4.bölüm - Umut

98 24 144
                                    

Herkese selamlar! Nasılsınız?

Dördüncü bölümü yazacak seviyede üzgünüm çünkü okuduğum kitapların hiç birinde olaylar iyi değil. Hayatımda sorunlar varken birde kitapların hepsinde aynı anda kötü olayların olması beni yordu. Yorumlarınızı ve oylarınızı eksik etmeyin olur mu? Yorumlarınızı okumak iyi hissettiriyor. İyi okumalar! 🩹

💔

Nefessiz kaldığımı hissediyordum. Kaç gündür İzzet'i görmüyordum. Okula gelmiyordu. Onun için endişeleniyordum ama onun hakkında hiçbir şey öğrenemiyordum. Neden gelmiyordu? Ne olmuştu? İyi miydi? Bunları düşünmekten kaç gündür kendimde değildim. Nefessiz kaldığımı hissediyordum çünkü onu bir kaç saniye görmek okuldan çıkana kadar rahat şekilde nefes almama sebep oluyordu. Ama kaç gündür onu görmüyordum ve bu yüzden rahat değildim.


"Futbol maçı yapacak mısınız?" diye sordum sınıf arkadaşlarıma. Sinan başını salladı. "Evet." dediğinde bende başımı salladım. Yerime geçtim. Bir kaç ders beklemem gerekti. Çarşamba günüydü ve bu sabahta onu görmemiştim ama umarım okula gelmiştir ve beden dersinde onu görebilirdim çünkü kaç gündür görmüyordum. Kırk dakika onu görmeye ihtiyacım vardı.

Saçımı kulağımın arkasına sıkıştırıp odağımı kitabıma vermiştim. Dersi tekrarlarken zilin çalmasını ve bu dersin de bitmesini bekliyordum. Onu görmek istiyordum.

***

Beden dersi vaktiydi. Çantamı sırtıma almış ve sınıftan çıkmıştım. Merdivenlerden aşağı hızlı şekilde inerken saçlarım geriye doğru uçuyordu ama umrumda bile değildi. Normalde olsa dikkat çektiğim için rahatsız olurdum ama şu an düşündüğüm tek şey  İzzet'i görmekti.

Kapıyı açarak beden dersinin olduğu sahaya girdiğimde ayakkabısının bağcıklarını bağlayan İzzet'i görmüştüm. Onu gördüğüm gibi yüzümde gülümseme oluşmuştu. Kapının önünde durup onu izlemeye son vererek oturma alanına doğru yürümeye başladım. İzzet'in önünden geçmek üzereyken İzzet bakışlarını ayakkabısından kaldırdı ve bana baktı. İzzet ilk defa bana baktı. Onun bana baktığını farkettim ama ona bakmamaya çalıştım. Lakin yapamadım. Bakışlarımı yerden kaldırarak bana gülümseyen İzzet'e baktım. Bana gülümsüyordu. Bana ilk kez gülümsüyordu. Gülümsemesini görmek beni utandırdığı için bakışlarımı kaçırdım.

"Erken geldin." dediğini duydum yanıma gelen Ayşegül'ün. İzzet Ayşegül'ün geldiğini fark ederek ayağa kalktı ve ısınmak için yanımızdan ayrıldı. Elimi kalbimin üzerine koyup sakinleşmeye çalışmamak için zor duruyordum. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki, bir an öleceğimi düşündüm. Dayanamadım. Bakışlarımı omzumdan arkaya doğru çevirdiğimde hâlâ bana bakan İzzet'i gördüm. Gülümsüyordu. Neden gülümsüyordu? Neden bana umut veriyordu?

"İyi misin?" diyen Ayşegül'ün sesini duyduğumda başımı ona çevirdim. Ne olduğunu anlamak ister gibi yüzüme bakıyordu. Bakışları yüzümden aşağı indiğinde bende onun gibi bakışlarımı indirdim ve kalbimin üzerinde olan elimi gördüm. Hemen elimi kalbimden çekerek gülümsedim.

"Bir şey olduğu yok. İyiyim." dediğimde inanmışa benzemiyordu ama inanmış gibi davranarak gülümsedi. Koluma girerek benimle birlikte oturma alanına geçip yan yana oturmamızı sağladı. Bu sırada ben İzzet'i izliyordum. Maç birazdan başlayacaktı ve maça hazırlanan İzzet'in ayrı bir güzelliği vardı.

İzzet'in yüzünde güzellik görüyordum. Neden bilmiyorum ama ona yakışıklı demekten daha çok güzel demek geliyordu içimden. Benim güzel oğlanım, diyordum günlüğümde ondan bahsederken. Güzeldi. Güzel bir kızdan daha çok güzeldi gözümde. Kusuru belki de kendine göre çok fazlaydı ama ben onu kusurlarına rağmen çok seviyordum. Kusurlarına rağmen değil, kusurlarıyla seviyordum. Çünkü o kusurlarıyla bile benim için çok güzeldi.

Maç başladığında Ayşegül ile beraber gözlerimiz topu takip ediyordu. Futbolu merakla izliyorduk. İzzet'in takımı her defasında gol yediğinde üzülüyordum ama vücudunda değen topun acısına daha çok üzülüyordum. Hastalanmışa benziyordu. Dizleri hafiften titriyordu, futbol oynarken eskisi gibi iyi değildi hâli yokmuş gibiydi. Yüzü biraz solmuştu. Bu hâlini gördüğümde kalbimde acı bir sızı oluştu. Neden kendine dikkat etmiyordu?

"Gol!" diye bağırdıklarını duydum erkeklerin. İzzet'in takımı gol atmıştı. Daha doğrusu İzzet atmıştı. Gülümseyerek arkadaşlarının yanına koşmaya başladı ama ben o gol attı diye sevinerek gülümsediğimde bana döndü. Bana yeniden gülümsedi. Sanki benim gülümsememi görmek onu da gülümsetmişti.

"Bana gülümsüyorsun, bana neden gülümsüyorsun?" diye sordum kendi kendime. Ama yine de bana gülümsediği için mutluydum. Oysa mutlu olmamam gerekti. Kalbimde umutların yeşermeye başladığı gün o gündü. Bana ilk kez baktığı, bana ilk kez gülümsediği gün kalbimde umutların başlangıcı olmuştu. Keşke olmasaydı. Umutlarımı da, sevgimi de öldüren o gülümseme ve o bakış olmuştu. Her şey sıcak bir gülümseme ve bakışla başlamıştı. Keşke başlamasaydı.

💔

Bu kurguyu neden yazdığımı hâlâ bilmiyorum ama bu kurguyu yazmak kalbimde olan kırgınlığı, kızgınlığı birazda olsa bitiriyor. Bu yüzden Yarım kurgusunu yazarken kalbim kırılmıyor, kalbim iyileşiyor. 🩹

Yavaş yavaş olaylar başlıyor ama bu hikâyede pek olay olmayacak. Başrol erkeğimiz korkak olduğu için pek olay olmadan final vereceğiz. Finale de altı bölüm falan kaldı. On bölüm yapmayı düşünüyorum bu hikâyeyi ama olmadı on beş bölüm yapacağım. :)

Bu arada biliyor musunuz ben çarşamba günü yağmur yağarken doğmuşum. Sonbahar kızıyım yani ve gerçekten sonbaharı, kışı çok severim. 🤍

Bölüm nasıldı?

En sevdiğiniz cümle hangisi oldu?

İzzet'in bu bölümdeki davranışları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ayşegül hakkında bir düşünceniz var mı?

Zeycan'ın hissleri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Siz ne zaman doğdunuz ve doğduğunuz zaman hava nasıldı?

Birde hangi mevsimi daha çok seviyorsunuz?

Sorularıma cevap vermeyi unutmayın, lütfen. Düşünceleriniz her zaman benim için çok önemli. Yorumlarınızı ve oylarınızı hikayemden eksik etmeyin. Hikayemin sizin desteğinize ihtiyacı var, unutmayın. Tüm destekleriniz için şimdiden teşekkür ediyorum. Sizleri çok ama çok fazla seviyorum, kendinize çok iyi bakın. Gelecek bölümde görüşmek üzere! 🩹

Allah'a emanetsiniz!

YarımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin