Bölüm -10 Beyaz gül

137 15 8
                                    

Göksel-Kıskanıyorum
Amy winehause-Back to black
Taylor swift- bad blood

Hayat çoğu kez insana beklenmedik şeyler yaşatırdı, Karşına aniden çıkan birisi gibi.

Yere düşen dosyaları umrunda değildi sanırım. onlara bir kere bile bakmadan bana garip bir ifadeyle bakıyordu.
Sanki biraz şaşkınlık ve merak, gözlerinde merak görüyordum.

Her gün oturmaya geldiği kafede çalışan garson kız'ın işten ayrılarak buraya gelmesi beklemediği bir şeydi sanırım.

Aslında çocukla bir kere bile konuşmuşluğum yoktu, ama insanların duygularını gözlerinden okumak kolaydı. Heleki neden her gün iş yerine geldiğini tam olarak bilmediğin, ve bütün siparişlerini senden isteyen, neredeyse her gün göz göze geldiğin biriyse.

Yeşil gözlerini kısarak hafif bir tebessümle "sen.." lafını yarıda bırakan şey, Mihran'ın yanımıza gelerek kolunu belime sarmadıydı. Beni kendine doğru çekince şaşkın gözlerle ona baktım.

Ardından beni iyi manada şoka uğratacak şeyler ağzından çıktı "sevgilim, bir sorunmu var?" Dedi.
Ve ben ona alık alık bakarken, dudağını hafif kıvırarak karşımdaki adını bilmediğim adama hitaben "Seni buraya hangi rüzgar attı Sezgin?!" Dedi.

Sanırım adını bilmiyordum ama, soy ismi Sezgin olmalıydı. Tıpkı girerken dikkatimi çeken karşı holdingin ismi gibi. Ve bu onu karşı holdingin sahiplerinden biri yada takendisi yapıyordu.

Gerçekten inanamıyordum. Holding sahibi birisi neden her gün iş yerine gitmek yerine, düşük gelirli bir kafede otururduki.

Ve adını hala bilmediğim yakışıklı, Mihran'a cevap vermeden "tanıştığıma gerçekten memnun oldum ahu, tekrar görüşmek üzere" dedi. Ve beni şok üstüne şok ederek bıraktı ve gitti.

Ben onunla tanışmamıştım bile. Ayrıca ismimi'de nereden öğrenmişti, Mihran'lada aralarında bir sıkıntımı vardı acaba?

Kafa karışıklığıyla Mihra'a baktım. Dişlerini sıkmaktan çene kemikleri belli oluyordu, ve alnındaki damarlarda sinirden böyle duruyor olmalıydı. Bende onun bu halini gördüğümde hafifçe kaşlarımı çattım.

Gözlerini kısa bir an yumduktan sonra "odada konuşalım" diyerek ilerledi. Peşinden giderek odaya girdim. Sabahten beri kendini sıktığı belliydi, odaya girdikten sonra, bana dönerek "O kuzey şerefsiziyle nerede tanıştınız! Ve ismini nereden biliyor?!" Sert ve sinirli bir şekilde söylediklerine, az daha gülecektim.

Benimi kıskanmıştı bu mihran. Kendimi toparlayarak "Bak mihran, tamamen yalnış anlamışsın. Sadece.. az önce birbirimize yalnışlıkla çarptık, ismimide.." biraz duraksadım. Gerçeği Mihran'a şuanlık söylememeyi düşündüm, ve yalana başvurarak "senin çalışanlardan birinden öğrenmiş olmalı, ben ismimi ona söylemedim. Onun isminin kuzey olduğunu bile şuan öğrendim" dedim.

O kısmı benimde kafamı karıştırıyordu. Bir şey sipariş ettiğin garsonun ismini, bir insan neden merak ederdiki. Düşündüğüm şeyi göz ardı ederek, rafa kaldırdım.

Şuan kafamda daha büyük sorular vardı. Oda Mihran ile Kuzey'in arasında olan düşmanlıktı. Düşmanlık olduğunu tahmin ediyordum, çünkü şirketleri karşı karşıya olmasına rağmen aralarının böyle olması beni bunu düşünmeye itiyordu.

Bende Mihran'a kafamı karıştıran soruyu sordum "Aranızdaki düşmanlığın sebebi ne?" Dediğimde, kaşları havaya kalktı. Aramızda yaklaşık iki veya üç adım kalana kadar yaklaştı. Ona bakmam için kafamı kaldırmam gerekmişti.

Nefeslerimiz birbirimize çarpıyordu, kısık ancak etkileyen bir sesle "Bazı şeyleri bilmemek, bilmekten daha iyidir" dedi. Ve biraz daha yaklaştı ve dudaklarını kulağımın yanına getirerek fısıldadı "Seni bir daha onun yanında görmek istemiyorum" diyerek geri çekildi.

Kırık KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin