"Bu ne demek Ryujin?" Ellerini sertçe saçlarından geçirirken mırıldandı.
"Minho olan bu, başka bir şey çıkmıyor."
Kravatını gevşeterek koltuğuna oturdu. "Yani Hyunjin çocukken psikolojik bir şiddet veya baskıya maruz kaldığı için böyle diyorsun?"
Onaylar anlamda kafasını salladı Ryujin. "Annesi veya babası bize yalan söylemiş olabilir, kesin olmasa bile bu da bir ihtimal."
"Ailesi olamaz, Hyunjin kendisi söyledi."
Dosyalara bakarken kaşlarını çattı. "Ne zaman söyledi bunu? Raporlarında böyle bir şey yazmıyor."
"Neredeyse bir hafta önce odasında söyledi. Annesi ve babasının bir iş gezisine gittiğini söyledi ve travmasının çocukluktan kaldığını da onayladı."
Gözlerini Ryujin'e çevirdiğinde onaylamaz bakışları ile karşılaştı. "Bunu bana söylemen ya da ekstra rapor tutman gerekiyordu, biliyorsun değil mi?"
Onu onayladı. "Daha çok bilgi aldıktan sonra hepsini bir raporda toplayacaktım."
"Külahıma anlat bunu Minho."
Masadaki dosyaları toparlayarak ayaklandı Ryujin. "Bugün geç çıkma, Minji'yi evine yolladın zaten. Onunla ilgilen biraz, iyi görünmüyordu."
Onu onayladı Minho. "Çıkmadan önce Hyunjin'in yanına uğrayacağım, haberin olsun."
Bir şey demeden odadan çıkmış ve adımlarını Hyunjin'in odasına doğru çevirmişti. Odanın önüne geldiğinde derin bir nefes almış, beklemeden kapıyı çalmıştı.
Bir süre beklemesinin ardından gelen onayla içeri girdi Minho.
"Doktor? Senin ne işin var burada?"
Kaşlarını kaldırarak Minho'ya baktığında Minho da gülmeden edemedi. "Başkasını mı bekliyordun Hwang?
Eğer beni beğenmediysen çıkabilirim.""Hey! Sen çok alıngan olmaya başladın. Sadece bir haftadır bu saatlerde Ryujin geliyor, ondan ötürü garipsedim."
Minho omuz silkerek Hyunjin'in yatağının ayak ucuna oturdu. "Normalde daha sık gelecektim ama yeni hastalar var, onların durumlarına henüz hakim olamadığım için biraz uzun sürdü."
Anladığını belirtmek için onu onaylayan Hyunjin yavaşça yataktan kalkarak camın yanına doğru adımladı. Hemen önündeki sehpadan Minho'nun ona vermiş olduğu günlüğü alarak yanına oturdu.
"Senin gelmediğin zamanlarda dediğin gibi günlüklerimi eksiksiz doldurdum. Henüz bitirmedim ama yine de göstermek istedim."
Omuzlarını silkerek uzattığında Minho yüzündeki tebessümü bozmadan elinden aldı. "Şimdi okumamayağım, sohbet edeceğiz biraz seninle. Bugün mutlaka okurum, yarın da getiririm yüksek ihtimal. Anlaştık mı bal çocuk?"
Hyunjin'den gelen onayla tekrar gülümseyerek genç olana baktı. "Anlat bakalım, gelmediğim günlerde neler yaptın, kendine neler kattın?"
Yanındaki genç olan biraz düşündü. "Dediğin gibi resim çizmeye hâlâ devam ediyorum ama sürekli kara kalem çizimleri yapmaktan biraz sıkılmış olabilirim."dudaklarını büzerek konuşmasıyla Minho dayanamadan ufak bir kahkaha attı.
"Komik değil Doktor, sürekli aynı şeyleri yapmak gayet sıkıcı olabilir, tamam mı?"
Teslim olur gibi ellerini havaya kaldırdı. "Sakin ol şampiyon, bir şey demedim."
Bu sefer Hyunjin de gülerek diğer yaptıklarını anlattı. İkili konuşurken çoktan iki saati aşkın bir süre geçmişti. Bir süre sonra da Minho Hyunjin'den birkaç dakika izin isteyerek odadan ayrıldı.
Tekrar kapının çalmasıyla ve de Hyunjin'in onayıyla Minho kafasını uzattı içeri sadece. "Şimdi gözlerini kapat, sana ufak bir sürprizim var."
Başta anlamayarak kaşlarını çattığında Minho'nun uyarısı ile mecbur kapattı. Birkaç hışırtıdan sonra gelen onayla gözlerini araladı Hyunjin.
Karşısında kocaman bir tuval ve ümit dolu gözlerle ona bakan bir Minho vardı. Hyunjin'in ise yüzünde kocaman bir şaşkınlık vardı.
"Aynı şeyleri Ryujin'e de yakınmışsın, o da bundan bahsedince almak istedim."
Anın şokunu üstünden atamayan Hyunjin kendine geldiği gibi kollarını Minho'nun boynuna doladı. "Çok teşekkür ederim Minho, bunu yapmana gerek yoktu."
Kolunun altında olan tuvali yere doğru bırakmış ve kollarını Hyunjin'in beline dolayarak karşılık vermişti.
"Buna gerçekten gerek vardı bal çocuk, ufak bir teşekkür olarak gör."
Hâlâ ikisi de sarılmayı bırakmazken Hyunjin konuştu. "Ne teşekküründen bahsediyorsun?"
"Bana açık olduğun için, beraber oldukça güzel bir yol kat ettik ve daha da devam ediyoruz. O yüzden bu da benim ufak teşekkürüm oluyor."
Yavaşça geri çekildi Hyunjin ardından Minho'nun hemen arkasında olan tuvale baktı.
"Ürkek olma Hyunjin, o senin. Nasıl istiyorsan öyle kullanacaksın."
İç çekerek Minho'ya baktı. "Çok uzun zamandır tuval çalışması yapmadım, güzel bir şeyler yapamam ki."
Bu cümleyle gözlerini devirmeden edemedi Minho. "Senin yeteneğin olduğunu düşünüyorum Hyunjin, üstünden yıllar geçse bile tükenmeyecek bir yetenek. O yüzden kötü bir şey yapma ihtimalin yok."
Hyunjin'in yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. "Her şey için teşekkürler Minho."
"Teşekkürü sonraki görüşmemizde bir tuval bitirerek yapabilirsin."
Gözlerini büyüterek Minho'ya baktı Hyunjin. "Üç günde nasıl koca bir tuvali bitirebilirim? üstelik bu kadar hamlamışken."
"Böyle diyeceğini tahmin ettiğim için sana küçük tuvallerde aldım, onları bitirbilirsin değil mi bal çocuk?"
Israrcı gözleri ile Hyunjin'e bakıyordu Minho. Derin bir iç çekerek onayladı Hyunjin onu. "Ama tamamen bitiremezsem bir şey demek yok, yoksa bozuşuruz doktor."
O günü beraber üç saat geçirerek bitiren ikilinin de yüzünde solmak bilmeyen bir gülümseme vardı.
•••
Aşırı geciken bir bölüm oldu, umarım beklentinizi karşılamıştır...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my demons, hyunho ✓
Fanfic"Zaten bir savaşta değil miyiz doktor? Yaşam savaşı gibi." elindeki kağıdı parçalamaya devam ederken konuştu. "Buna hangi gözden baktığın önemli; sana göre bir savaş gibi gözükse de, çoğu kişi bunlar için hayatın ufak acıları der."