Herkese selamlar. Nasılsınız?
Günün ikinci bölümü ile gelmiş bulunmaktayım. Bugünün son bölümü demek isterdim ama dokuzuncu bölüm hazır, onuncu bölümü de bu bölümü yayımladıktan sonra yazacağım. Ödevlerim çok az olduğu için rahatlıkla bölümleri yazabileceğim. Hem de Kusur kitabımın yeni bölümü gelecek bugün. O kitabıma da sizi beklerim.
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. İyi okumalar. 🥀
💔
Geçen haftanın Çarşamba gününden sonra sınıftan dışarı çıkamamıştım. Hafta bitmişti. Şu an haftasonuydu ve ben evde İzzet'i düşünüyordum. Onu ilk sevdiğim zamanlarda gerçekten çok farklı olduğunu düşünüyordum. Gerek haraketleri, gerek konuşma tarzı, gerek kızlara değmeyen bakışlarıyla gözümde herkesten farklıydı. Ama şimdi aynı diğer erkekler gibi bir kızı sadece 'deneyim' olarak görüyor, daha tek kelime konuşmadığı kızın okulda hâlini kötü göstermeye çalışıyordu.
Ben ona ne yapmıştım ki? Ne zararım dokunmuştu? Hiçbir zaman onu sevgim yüzünden rahatsız etmedim, rahatsız olur diye ona uzun süre bakmadım bile.
"Neden böyle yaptın? Neden?" diye sssti ağlayarak. Kendi kendimle konuşuyordum ama kendimle konuşmaktan o kadar bıkmıştım. Anlatmak istiyordum ama anlatamıyordum. Neden anlatmaya çalıştığım hâlde hâlâ susuyordum? İşte bunun cevabını bilmiyordum. Sevgi insanı kör eder, sağır eder diye biliyordum ama hem de insanı lâl ettiğini bilmiyordum. İzzet sayesinde öğrenmiş oldum.
"Anneciğim, ne oldu sana? Kaç gündür bitkin hâldesin." diyen annemin sesini duydum. Kapıyı açmış yanıma gelmişti. Gözlerinde hüzün vardı. Bu hâlim en çok ailemi üzüyordu, biliyordum. Ama elimde değildi. O benim için her şeyimken, ben onun için hiçbir şeyim. Bunu bilmek, bunu hissetmemi sağlaması canımı yakıyordu.
"Anne," dedim. Bir kaç saniye kararımı tekrar düşündüm. Gerçekten bunu istiyor muydum? İstiyordum. İstemek zorundaydım çünkü daha da kötü olacaktım. "Ben okulumu sevemedim. Sevemiyorum. Lütfen okulumu değiştirebilir miyim?" diye sordum. Annemin şefkatle gülümsedi. Saçlarımı okşayarak alnımı öptü.
"Tabi ki, güzel kızım. Eğer bu okul seni üzüyorsa başka bir okula kaydını aldırırız. Bunu için üzülmene değmez. Babana ben haber veririm. Sen uyu, dinlen. Yarın kaydını almak için okula gideriz." dediğinde rahatlamış gibi gülümsedim. İçimde huzursuzluk vardı ama bu İzzet'e olan sevgimdendi. Hem de rahatlık duygusu hissediyordum çünkü beni üzen kişiden uzaklaşacaktım. Bir daha kimseyi sevmeyecektim. Sevemezdim. Nasıl sevebilirdim? Sonucu İzzet'in davranışları gibi olup beni rezil edecek bir sevgiyi bir daha istemiyordum. Sevgi veya aşk, bunların hepsini kendi kalbimde öldürmüştüm. Yarın sabah İzzet'i son kez görecektim. Sadece bir kaç saniyeliğine, son kez.
💔
Sanırım bugün hepimiz onlara veda edeceğiz. Çünkü dokuzuncu bölüm hazır ve ben onuncu bölümü yazmaya başladım. Sonunun alakasız olacağını düşünebilirsiniz ama her şeyin açıklaması vardır. Özel bölümleri okuduğunuzda finali daha iyi anlayacaksınız. :)
Zeycan'ın verdiği kararı destekleyenler.
Zeycan'ın ailesini sevenler.
Zeycan'ın ailesini çok yazmıyorum ama ailesi anlayışlı aile. Onları pek görmedik ve görmeyeceğiz ama sevebilirsiniz. Güzel ailesi var Zeycan'ın. 🩹
Bölüm nasıldı?
Karakterler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sizce Zeycan bu kararı vermekle iyi mu yaptı?
Sorularıma cevap vermeyi unutmayın, lütfen. Düşünceleriniz her zaman benim için çok önemli. Yorumlarınızı ve oylarınızı hikayemden eksik etmeyin. Hikayemin sizin desteğinize ihtiyacı var, unutmayın. Tüm destekleriniz için şimdiden teşekkür ediyorum. Sizleri çok ama çok fazla seviyorum, kendinize çok iyi bakın. Gelecek bölümde görüşmek üzere! 🩹
Allah'a emanetsiniz!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yarım
NouvellesYarım kalan sevgilere, karşılıksız sanılan aşklara ve platonik seven kişilere ithafen.. Gerçekten de dokunmadan veya tanımadan sevmek diye bir şey varsa eğer bu dünyada, ben bunun kanıtı olabilirdim. Tanımadım, dokunmadım, sevdim ama sevgim kalbimd...