'bir kuğu şarkısı kadar naif'
6 yıl sonra
"Bebeğim ben çıkıyorum, son kontrolleri yapacağım. Dörtte başlayacak, geç kalmayı aklından bile geçirme."
Dış kapının önünden sesini yükselterek konuştuğunda içeriden beklemesine dair sesi duyunca adımlarını durdurdu Hyunjin. Mutfaktan hızla çıkan Minho elindeki karton poşeti Hyunjin'e uzattı. "Sevdiğin sandviçten var içinde, ayrıca havalar soğudu iyice. Termosa da kahve koydum, içmeyi unutma sakın. Seni seviyorum, dikkat et kendine."
Poşeti reddetmeden alırken çalan telefon ile gitmesi gerektiğini anlarken, Minho'nun yüzünü tek eliyle kavrayarak kısa bir öpücük bırakmış ve kısa bir vedadan sonra arabaya doğru ilerlemişti.
Koltuğa yerleştiği gibi telefonu arabaya bağlamıştı. Yola çıktığında kapanan telefon tekrar çalarken bu sefer bekletmeden açmıştı. "Hyunjin, geliyor musun?"
Yuna'nın telaşlı sesi kulağına ulaştığında kaşlarını çattı. "Yoldayım, bir problem mi oldu?" Bir süre gelmeyen ses ve birkaç tıkırtı ile meraklansa bile kısa sürede tekrar döndü Yuna.
"Hayır problem yok, şimdiden kapının önünde sıra oluştu. Gerildim biraz, o yüzden aradım." Bununla gülen Hyunjin gelmek üzere olduğunu söylemiş ve kısa bir sürede de varmıştı.
Yuna'nın dediği gibi gördüğü büyük kalabalık ile yüzünde büyük bir gülümseme ile içeri girdi. Birkaç kişi ile oluşturduğu ekip son şeyleri dizmiş, Hyunjin'i bekliyordu. Gururla geniş alanda bakışlarını gezdirdi, en büyük hayallerinden biri gerçekleşmek üzereydi.
Gözleri sırayla kendi yaptığı tablolarda gezinirken gülümsemeden edemiyordu. Her ne kadar heyecanlı olsa bile gerekli konuşmalar yapılmış ve düzenlemeler son bulduğunda, başlama saatine de birkaç dakika vardı.
İçeri giren kalabalık arkadaşlarının tanıtımı ile sırayla tabloları incelerken kenarda pür dikkat onları izliyordu Hyunjin. Minho her ne kadar erken gelmek istese bile onu reddetmişti.
Gözleri son tablosuna kaydığında önündeki beden ile gülümsedi. Adımlarını ona yönlendirdiğinde, Minho da her ne kadar görmek istese bile sevgilisinin ona göstermediği tabloya baktı.
Her bir detayını büyük bir dikkatle incelerken ensesinde hissettiği sıcak nefesle daldığını bile fark etmemişti. "Beğendin mi bakalım?"
"Başta benden saklıyorsun diye kızsam bile değdiğini anladım."
Bir süre daha tablo hakkında Minho sormuş, Hyunjin cevaplamıştı. İncelemesi biten Minho'yu elinden tutarak en köşedeki tabloya ilerletti bu sefer, asıl sürprizi oradaydı çünkü.
Geldiklerinde hâlâ fark etmeyen Minho'nun gözlerini kapatmış ve tamamen tablonun önüne getirmişti. Yavaşça gözlerini açtığında heyecanla tepkisini bekledi.
Gördüğü tablo ile direkt Hyunjin'e dönünce yüzünde de şaşkın bir gülümseme vardı. "Şaka yapıyorsun?"
Yüzündeki gülümseme ile olumsuz anlamda başını salladı. Minho'nun bundan fazlaca etkilendiğini anladığı gibi kollarını boynuna doladığında, çok geçikmeden belinde sıkı kollarını hissetmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my demons, hyunho ✓
Fanfic"Zaten bir savaşta değil miyiz doktor? Yaşam savaşı gibi." elindeki kağıdı parçalamaya devam ederken konuştu. "Buna hangi gözden baktığın önemli; sana göre bir savaş gibi gözükse de, çoğu kişi bunlar için hayatın ufak acıları der."