"Ya lütfen daha sık buluşalım, sizle vakit geçirmek o kadar güzeldi ki, anlatamam."
Jisung'un heyecanlı sesi ile herkes arabalarına binmeden önce gülümsedi. "Kesinlikle bu tekrarlanmalıdır." dedi Chan.
Tekrar ufak bir vedalaşma gerçekleştikten sonra hepsi tekrar rutin hayatlarına döndü.
--
"Ryujin, dosya 63 nerede? Dosyaları eksik düzenleme, 76 da yok. Ryujin, kime diyorum!"
Hemen kapı açılmış içeri soluk soluğa içeri giren bedenle ateş saçan gözlerini Ryujin'e çevirdi.
"Kontrol etmiyor musun Ryujin? Niye dosyalarda eksikler var?"
İç çekti. "Dosyalarda eksik yok Minho, birileri dosyaları çalıyor. Sadece senden gelmiyor bu şikayet, aynı şikayeti bugün Bayan Chaeyoung da söylemiş."
Kaşlarını çatıp diğer dosyalara bakarken onlar da eksik olmadığını gördü. Dört dosyada eksik vardı.
"Ne demek dosyada çalınma var!? Bu hastane uyuyor mu? Çalınan hasta dosyalarına ne olacak?"
Elindeki tabletle yanına gelmiş kamera kayıtlarını gösterdi. Sadece çalışanlar giriyordu. "Ne yani? Çalışanlardan biri mi dosya çalıyor?"
Omuz silkti. "Bilmiyorum Min. Şu an tüm o gün nöbette olan herkese bakılıyor, kesin bir şey yok. Çalışan kılığında bir başkası olabileceği de düşünülüyor."
"Tamam, çıkabilirsin. Bir gelişme olduğunda bana bildiriyorsun Ryujin, anlaşıldı mı?"
Onaylayarak odadan çıktı. Sinirle kafasını kaşımaktan başka bir şey yapamadı. Her şey üst üste geliyordu ve Minho biraz daha böyle devam ederse sinirden çatlayacak gibi olacaktı.
Sakinleşmek adına dışarı çıktığında banka oturmuş sigara içerken bir hemşire yanına hızlı adımlarla geliyordu. "Bay Lee, üzgünüm rahatsız ediyorum ama 325 numaralı odadaki hasta sizi çağırıyor."
Kaşlarını çattı. "Bir sorun mu var?"
Kadın olumsuz anlamda başını salladı. "Önemli bir şey değilmiş, sadece sizinle görüşmek istediğini ve bunun da acil olduğun söyledi."
Oturduğu yerden ayaklanmış sigarasını yeni yakmasına rağmen tek hamlede çöpe atarak tekrar hastaneye adımladı.
Odanın önüne geldiğinde içine derin bir nefes çekmiş kapıyı çalmayı ihmal etmeden girdiğinde yatakta bağdaş kurarak oturan Hyunjin'i gördü.
"Beni çağırmışsın, bir sorun mu var?"
Olumsuz anlamda kafasını sallayarak Minho'ya bakmaya devam etti. Minho da yanına ilerlemiş ve yatağın diğer ucuna oturmuştu.
"Neden iki gündür yanıma gelmiyorsun? Senin için sorun yaratacak bir şey mi yaptım doktor?"
Gülümsedi. "Hayır bal çocuk, dün izin günümdü. Ondan önceki günde odana geç saatte geldiğim için sen uyuyordun, o yüzden geri gittim. Bakıyorum beni görmek istemeyen Hwang, beni merak etmiş."
Yüzünü buruşturup Minho'ya baktı. "Kendini böyle kandırma doktor."
İkisi de güldü ama bir süre sonra yine kimseden ses çıkmamaya başlayınca Hyunjin yerinde huzursuzca kıpırdandı.
"Neden moralin düşük doktor? Canını bir şey sıkmış ve onun yüzünden tüm gün ruh gibi gezmeye hazır duruyorsun."
Omuz silkti. "Ne o? Rolleri mi değiştik yoksa Hwang?"
"Yine aynı şeyi yapıyorsun, kaçmayı tercih ediyorsun. Özellikle de bana bunu yapma dedikten sonra." Kollarını birbirine kavuşturarak konuştuğunda istemsizce güldü Minho.
"Sorun yok bal çocuk, iş bazen beni yoruyor. Bu aralar biraz iş beni zorluyor gibi, yakında halledeceğim ama dert etme." dedi gerçeği farklı bir dille söylediğinde Hyunjin inanmasa da omuz silkti.
Ellerindeki bakışlarını Hyunjin'e çevirdiğinde bir şeyi hatırlamaya çalışır gibi duruyordu. Unutmaması için ses çıkartmayı tercih etmezken bekledi.
"Hatırladım, bir saniye." oturduğu yerden hızla ayaklanmış yatağının solundaki kitaplığın çekmecesinden Minho'nun ona verdiği günlüğü çıkarttı.
"Bu ayın günlüğü bitti doktor. O gün ne yaşadıysam onu yazdım."
Minho onu onaylamış eski günlüğü almış Hyunjin'den bir süre izin istedikten sonra odasından diğer defteri getirmiş, Hyunjin'den aldığını da kasasına koyarak tekrar yanına geldi.
Bir süre daha konuştu ikili, saatin nasıl aktığını fark etmeden. Sonunda Minho'nun telefonun çalmasıyla ikisinin de odağı ona dönerken, Seungmin'in aradığını görmesiyle bekletmeden açtı.
"Efendim Seungmin?"
"Gelmeyi planlıyor musun Minho? Dün kesin gelirim dedin saat dokuz oldu hâlâ gelen yok."
Seungmin'in dediği ile bakışları arkasındaki saate gittiğinde gerçekten de öyle olduğunu görmesi ile gerginlikle dudağını ısırdı.
"Birazdan çıkacağım, kusura bakma. Saatin farkında değildim."
"Gelince umarım farkında olmamanın harika nedenini söylersin neyse, daha fazla bekletme."
Minho'dan gelecek cevabı beklemeden suratına kapattığında gözlerini devirmeden edemedi Minho.
"Şu çocuk beni gerçekten deli edecek bir gün ama ne zaman bilmiyorum."
"Sevgilin mi?" Bakışları Hyunjin'e döndüğünde büyük bir kahkaha patlattı.
"Seungmin ile sevgili olmayı sanırım asla istemezdim. O sadece arkadaşım, hem de sevgilisi olan bir arkadaşım."
Ayağa kalktığında hâlâ Hyunjin'in pür dikkat ona baktığını gördü.
"Ayrıca bal çocuk, bir sevgilim olsa sana kartlarım bu kadar açık oynamazdım, haberin olsun."
Şaşkınlıkla ona bakan bedenle ufak bir gülümseme bırakmış ardından arkasından hâlâ şokta olan bir beden bırakarak odadan çıkmıştı.
•••
Bunu da ufak bir geçiş bölümü olarak düşünülebilirsiniz, çok uzun değil ama hikâyenin akışında önem sağlayacak bölümlerden birisi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my demons, hyunho ✓
أدب الهواة"Zaten bir savaşta değil miyiz doktor? Yaşam savaşı gibi." elindeki kağıdı parçalamaya devam ederken konuştu. "Buna hangi gözden baktığın önemli; sana göre bir savaş gibi gözükse de, çoğu kişi bunlar için hayatın ufak acıları der."