Ben kimsenin ilk tercihi değildim. Kimsenin en sevdiği kişi değildim. Çok önceden tanıştığım insanlar oldu hayatımda. Onlar için çok şey ifade ettiğimi söylediler. Peki neredelerdi şuan? Neden yanımda yoktular? Onlar için çok şey ifade eden insanı neden bıraktılar? Cevabı basit değil mi? Hepsi bir yalandı. Biliyordum. İnsanların her zaman benim yerime seçecekleri biri vardır. Hep böyleydi hep böyle kalacak.İnsanlara ümit verip bırakmak çok kolaydır. Bu işi meslek haline getirmiş insanlar çoktur hayatta. Benimde şansıma hep onlara denk gelmiştim. Üzülmedim mı? Üzüldüm. Hemde çok. Ama en çokta beni salak yerine koymalarına üzüldüm. Hemen güvenirdim insanlara, herşeyimi anlatırdım. Benimle konuşan olmazdı çünkü. Bu yüzden çokça kandırıldım. Güvenemiyordum artık kimseye. Ben sadece arkadaş olmak istedim. Bir sıkıntım olduğunda ona söyleyip rahatlamamı sağlayacak, daralınca yanımda güvenebileceğim bir omuz olsun istedim. Ben sevilmek istedim. Herkes gibi...
Ve şuan tam karşımda cama gözlerini dikmiş kurt bana garip şeyler hissettiriyordu. İçimde tarif edemediğim duygular vardı. Merak ediyordum. Kimdi bu kurt? Cam gibi kırmızı gözleriyle, simsiyah tüyleriyle bana garip şeyler hissettiren bu kurt kimdi?
Derin bir nefes aldım. Düşüncelerime cevap bulmak istiyordum. Bacaklarım benden bağımsız kapıya yöneldi. Yaptığım hareketlerin beyin süzgecimden geçtiğini düşünmüyordum. Sadece içimdeki hisse odaklanmıştım. O his bana gitmemi söylüyordu. Aradığın cevaplar o bir çift kırmızı gözde diyordu. Dalgın dalgın yürüyordum. Bedenim ona sürükleniyordu. Mantığım yoktu sadece hisler yönlendiriyordu beni. Kapıyı açtım titrek ellerimle. Neydi bu his bilmiyordum. Odadan çıkıp arka bahçeye döndüm.
Sonunda vardığımda hayal kırıklına uğradım. Bomboş bir orman karşıladı beni. Gözlerim karanlık ormanda ağaçlardan oluşan araziden başka birşey görmüyordu. Sanki bir boşluğa düşmüştüm. Daha yeni gitmemi söyleyen tarafım şuan bir kenara çekilmiş sus pus oturuyordu. Bir kurt bile benimle yan yana durmak istemiyor dedim içimden. Gözlerim dolmuştu. Ben gerçekten bu kadar kötü bir insan mıyım yani? Etrafıma bakındım. Ne bir ses vardı, ne de kurta ait bir iz.
Görünüşüm bulanıklaşınca yere çöktüm. Hevesim kursağımda kalmıştı. Bacaklarıma sardım elimi kafamı dizlerime yasladım. Benim benden başka kimsem yoktu. Kendime sarıldım. Belki gelir umuduyla bekledim. Ama biliyordum. Benden giden bir daha gelmiyordu.
Bu düşüncelerle orada öylece oturdum. Ağlıyordum. Belki beş, belki on dakika sonra yanımda bir hareketlilik hissettim. Kafamı yavaşça kaldırdığımda tam karşımda bana bakan gözlerle karşılaştım. Kalbim tekledi. Kırmızı gözleri çehremde dolaşıyordu. Gözleri gözlerimle buluşunca hırladı. Ellerimin tersiyle gözyaşlarımı sildim. İçim yine aynı heyecanla doldu. Gitmemişti. Buradaydı. Yanıma gelmişti.
Hareketlendi. Bana doğru adımlarken gözlerimi bir saniye kan kırmızısı gözlerinden çekmemiştim. Ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım. Ağır adımları her bir hareketinde eziyordu karanlıktan silikleşen gölgemi.
Tam dibimde durdu. Kafamı kaldırmak zorunda kaldım bu hareketiyle. Yavaşça üzerime eğildi. Gözleri öyle güzel bakıyordu ki çekemedim gözlerimi. Donmuştum sanki. Ağır ağır anlını anlıma yasladı. Gözlerini kapadı derince bir soluğun cigerlerine girmesine izin verdi. Kalbim gümbürtüyle atıyordu. Yerinden çıkmak istiyordu sanki. Nefes almayı unutmuştum. Başım dönüyordu.
Farklı bir heyecan göğüsüme telaş düşürmüştü. Ama gariptir ki huzurluydum. Neydi bu his? Neden bu kadar rahattım. Uzun zamandır nefes alamıyormuşum gibi derince bir nefes aldım. Nefeslerimiz birbirine karışıyordu. Sıcacıktı. Tüylerim diken diken oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
♡ Bianco e Nero ♡ // Taekook
FanfictionO gece siyah bütün benliğini beyaza teslim etti. TAEKOOK