'evren kadar büyük,
yıldız kadar parlak.'Hyunjin'in hastaneden çıkmasının üzerinden dört gün geçerken, artık eve de alışmaya başlamıştı. Minho'nun izni bittiği için sabahları evde tek kalırken, sıkılmamak adına Minho'nun kendisi için ayırdığı çizim odasında vakit öldürüyordu.
O çıkmadan önce odayı hazır ettiği için odada bir resim atölyesinde olabilecek her şey vardı. Elindeki mavi boyayı biraz daha yayarken aklına sürekli dolan Minho ile olan vakitleri ile sırıtıp duruyordu.
Akşama doğru odadan çıkarken adımları bu sefer mutfağa gidiyordu. Her ne kadar Minho onun yemek yapmasına gerek olmadığını söylemesine rağmen yapmak istiyordu. Yavaş yavaş mutfağa alıştığı için basit bir şey tercih etmiş ve kremalı mantarlı makarna ve biftek yapmaya karar vermişti.
Minho'nun öğrettiği gibi televizyondan YouTube'u açarak nasıl yapacağını izlemiş, kısa sürede de evde güzel kokuların yükselmesini sağlamıştı. Masayı hazırlamayı bitirdiği anda gelen kapı çalması ile hızla üstünü düzelterek kapıyı açtı. Gün boyu düşündüğü bedeni karşısında görmesi ile gülümsemiş ve ufak bir öpücük bırakarak içeri geçirmişti.
"Hoşgeldin yakışıklı."
Ufak bir kahkaha atmasını sağladığında Hyunjin de güldü. "Hoşbuldum güzelim, yemek mi hazırladın sen? Her taraf mis gibi kokuyor."
Gelen onaylama ile alnına ufak bir öpücük kondurarak geri çekildi. "Sana kendini yorma demiştim."
Omuz silkti Hyunjin. "Tüm gün boyunca oturmayı sevmiyorum artık, bir şeyler öğrenmem lazım."
"Pekâlâ, kısa bir duş alsam olur mu?"
Sorun olmadığını belirtircesine elini salladı. On dakika içerisinde rahat bir eşofman takımı giymiş ve saçları nemli Minho ile beraber masaya oturduklarında heyecanla bekliyordu Hyunjin.
Önce etten bir parça almış ve düşünür gibi yapmıştı. Aynı işlemi makarnaya da yaptıktan sonra bakışlarını Hyunjin'e çevirdi. "Önceki hayatında kesinlikle bir aşçı olmalısın."
Korksa bile beğendiğini söylediği anda derin bir nefes verdiğinde güldü Hyunjin. "Bir an kötü diyeceksin sandım."
Kendisi de tadına baktığında gerçekten lezzetli olması ile gülümserken ikili hem sohbet etmiş hem de yemeklerini bitirmişlerdi. Mutfağı da beraber topladıktan sonra Hyunjin duşa girmiş, Minho da salonda onu bekliyordu.
Hyunjin için aldığı telefonu kurarken, son şeylerini ayarlamış ve o sırada da Hyunjin gelmişti. Minho'nun yanına oturarak ne yaptığına bakarken, ona uzatılan telefon ile anlamazca baktı.
"Gün içinde sürekli aklım sende kalıyor, evde çok sıkıldığını da biliyorum. Benim, Ryujin ve Seungmin'in numarasını kaydettim."
Derin bir iç çekti Hyunjin. "Buna gerek yoktu ki, geçen Seungmin'den konuşmalarımız dışında uzun zamandır telefon kullanmadım."
"Buna gerek var Hyunjin, uzun zamandır kullanmıyor olman bir şey değiştirmez. Gün boyu sadece tuvaller ile uğraşıyorsun, buna alışık olduğunu biliyorum ama bu şekilde gün bitmez."
Bir süre hiçbir şey demedi ama zoraki onayladı onu. Nasıl kullanacağını da ona anlattıktan sonra Hyunjin dediklerini yaparken sırtını Minho'nun göğsüne yaslamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my demons, hyunho ✓
Fanfiction"Zaten bir savaşta değil miyiz doktor? Yaşam savaşı gibi." elindeki kağıdı parçalamaya devam ederken konuştu. "Buna hangi gözden baktığın önemli; sana göre bir savaş gibi gözükse de, çoğu kişi bunlar için hayatın ufak acıları der."