♪
İyi okumalarrr!!
Bana ulaşmak için;;
ig: sevgileal / x: leyalchase-----------------------------------
Askeriyeye geldiğimizde hızlı bir şekilde üzerime üniformamı giyfim. Postallarımı giydikten sonra elimle düzeltip silahımı ve birkaç yedek mermi aldım. Ardından gideceğimiz görev için timin yanına doğru yürüdüm. Görevimiz basitti. Çevre köylerden birinden uzun zamandır aradığımız terör örgütü üyelerinin birinin bulunduğu haberini almıştık. Onu etkisiz hâle getirmemiz gerekiyordu.
Timin yanına geldiğimde hepsi hazırlanmış, koltuklarda oturuyorlardı. "Hazır mısınız Kılıç Timi?" dedim. Bugün istemsizce mutlu hissediyordum. Yüzümdeki gülümsemeyi saklamadım. Esra abla, benim gülümsememi görünce yanına gelip kulağıma fısıldadı. "Sanırım o eskiden özel olan kişi ile barış sağlanmış, hm?" Omuz silktim ve gülümsedim. Bu kadar mı belli ediyordum?
Askeriyeden çıktığımızda hepimiz görev moduna girmiştik. Fevzi Çakmak ve Aksaray mahalleleri arasında bulunan küçük bir yerleşim alanına geldiğimizde etraftan birkaç küçük çocuğun bize doğru koşturduğunu gördüm. Bize, daha doğrusu bacaklarımıza sarıldılar. Benim bacaklarıma sarılan küçük kıza gülümsedim. O da gülümsüyordu ama güzel bal rengi gözlerinin ardında korku saklıyordu. Onun o korku dolu bakışlarını farkettiğimde onun önünde diz çöktüm.
"Merhaba prenses, adın ne senin?" dedim, sevecen bir tonda konuşmaya çalışarak. Küçük kız, korkuyla gülümsüyordu, güzel gözleri yavaş yavaş dolmaya başlamıştı. "Abla kurtar beni." dediğinde gülümsemem soldu, kaşlarım çatıldı. Gözlerim göğsünü bulduğunda nefesim kesildi.
Ufacık kızı canlı bomba yapmışlardı adeta.
Bir an yutkunamadım. Timin bomba imha uzmanı olan Tahir'e zorlukla seslendiğimde Tahir yanımda diz çöktü ve bombaya baktı. Bir dakika vardı patlamasına, hızlı olmalıydı. Ben küçük kızı sakinleştirmeye çalışırken o bombayı imha etmekle ilgileniyordu. "Ee prenses, adını hâlâ söylemedin. Adın ne?" dedim. Bir yandan onun saçlarını okşuyordum.
"Aybüke . Senin adın ne abla?" dedi. Oldukça cesur bir kız gibiydi, ağlamamak için kendini tutuyordu. "Benim adım da Umay, seninle tanıştığıma memnun oldum. Kaç yaşındasın bakalım?" Aybüke bana beş yaşında olduğunu, okula gitmediğini ve buradaki bir yetimhanede kaldığını söyledi. O sırada Tahir bombayı imha etmeyi başarmıştı. Küçük Aybüke'yi kaldırıp kucağıma aldım."Teşekkür ederim Umay abla, teşekkür ederim asker abi" dedi gülümseyerek. Bu kez gerçekten gülümsüyordu. Ona gülümsedim ve sıkıca sarıldım. "Seni görmeye mutlaka geleceğim Aybüke, beni bekle, olur mu?" dediğimde başını hızlı hızlı salladı. "Mutlaka gel Umay abla, hepiniz gelin, olur mu?"
Onun yanağını öpüp yere bıraktığımda bize el sallayıp arkadaşlarının yanına gitti. Çağrı alnında biriken teri sildi. Birlikte yavaş ve sessiz bir şekilde teröristin bulunduğu bildirilen kulübeye doğru yürümeye başladık. Çağrı ve Miraç, evin sol tarafında durdu, Esra abla ve Yusuf sağ taraftaydı. Arda ve Engin Çavuş kulübenin arkasında pusuya geçmişken Tahir ve ben ön tarafa geçtik. Tahir cebinden çıkardığı bir sis bombasını bana uzattığında tam alacakken Çağrı yanıma geldi.
"Komutanım durun aklıma daha güzel bir şey geldi." dedi. Yüzünde yaramaz bir gülümseme vardı. Evin yanında duran eşeklere bağlı olan çuvalları gösterdi. Çuvallardan birini getirdi, açtı. İçinde Hint keneviri vardı. "Herkes ağzını burnunu kapasın." diye emir verdiğimde herkes buna uydu. Çağrı kenevirleri kapının önüne koydu, yaktı. Biz biraz geri çekildik. Bir dakika geçmeden iki tane tipsiz şerefsiz gülerek dışarı çıktı. Kafaları oldukça güzeldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asker Hanım | Yarı Texting
Teen Fiction"Sevgilinizin sizi aldattığından şüpheleniyor musunuz?" Bu bir erkeğin sesiydi, sesini gülmemek için kontrol etmeye çalışıyordu. Arkaplandan gülme sesleri geliyordu. "Sevgilim yok, kullanmıyorum." Dümdüz bir ses tonuyla cevap verdim. Ardından aklıma...