Hayat bazen insana kötü şakalar yapar. Seni çaresiz bırakmak onun hoşuna gider. Sen orda öylece ağlarken arkandan kıs kıs güler. Hayat acımasızdır. Hayat zalimdir. Hayat aslında seni sevmez. İlk önce seni zirveye taşır sende mutlu oldum sanırsın. Seversin hayatı. Birgün gelir o zirveden en aşağıya uçurumdan atar seni. Ve sen öyle bir çakılırsın ki yere tamam dersin artık daha kötüsü olamaz. Hayat buna da gülerek sana daha beter şeyler yaparak cevap verir. Hayat bizi sevmez. Hiçte sevmedi zaten.
En azından beni...
Oturduğum yatağımda bunları düşünüyordum. Hayat bana ben daha doğmadan şaka yapmaya başlamıştı bile babamı benden alarak. İyi bir çocukluk geçirmemiştim. Her zaman baba sevgisi görmek istemiştim. Arkadaşlarımı babalarıyla gördüğümde içimdeki acı birikir bir daha da geçmezdi. Annem beni güzel yetiştirmişti. Sevgisini çok güzel göstermişti. Ama olmuyordu işte hem annem hem babam olamıyordu. Ne yaparsan yap insanın babası gibi olmazdı. Hayat seni ya maddi durumunla sınar ya bir hastalıkla sınar ya da ailenle sınar ve seni öyle çaresiz yapar ki. Beni de ailemle çaresiz bırakmıştı. Bir annem vardı benim, onu da elimden zorla aldılar.
Etrafıma bakındım bir dolap, bir yatak, yeni boyandığı belli olan krem rengi duvarlar, yere yakın küçük bir pencere ve yerde öylece duran düzeltilmeyi bekleyen valizlerim. Ne içindi bunlar? Neden burdaydım ben? Yine hayatın şakalarından biri. Cinsiyetsiz olmak. Hayat bana asla adil davranmıyordu. 19 yaşıma gelmiştim bir kere bile kızgınlık geçirmemiştim. Feromonlarım yoktu. Hep kurt halimi merak etmişimdir. Küçükken denemiştim. Bir kere olsun dönüşmek istemiştim. Olmamıştı. Öyle bir hayal kırıklığına uğradım ki bir daha denemeye cesaretim olmadı. Çok mu şey istedim?
Kapım çalınınca daldığım düşüncelerimden sıyırıldım. Geleli kaç saat olmuştu, ne kadardır böyle daldığımı bilmiyordum. Uyuşuk uyuşuk kapıyı açtığımda Jin ile karşılaştım. Yine gülümsüyordu. Hayat ona iyi davranmış belli.
"Yerleştin mi?" diye sordu. Yerleşmek mi ben bu lanet olası yerden kurtulmak istiyorum ne yerleşmesi?
"Sayılır." diye cevap verdim.
"Bende yerleştiysen sana etrafı gezdireyim diyecektim. " dedi. Onaylayıp üzerime ceket aldım. Acelem yoktu daha buradaydım nasıl olsa. Jin'e baktığımda biraz ilerlemiş beni beklediğini gördüm. Yanına gittiğimde hem yürüyüp hem konuştu.
"Baştan mı başlayayım yoksa burası hakkında bir bilgin var mı?"
"Sadece ismini biliyorum. Araştırmaya zamanım yoktu." dedim. Araştırma gereği duymadım desem daha doğruydu.
"O zaman baştan başlayayım. Yüzyıllar önce bir omega ve bir alfa ailelerinden kaçarak buraya gelmişler. Topraklarını ekmişler. Hatta buradaki çoğu ağaç o dönemden kalma. Çok eskiler. Ev yapmışlar kendilerine. Çocukları olmuş. Zamanla etraflarına ticaret yolları açılmış. Birçok kişi bu cennet yere gelerek huzur bulmuş. Bir daha da gitmemişler."
Gerçekten çok köklü bir hikayesi varmış bu ormanın. Hoşuma gitmişti. Moralım dinlediğim hikaye sayesinde yavaşça yerine geliyordu.
"Nesil böylelikle büyümüş. Farklı ırklar yetişmeye başlamış. Omega, Alfa, Beta ve delta."
"Dur bir dakika burada delta var mı şuan?"
"Evet." diye cevap verdi Jin. Ne yani türüm belli bile değilken bir deltayla aynı yerde mi olacaktım?
"Kim peki?" diye sordum. Tanırsam en azından uzak durabilirdim.
"Genç bir delta. Adı Kim Taehyung." dedi Jin sakince. Bir de genç miydi yani?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♡ Bianco e Nero ♡ // Taekook
FanficO gece siyah bütün benliğini beyaza teslim etti. TAEKOOK