Bölüm -8 Ayı ile Ceylan

163 21 2
                                    

Aspova-Eskimiş senelere
Cem adrian-Kül
Alec benjamin-Let me down slowy

Yıldıza basmayı unutmayalım

"Geçmiş belkide geçmemiştir''

Ne kadar doğruydu bu söz. Biz geçememiştik, bizden geçmiş geçememişti. Geçmişinacısı burnumu sızlattı.

Birşey bekliyordum bu sefer. Bir söz, bir anı, bir umutla yapmıştım öylece. Fakat olmamıştı.

Yıllar önce onu bırakıp gittiğim gibi oda beni bırakıp yukarı gitmişti.
Gözüm masada yarım bıraktığı çilekli kurabiyelerime ilişti.

Başka bir kurabiyeyi elime alarak yemeye başladım. Artık eski tadı yoktu. Kakmamıştı.

Karşı koltukta defalarca çalan telefonuma yöneldim, arayan nisa'ydı.
"Efendim" umarım moralimin bozuk olduğunu şimdiden çakmazdı. Ama sanki nisa'nın derdi benim derdimdende büyüktü.

Sesi fazlasıyla telaşlı geliyordu "Ahu!, ufuk. eve dönerken yolda ufuğu buldum. Eve geliyoruz!" Nefes nefese konuşmaya devam etti "ufuk dur ne basıyorsun ayağıma! Ahh!" Arkadan ufuğun saçma sapan mırıltıları geliyordu.

"Heh geldik biz, lütfen şu ayı beni ezmeden alın şunu!!" Zavallı nisa bir elli yedi boyuyla bir doksan ufuk onu eziyordu. Kapıya doğru yöneliyordumki kapı alacaklıgibi çalmaya başladı.

Kapıyı açmamla ufuğun üzerime yığılması bir oldu.

Ne olmuştu buna böyle. Ayrıca nisa haklıydı çok ağırdı. Mihran'da kapıkapı seslerini duymuş olmalıki aşağıya inmişti. "Ne oldu buna" dedi üzerime düşen ufuğu kaldırmaya çalışırken.

Nisa ise ayakta zar zor duruyordu. Ayağına bakarak homurdanan kız "Beyfendi biraz değil dozu bayağı  kaçırmış. Onu yolun ortasında oturmuş ağlarken buldum! sonrası tahmininizce malum" dedi sol ayağı üzerine hafif sekerek gelirken.

Hafifçe koluna girdim nisa'nın. Bir yandanda debeleniyordu. Ayağıma kaç kere bastığını saymayı bıraktım. Yüzünü buruşturarak "hissetmiyorum" dediğinde durumunun gerçekten hafif birşey olmadığını anladım.

O sırada mihran ufuğu yukarı çıkarmıştı. Ve galiba banyoya sokmuştu çünkü bir kaç dakika sonra ufuğun "Su görmek istemiyorum! Lan bıraksana!" Gibi bağırışları buraya kadar geliyordu.

Nisa'yı koltuğa oturtarak "gel şu ayağını uzat bir bakalim" dedim. Sol bacağını kaldırmaya çalışırken. Aslında nazlı bir kız değildi ancak canının gerçekten yandığı belliydi.

Mutfak dolaplarından ilk yardım kutusunu alarak içinden bir ağrı kesici krem çıkardım ve bacağına sürmeye başladım. Ben krem sürerken bir yandan ufuğa söyleniyordu "Ulan ufuk! Sana bunun hesabını sormazmıyım ben" dedi

"Yahu bir dur be kızım ne sövdün, zavallı çocuğa" krem reçetelerini okurken "Zavallımı? bu hikayede yanan ben oldum" dedi. Her ne kadar göz devirsemde ufuk bu durumda suçluydu ve zavallı olması suçlu olduğunu göstermiyordu. Sarhoş olsa bile.

Krem işini hallettikten sonra onu kaldırarak "hadi, seni yatağına götürelim" ancak nisa yalancı bir oyunbazlıkla "o merdivenleri nasıl çıkacağım ben?" Burnunu çekerek.

"Ben götürürüm" sesiyle ikimizde merdivenden inen Mihrana döndük "Hı?" Dedi nisa kaba bir tabirle. Tepkisiz bir şekilde izledim.

Kıskanmak ve diğer düşünceler bir yana gerçekten nisa için en uygunu buydu. Koltuktan biraz kenara çekildim, mihran'ın kolayca alabilmesi için. Tabi bunu anladıysa

Anlamış olmalıki geri çekilmemle birlikte nisa'yı dikkatli bir şekilde aldı "Ayağıma dikkat edersen sevinirim yalnız enişte!" Dediği şeyle gözlerim irice açıldı. Hafifçe öksürdüm, Patavatsız kız!

Kırık KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin