulu gözlerine bakarken ağlamamak imkansızdı. Yine de güçlü görünebilmek için yüzüme tatlı olduğunu düşündüğüm bir tebessüm kondurdum. Güç almış olmalı ki konuştu:
"Noldu? Hazırlanabildin mi oğlum?" Anneme bir kez daha sarılıp konuştum.
"Hazırım anne." Gerçekten hazır mıydım? Tartışılır.
"Herşeyini aldın mı? Unutma bak. "
"Merak etme hızlıca gidip geleceğim için ihtiyacım olacak olanları aldım. Sende ağlama artık. Bana güvenmiyor musun yoksa? "
Annem bunları dediğimden sonra zorla tuttuğu gözyaşlarını teker teker bırakmaya başladı.
"Sana güvenmediğimden değil sen benim tek evladımsın,tek hazinemsin ve seni elimden çekip alıyorlar hiçbir şey yapamıyorum nasıl üzülmem?"
Annem bunları dedikten sonra daha çok ağlamaya başladı. Dayanamadım tekrar sarıldım sarsıla sarsıla ağlayan bedene.
"Annem bunları konuştuk ben iyi olacağım. Ayrıca sonsuza kadar gitmiyorum merak etme yine gelip evin altını üstüne getireceğim korkma sen."
Annem espirimi anlayıp bana o güzel gülüşünden bahşetti. Hem ağlayıp hem gülüyorduk psikolojimiz bozulmuştu artık. Anneme biraz daha moral verdikten sonra artık gitme vaktim gelmişti. Evime, odama, en çok da yatağıma veda etmek koymuştu biraz. En sonunda kendime cesaret vererek çıktım evden. Evimi özleyecektim.
Sonrası biraz hızlı oldu eşyaları arabaya yerleştirdik ve yola koyulduk istikamet neresi mi?
Luna ormanları...
Annemle uzun bir yolculuğun ardından sonunda gelebilmiştik. Arabayı park ettikten sonra eşyaları çıkardım. Geldiğimiz yer bolca ağaçlarla kaplı ve tek katlı evlerin olduğu bir yerdi. Kafamı kaldırdığımda karşıdan birisinin geldiğini gördüm. Gülümsüyordu. Yaklaştıkça daha da belirgin olan yüzü gerçekten çok yakışıklıydı. Genç görünüyordu.
"Merhaba. Hoşgeldiniz. Benim adım Kim Seokjin. Burda eğitim görenlerin baş öğretmeniyim. Siz de Jeon Jungkook olmalısınız?" dedi tatlı bir sesle. Omegaydı sanıdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♡ Bianco e Nero ♡ // Taekook
FanfictionO gece siyah bütün benliğini beyaza teslim etti. TAEKOOK