1.7

2K 72 12
                                    

   Başımı önümdeki test kitabından kaldırıp karşımda telefonuyla ilgilenen Alev'e gözlerimi devirdim.

  Özgür'ün benden ayrılmasının üzerinden tam 1 ay geçmişti ve bende 1 yıl sonraki sınav için yavaş yavaş çalışmaya başlamıştım.

Yaz tatiline girmiştik ve Akgün'ü bayağıdır görmüyordum. En son bana zaman vereceğini söylemişti. Alp ise sevgilisi diye tanıttığı İnciye evlenme teklifi etmiş çok yakında nisanlanacaklarini söylemişti.

  Alev en sonunda dayanamamış olacak ki kolumu dürttü.

"Ya bebeğim tamam anlıyorum çalışıyorsun falan da 2 saattir buradayız. Daha 1 yıl var çok kasmasak mi?"

"Bu mu kasmış halimiz Alev. Bana söyleyeceğine otur sende biseylere bak."

"Ya ama ben çok acıktım hadi gidelim bir şeyler yiyelim. Sonra devam ederiz."

Oflayarak kitaplarımı toplamaya başladım. Beni rahat bırakacağı falan yoktu.

"Hayır madem çalışmayacaksın neden geliyorsun ki benimle. Çık kızlarla gez toz."

"Ay onlarla da ne gezilir ne gezilir."

 
    Toplamış olduğum çantamı alarak ayaklandim. Alevde kalkmıştı.

"O ne demek şimdi?"

"Güneş nerede ne yapıyor bilmiyoruz. Bayağıdır görünmüyor ortalarda. Melis desen okul ev başka bir yere çıktığı yok. Depresyonda mıdır nedir?"

"Güneşi bende bayağıdır görmüyorum. Ama arada yapar böyle iki üç güne şu partiye gidelim, bu kızın doğum günü varmış falan diye gelir biliyoruz."

Başını salladı.

"Haklısın. Güneşin normal hali diyebiliriz ama Melisin neyi var acaba? Alp Abiler bizi yemeğe davet ettiği gün de kötüydü. Acaba ailesiyle mi kavga etti yine?"

Derin bir iç çektim.

"Bilmiyorum. Kızla konuşsak iyi olacak. Yarın bizim evde toplanalım herkesin derdi neymiş öğreniriz."

"Tamamdır ben haber veririm."

   Yol üstünde bir kafe bulup yemek yemiş daha sonra Alevi göndererek eve gelmiştim. Kendime güzel bir kahve yaptıktan sonra sabah kütüphanede bitiremediğim bir kaç testi çözüyordum.

Test çözüyordum aslında. Önümdeki soruda geçen Akgün kelimesine dalmış düşünüyordum.

Bana zaman tanıdığını söylemişti. Öyle de yapmıştı. O günden sonra bir kez olsun yanıma gelmemişti.

3 haftadır aklımdan çıkmıyordu. Ne kadar sınav için çalıştığımı söylesem de Akgünü aklımdan çıkarmak için gece gündüz ders çalışıyordum.

  Annem bu gece eve gelmeyeceğini söyleyen bir mesaj atmıştı. Daha fazla düşünmek istemediğim için hızla ayağa kalkıp dolabima yöneldim.

  Üzerimde mor bir sweatshirt vardı. Altıma gri bir eşofman giydim ve sadece telefonla anahtarımı alarak evden çıktım.

Düşünmemeye çalışıyordum çünkü düşünürsem vazgeçerdim.

  Karşı binaya girdiğimde asansörün düğmesine basıp beklemeye başladım. Kat numarasını sürekli balkonda gördüğüm için biliyordum.

  Saate baktığımda 11i biraz geçiyordu. Ailesiyle beraber yaşamadığını bildiğim için sorun olmaz diye düşünüyordum.

  Asansörden indiğimde derin bir nefes aldım. Kapısının hemen onundeydim. Zile basmak yerine yavaşça kapıya vurup beklemeye başladım.

  Kapı açılınca yüzümdeki tebessüm dondu kaldı. Kelimenin tam anlamıyla dondum.

Karşımda uzun kızıl saçları incecik fiziği ile güzel bir kız duruyordu. İçeriden gelen müzik seslerini duymasam kardeşi ya da arkadaşı olduğunu düşünebilirdim.

Kız bana ben kıza bakarken en sonunda sessizliği bozan o oldu.

"Buyrun?"

"Şey, Akgün Yılmaz'ın evi değil mi?"

"Evet. İçeride çağırayım mi?"

"Yok çağırmayın."

Kısılan sesime inat boğazımı temizledim.

"Ben daha sonra uğrarım."

  Kızın bir şey demesine fırsat vermeden koşar adımlarla merdivenlerden inmeye başladım.

İçimden kendime hakaretler ediyordum. Salaktım işte. Aptalın tekiydim.

Akgünün beni sevebileceğine inanacak kadar aptaldım.





İKİNCİ ŞANS | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin