İstasyon son durağına geldiğinde ellerinde valizleri bile olmayan ikili gözlerden uzak olmak için onları bulamayacaklarını düşündükleri bambaşka bir ülkeye gelmiştiler.
Burada yepyeni bir hayat kurmak istiyorlardı.
Çünkü artık Paris'te nefes alamayacaklarını biliyordular.
Bay Lois daha önceden kıyısında köşesinde biriktirdiği bir parayla tatlı bir ev satın aldı.
Biliyordular. Hiçbir yer onlara Paris gibi olamayacaktı. İnsanın vatanı, yuvası başka hiçbiryerle bir olmazdı.
Ancak onlar da birbirilerinin yuvası olacaktılar.
İki gençte artık yirmilerinin sonlarındayken Güney Kore'de evlendiler.
Hayat onlar için son bir sene yolunda gitmişti.
Evlilikleri de aşklarını öldürmeyi başaramamıştı. Birbirilerini her gördüklerinde yeniden aşık olan ikili ölümsüz bir aşkla bağlıydılar... Kaktüslerin arasında açan nadir bir çiçekti onlarınki.
Yepyeni bir hayatları vardı artık.
Yepyeni insanlar tanıdılar.
~
1944- Paris |Fransa|
"Efendim Bayan Gaulle ve Lois Vipiana deden o adam Seul'deler. Güney Kore vatandaşlığı almışlar."
...
"Bay Bernard Vipiana arıyor."
Telefonu açan Fransa başkanı ukalaca sırıttı.
"Bay Vipiana hangi rüzgar sizi beni aramaya teşvik ediyor. Durun tahmin edeyim o rüzgar Kore'nin Güneyinden mi geliyor yoksa?"