Bir türlü kafamı toparlayıp yazamadım çok beklettim kusuruma bakmayın... Bu bölüm de biraz kısa olacak ama sonrakiler bu açıkları kapatacak beklemede kalın, iyi okumalar🥰İki Hafta Önce
Arhan
"Bu sefer gerçekten boku yedin." Yaklaşık on dakikadır yattığı yerden söylenen Doğu'ya ters bir bakış attım.
"Yeter lan! Bu kadar başımı ağrıtacağını bilsem seni hiç karıştırmazdım."
"Hadi lan oradan! Ben olmasam oradan nasıl tüyecektin? Eyvallah güçlüsün, vurdu mu oturtuyorsun da, o hoparlörleri ayarlayacak, kameraları alt edecek teknolojik zeka yok sende kardeşim."
"Eyvallah." diyerek önüme döndüm.
Bu sabah erkenden bir buluşma planlanmıştı. Bu buluşmanın başarılı bir şekilde sonuçlanmaması gerekiyordu. Aksi takdirde Cahit kendine oldukça güçlü ortaklar kazandıracaktı, bu da onu hırslandırıp daha büyük felaketlere yol açmasına sebep olacaktı. Doğu'yla bir plan yapmıştık ve o plan en ufak bir aksilik olmadan ilerlemek zorundaydı.
Cahit, kaçak silahlarına büyük bir alıcı bulmuştu ve en sağlam adamlarını buluşmaya göndermişti, onlardan biri de bendim. Bana tuhaf bir şekilde herkesten çok güveniyordu. İstediğim de buydu zaten, üç yıldır bunun için uğraşıyordum. Neredeyse benim kadar yakın olduğu sadece bir kişi vardı, Engin. Engin'le aramızda dört yaş vardı, o da hukuk mezunuydu. Cahit şerefsizinin el altından yürüttüğü işlerini, evrakta sahtecilik gibi daha birçok pisliğini düşününce onun için en kıymetliler kaçınılmaz olarak biz hukukçulardık. Engin'in avukat olması onun en büyük şansıydı. Tabii, Engin de mesleğini layığıyla değil çıkarlarına göre yapıyordu. Piçin tekiydi; ağzını, yüzünü dağıtmak istediğim sayısız an olmuştu ama elim kolum bağlıydı. Ta ki bugüne kadar.
Engin, buluşmayı bozmak üzerine olan planımın başrolüydü. Cahit'e açtığım savaşın ilanı, Engin'in yıkılışı olacaktı.
7 Saat Önce
Cahit'in genelde bu pis işleri için kullandığı bir mal deposunda olacaktı buluşma. Gün daha aymamıştı, saat beş civarıydı. Engin'le birlikte deponun girişinde bekliyorduk. Gözlerinin üzerimde gezindiğini hissedebiliyordum.
"Ne işler çeviriyorsun bilmiyorum, ama her neyse gerçekleştirmene izin vermeyeceğim." dediğinde alaycı bir kahkaha attım.
"Tüh, ben de sabahın köründe bile nasıl bu kadar iyi göründüğümü sorguluyorsun sanıyordum."
"Aptal herif." dedi ve önüne döndü. Şüphelenmesi normaldi, zaten benden şüphelenmediği bir an bile yoktu.
İçeri geçtiğimizde Cahit'in adamları hazırda bekliyordu.
Her şey kontrolleri altında sanıyorlardı. Bilmedikleri şey ise, Doğu'nun az ötedeki ağaçlık alana park ettiği arabasında yayıla yayıla oturarak bilgisayarla tüm kameraları takip ettiği ve tek tuşla hepsinin görüntüsünü kesebileceğiydi.Kapı açıldığında önlerinde büyük patron Arif Rızvanoğlu, arkasında ise altıya yakın adam karşımızda duruyordu. Bana hava hoştu, ne kadar fazla olurlarsa o kadar çok oksijen israfını ortadan kaldırmış olacaktım.
Arif, adamlarına eliyle dur işareti vererek bize doğru yürümeye başladı, Engin'in önünde durdu.
"Avukat." dedi Engin'e bakmaya devam ederken.
"Arif Bey?" Engin, sesi güçlükle çıksa da cevap verdi.
"Bu iş...Sonradan başımı ağrıtmayacak değil mi?" Merak etme piç kurusu, başının ağrıyacağı bir zamanın olmayacak.