Ailesi yüzünden sevgilisinden ayrılıp başka şehire götürülen Melis İmge senelerce sevdiği çocuktan haber alamaz. İstanbul'a babasının işi yüzünden geri dönmek zorunda kaldıklarında Uras Barlas ile karşılacağından habersizdir.Bu beklenmedik karşılaşm...
Selaam! Yeni bölüm ile sizlerleyim.. 💌 bir kaç bölüm çiftlik hayatı okuyacaksınız. Eğleneceğimize eminim. Hem kaostan sıkıldığınızı düşünüyorum ödşwösşşw
Vote ve yorumları bekliyorum.
Haftaya ve ondan sonra ki hafta sınavlarım olduğu için ara ara bölüm gelecek, bilginize.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Önümde ki çiftliğe baktım. İki katlı, minik ahşaptan olan bu çiftlik evi çok tatlı gözüküyordu. Tabii, siz bizim neden burada olduğumuzu bilmiyorsunuz. Gerçekleri öğrendiğimiz dakikadan sonra hepimizin üstünden büyük bir yük kalkmıştı. Uras, hastane odasında yaptıkları adına Altuğ'dan özür dilemiş ve buzları eritmişti. Bir kaç gün Uras'ın evinde kalmıştık hepimiz. O bir kaç günde bile birbirimize muhtaçtık. Çünkü yaralarımızı saracak birilerine ihtiyaç duyuyorduk. Özellikle, Uras ve ben. Beril, Altuğ, Uras ve ben şimdi küçük bir çiftliğin önündeydik. Arabanın yanında durmuş bu tatlı ahşap köy evine bakıyorduk. Haa, bu arada dün akşam bir telefon almıştık. Arayan Mert ve Anıl'dı. En kısa zamanda bizim yanımızda olacaklarını söyleseler de hala onlara kırgındım. Şimdi ise buradaydık, çiftlikte.
Uras, kafamızın dağılacağını söyleyerek bizi babaannesi ve dedesinin çiftlik evine getirmişti. Doğrusunu söylemek gerekirse böyle güzel bir yer beklemiyordum. Oldukça büyük ve bitkilerin bulunduğu bu bahçe hoşuma gitmişti. Beril'in sesi düşüncelerimi bir köşeye atarak ona döndüm.
Gözünde ki güneş gözlüğünü çıkardı ve eliyle karnını tuttu. "Sanırım altıma işeyeceğim!" Kıkırdadım. Her arkadaş grubunda, dakika başı tuvaleti gelen birisi olurdu. Bizim grupta bu rolü Beril üstlenmiş olmalıydı.
Altuğ ortaya bir küfür savurdu. "Senin her dakika neden çişin geliyor Beril?" Beril bulunduğu yerde küçük hareketlerle zıplamaya başladı.
"Kaç saat yol geldik farkında mısın sen? Çişimin gelmesi normal!" Beril sinirle Altuğ'ya bakıyordu. Altuğ gözünde ki siyah güneş gözlüklerini sinirle çıkardı.
"Kızım dört kez yolda da çişin geldi diye durmak zorunda kaldık yaa!" Beril hiç utanmadan omuz silkti.
"Yüzüne işlerim Altuğ," dediği an kahkaha attım. Uras hafifçe gülümsediği sırada ikimiz de bu ikilinin kavgalarını seviyorduk. "Sus lütfen, sus!"
Tanımadığın birinin sesi ile başımı sesin geldiği yöne çevirdim. Gördüğüm kişi yaşlı bir kadındı. Fakat hepimizden dinç gözüküyordu. Boyu kısaydı ve hafif tombuldu. Fakat çok tatlı gözüküyordu. Islak ellerini önünde ki önlüğe sildi ve koşarak yanımıza geldi.
"OĞLUŞUUM!" diyerek Uras'ın kolları arasına girmişti. "Guzum sen nerelerdesin? Çok özlemişim ya senii!" Gülümsedim. Uras, babanesini sıkıca sardı ve dudaklarını başörtüsüne bastırdı.