3 gün sonra..."Bir insanın karakterini arzuları kadar deneyimleri de oluşturur. Kontrol ettiğimizi sandığımız hayat, değişimlere, beklenmedik olaylara gebe. Bu bakımdan hayat sadece yapmak istediklerinizin bir toplamından ibaret olamaz. İnsan bir yandan arzularıyla bir yandan da arzularına ulaşmak için yürüdüğü yoldaki artı ve eksileriyle bir bütünlük oluşturur.
İnsan aslında artı ve eksileriyle insandır.
Her istediği olmadığı gibi istemediği olaylarla da karşılaşabilir. Kendimize hedef koymak ve ona ulaşmayı istemek güzel bir şey. Ama koyduğumuz her hedefi ilahi bir emir gibi hayatımıza geçirmeye çalışmak doğru değil." Diyordu okuduğum romanda çok sevdiğim bir yazar. İnsan artı ve eksileriyle insandır diyordu. Ve ben sanırım son 3 gündür artı ve eksi kutbumu şaşırmıştım.
Dengem şaşmıştı.
3 gün önce Taehyung'un bana sürprizi olduğunu söylediği günden beridir uyuyamıyordum. Her bir kelimesi, her bir bakışı aklımda bozuk bir çark gibi dolanıyordu. Beni arkasında bırakıp gittiğinde ne ondan önceki acımı, ne de uyandığımdaki şokumu hatırlayabiliyordum. O kısımlar hafızamdan silinmiş gibiydi. Jimin'in evinden çıkarken bile kendimde değildim.
Kim Taehyung ayarlarımla oynamıştı.
Bir saat önce telefonuma gelen "Hazırlan seni almaya geliyorum" mesajı ile nefeslerim boğazıma dizilmişti. Numaramı ne zaman almıştı veya kendini ne zaman kayıt etmişti bilmiyordum ama beynim onu umursayamayacak kadar doluydu. Dolabımla bakışıyordum. Ne giyeceğimi karar verememiştim bir türlü. Eylül ayındaydık. Dışarıda güneş kendini gösteriyordu. Hava çok soğuk sayılmazdı. En son elime siyah bir kazak alıp üzerime geçirdim. Kalbim güm güm atıyordu. Alışık olduğum duygular değildi bunlar. Altıma da bir kot pantolon geçirip aynaya döndüm.
Saçlarım ıslaktı ama içimdeki heyecan gibi dalga dalgaydı. Hoş duruyordu. Üzerimdeki kazak zayıf bedenime tam oturuyordu. Pantolonla birlikte uyum içerisindeydi. Kendimi beğenmiştim. Ceket almayacaktım. Son kez kendimi aynadan süzüp telefonumu elime aldım. Herhangi bir mesaj yoktu. Onu da kapatıp arka cebine koyduğum sırada kapı çalmaya başladı. Göğüsümde ufak bir sızı kendini belli etti. Nefesimi tuttum. Ağır ağır kapıya gidip titrek ellerimle açtım. Gelen Taehyung'tu. Birkaç saniye yüzüne baktıktan sonra gözlerim bedenine kaydı. Üzerinde siyah, bol bir kaban, onun altında bacaklarını saran siyah bir kot pantolon vardı. Pantolonun paçalarını lastik botlarına sıkıştırmıştı. Uzun kahve saçları yüzünde gölge yapmış ama yakışıklılığından ödün vermemişti. Kapıyı tutan elim gördüğüm görüntü karşısında titremeye başladı. Onu incelemeyi bitirdikten sonra harelerimi yüzüne çıkardım. O da gözlerini kısmış beni inceliyordu. Derin bir nefes çektim ciğerlerime böylelikle gözleri tekrar yüzüme çıktı. Çok çekici duruyordu. Siyah ona çok yakışmıştı.
"Hoşgeldin." dedim sessizce. Ses tellerimi yutmuştum sanki konuşamıyordum. Ben konuşunca beni incelemeyi bırakmış o da konuşmuştu.
"Hoşbuldum. Hazır mısın?" dedi. 'Hazırım' der gibi kafamı sallayıp evden çıktım. Her bir hareketimi kıstığı gözleriyle izliyordu bu da gerginliğime gerginlik katıyordu. Önüne geldiğimde yavaşça arkasını dönüp yürümeye başladı. Derin bir soluk çektim ciğerlerime ve onu takip etmeye başladım.
Arkadan bir model gibi duruyordu. Her bir adımını izliyordum. Uzun boyluydu. Kalıplı omuzlarında aşağıya doğru incelen beliyle oldukça heybetli görünüyordu. Kaban ona kesinlikle çok yakışmıştı. Giyindiği kalın tabanlı botlar onu daha iri ve büyük gösteriyordu. Tarzı çok iyiydi. Saçları önüne göre daha uzundu ve yumuşacık görünüyordu. Sert adımlarla yürüyor delta olmanın hakkını veriyordu. Ellerim terledi. O kesinlikle delta olmayı hak ediyordu. Benimle arasında rahat bir 10-15 cm vardı. Ama anlamıyordum benim gibi biriyle neden buluşmak istemişti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♡ Bianco e Nero ♡ // Taekook
FanficO gece siyah bütün benliğini beyaza teslim etti. TAEKOOK