Selamselamselamm
Vpnden bölüm yazmaya geldim. Olanların saçmalığı gerçekten dayanılmaz seviyede ya, bir Wattpad keyfimiz vardı onun da afedersiniz ama içine sıçtılar.
Neyse şimdi kötü konuşup ters kelepçe yemek istemiyorum spchpxwhpsxh
İyi okumalar!
Bana ulaşmak için:
💋 ig: leyalmisim / leyalchase
tt: leyalchase♪
Kalbimdeki hızlı atışlarla arabamı kışlaya doğru sürerken bugün olacakları düşünüyordum. Çınar'ı hiç askerim olarak hayal etmemiştim ama kadere bak ki, şuan askerimdi. Gülmeme sebep olacak kadar komik bir durumdu. Ancak bugün hiç olmadığım kadar ciddi olmalıydım. Tabii yanımda tim ve Çınar varken ne kadar ciddi olabilirsem...
Arabamı park ettip arabadan indiğimde yanımda biten, benden uzun bir vücuda çarpmam bir oldu.
"Günaydın, komutanım"
Başımı kaldırıp oldukça iyi tanıdığım sesin sahibine, Çınar'a baktım. Sivil kıyafetleri ile tam karşımda durmuş, yüzündeki aptal gülümseme ile bakıyordu. Onun bu aptal gülümsemesinden gerçekten nefret ediyordum, kalbimin atışlarını daha da hızlandırıyordu çünkü.
"Günaydın, asker."
Dümdüz, monoton bir sesle konuştuğumda yüzündeki gülümseme solarken yerini endişeli bir ifade almaya başlamıştı. Ona bir şey için kızdığımı mı düşünmüştü acaba? Vah zavallım. Bu kadar mı korkuyordu ona kızmamdan ya da küsmemden? Çantamı alıp önden yürürken gülmemek için dudaklarımı ısırdım, peşimden geldiğini ayak seslerinden duyuyordum. İçeriye girmeden önce beni kolumdan tutarak durdurdu, eli kolumdaydı ama hiçbir baskı uygulamıyordu.
"Umay? Ne oldu? Neden konuşmuyorsun benimle? Bir halt mı ettim?"
Sesindeki çaresiz tonlama dudaklarımın ucu kıvrılmasına sebep oldu. Zevk alıyordum bu halinden sanki.
"Umay değil, komutanım." dediğimde kolumdaki elini çekmeden beni kendine doğru çekti, bir kolunu belimde doladığında kendime engel olamadan gülümsemeye başladım. Gerçekten kalbime zarardı bu adam, iyi anlamda bir zarar. "Daha girmedik kışlaya. Hâlâ Umay'sın güzelimsin."
Beni bu cümlelerle tabelayabileceğini mi düşünüyordu?
Eh, hafiften tav olmuyor da değildim.
Başımı kaldırıp onun renkli gözlerine baktığımda hiç gözlerini benden ayırmadan bakıyordu bana. Kendimi toplayıp yüzümü eski ciddi haline getirip kollarından ayrıldım, üzerimi düzelttim. "Laubali olma asker, laubali olma!" Sert sesimle yine konuştuğumda şaşkın şaşkın yüzüme bakmaya başladı yeniden, kıyamam.
Yalandı. Zevkle kıyarım.
"Şuan mesai saatlerim içindeyim. Yani komutanınım. Geri bas." Dediğimi yaparken yüzünde küçük Emrah misali bir ifade vardı. Arkamı dönüp kışlaya girerken bir iki adım arkamdan gelmeye başladı yeniden. Ama son konuşmamdan sonra yanaşmaya korkuyor gibiydi. Vah vah.
Onu yeni erlerle ilgilenecek çavuşla başbaşa bırakıp sırıtarak giyinmek için odaya gittim. Üzerime kamuflaj üniformalarımı giyip bizim timin yanına doğru ilerledim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asker Hanım | Yarı Texting
Roman pour Adolescents"Sevgilinizin sizi aldattığından şüpheleniyor musunuz?" Bu bir erkeğin sesiydi, sesini gülmemek için kontrol etmeye çalışıyordu. Arkaplandan gülme sesleri geliyordu. "Sevgilim yok, kullanmıyorum." Dümdüz bir ses tonuyla cevap verdim. Ardından aklıma...