Arkın verdiğim tepkiye şaşırmıştı. Arkın “Asya senin kafada sorun mu var? Sen istemiyorsun diye test yapmamazlık mı yapacağız. Hem zaten babangil bugün söylerler” dedi. “Umarım derler” diye kendi kendine konuştu. Ayağı kalkıp “Arkın hayatımı değiştirmeye hevesli değilim. Düzenimi altüst etmezseniz de çok makbule geçer.” dedim. Pistten çıktım. Karışmışım lan. Basbaya karışmışım. Hayır nasıl karıştırdılar acaba. Test yapılacak gibi. Mecbur…
Eve geldiğimde babamın arabası kapıdaydı. Evden yine kavga sesleri geliyordu. Evin kapısını çaldım. Sesler kesildi. 1-2 dakika sonrada Kapı açıldı. Annem “Asya hoşgeldin. Hadi sen git yat istersen.” dedi. Bir tepki vermeden içeri girdim. Odama doğru yol almıştım ki babam “Asya gel konuşacaklarımız var.” dedi. Annem “Yok! Asya hadi odana çık” dedi. Babam “Ahsen! Yeter bence bu kadar erteleme” dedi. Babamın yanına gidip tekli koltuğa oturdum. Babam “Asya seni çok seviyorum biliyorsun dimi?” dedi. He çok seviyorsun tamam. Kafamı onaylar şekilde salladım. Babam “Dediklerimden sonra seçim yapmakta özgürsün” dedi. Ne uzattın be baba. Babama “Ben aslında sizin çocuğunuz değilmişim dimi? Yarım saattir bana bunu açıklamaya çalışıyordun” dedim. Babam şaşırdığını belli etmemeye çalışarak
“Aynen öyle. Hastanede annen seni ölen bebeğiyle değiştirmiş. Banada 2 hafta önce söyledi.” dedi sonrasında “Diğer aile öğrenmeseydi söylemezdi de” dedi anneme ima yaparak. Oha manyak bu kadın. Annem “Asya pişmanım ama ne yapsaydım? Bebeğim ölmüştü.” dedi. Çok üzüldüm varya. Anneme “Senin ölen bebeğin yüzünden benim hayatım değişti ama?” dedim. Annem “Ama bak ne güzel bir hayatın oldu. Belki o ailede büyüseydin daha kötü olacaktı.” dedi. Belki buradan daha iyi olurdu. Anneme “Nerden biliyorsun anne. Belki onlar senin gibi psikolojik baskı yapmayacaklardı. Şöyle açıklayalım kim çocuğunu tehdit eder ki? Ya da kim çocuğunu mükemmel olmaya zorlar?” dedim. Annem “Bak Asya ben senin gelecekte iyi hayat yaşaman için yaptım. Ne nankör biriymişsin” dedi. Babam konuyu değiştirmek için “Asya akşam test yaptırmaya gideceğiz. Sonuçlar belli ama protokol gereği.” dedi. Onaylarcasına kafamı salladım. Ayağı kalkıp “Odamdayım. Rahatsız etmezseniz iyi olur. Şu kavga sesleriniz felan çok rahatsız edici.” dedim. Odama doğru yürümeye başladım.
Odaya girip kapıyı kitledim. Nolur nolmaz diye. Yavaştan görme açım bulanıklaşmaya başladı.
6 yaşımdan bu yana -yanlış hatırlamıyorsam en son ağladığım zamandı- gözümden ilk yaş düşmesiydi… o gözyaşını sildim.Yatağa oturdum. Ne için ağladığımı bile kestiremiyorum. Annemin dedikleri… ve yaptıkları… Böyle bir olay yerine ölümcül bir hastalığı tercih ederdim. Yastığa kafamı koydum. Ve gözyaşlarımı rahat bıraktım.- - -
Saat 18:30. Gözlerim ağladığım için hafiften şişmiş ve kızarmıştı. Burnumda da kızarıklık vardı. Banyoya girip dolaptan soğuk metal fırça gibi birşey aldım. Sağ gözüme tutup biraz beklettim. Şişliğini ve kızarıklığını -az da olsa- alacaktı. O sırada odaya tekrar girip gardolabımın içindeki küçük gözünden kapatıcı aldım. Metal fırçayı ters çevirip sol gözüme koydum. Sağ gözüm şişliği inmişti ve kızarıklık azalmıştı. Zaten kahkülüm uzamıştı gözümü kaptırdı. Sağ gözümün çevresine ve burnuma kapatıcı sürdüm. Nolur nolmaz diye. Metal fırçayı sol gözümden çekip orayada kapatıcı sürdüm. Kahkülümü gözüme doğru düzelttim. Gözlerim pek belli olmuyordu. Kapı kilidini açıp odadan çıktım.Aşağı inecekken babam bağırdı “ Ahsen hadi çıkacağız. Asya hadi kızım sende in aşağıya” Aşağı indiğimde babam beni gördükten sonra evin kapısından çıktı. Bende ayakkabılarımı giydim. Tam çıkacakken annem yanıma gelip tehditkâr bir şekilde “Sakın! ‘gerçek ailemi istiyorum’ gibi saçmalıklar söyleme. ‘Ben bu ailemden memnunum ‘ diyeceksin.” dedi. Çok korktum. Bak ayaklarım korkudan titriyor(!). ‘anladım' anlamında kafa salladım. Babamın arabasına doğru gitmeye başladım. Annemde arkamdan geldi. Arabaya binip hastaneye doğru gitmeye başladık. Yol ortalama 1 saatti.
- - -
Hastanenin otoparkına girene kadar arabada nefes seslerimiz ve benim kulaklığımdan kaçan müzik sesleri dışında hiçbir ses yoktu. Araba durdu. Aşağı inip eşofmanımın paçalarını düzelttim. Babam ve annem arabadan inmişlerdi ve girişe doğru gidiyorlardı. Bende peşlerinden gitmeye başladım. Sanırım babam nereye gideceğini biliyordu. Çünkü lobide ki hemşirelere sormadı. Asansöre binip 3.kat düğmesine bastı. 3.kata çıkınca Babam ve annem yine önden bir şekilde asansörden çıktık. Babam üzerinde 2-3 ünvan kısaltması ile birlikte ‘sevda ARSLAN’ yazan kapıyı tıktıklayıp kapıyı açtı.Annemle birlikte önden içeri girdiler. Bende arkalarından girdim. Odaya girdiğimizde bir adam ve bir kadın vardı. Annemle babamın yanına oturup doktorun konuşması için ona baktım. Doktor “Öncelikle hoşgeldiniz. Açıkcası konuyu biliyorsunuz hiç vakit kaybetmeyelim.” dedi. Ve beni eliyle arka kısımdaki -ismini unuttuğum şu kan alınan- yeri işaret etti. Tepki vermeden oraya doğru gidip üzerimdeki hırkanın kollarını katladım. Hemşire gelip. Kolumdan kan aldı. İşlem bitince geri annemle babamın arasına oturdum. Sanırım aynı işlemi o adam içinde yaptılar.
Doktor o adama karşı kısık sesle “protokolleri biliyorsun abi. Elimden bir şey gelmiyor. Alabildiğim kadar erkene aldım işte” dedi. Adam “Sevda ne demek 7-8 gün beklemek. Bari 1-2 güne çek.” dedi. Doktor derin nefes alıp ”of Abi daha ne kadar erkene alacağım.” dedi biraz düşündükten sonra doktor telefonunu eline alıp ayağı kalktı. Annem ve babam ona bakınca doktor “izninizle DNA sonuçları için tahmini süreyi öğreneceğim.” dedi. Annemle babam tekrar telefonlarına gömülmeden önce ayağı kalktım. Annem soran gözlerle bakınca “lavaboya” dedim. Annem kafasını salladıktan sonra telefonuna gömüldü. Odadan çıktım.
Hastanenin yeşillik alanına gidip banklardan birine oturdum. Telefonumu çıkarıp ML:BB açtım. Ve oynamaya başladım.
Yeşilliğe oturalı 20-25 dk olmuştu. 1 maç yapmıştım ve onda da heralde rakip takım kazanmıştı. Bizim gruptakilerin son anda ölmesiyle ve rakip takımında bizim kaleye saldırma işi hızlanınca beraberliği yakalamışlardı. Bende sinirlenip oyundan çıkmıştım. Yeşillikten kalkıp hastaneye doğru yürürken. Babam ve annemin çıktığını gördüm. Ve onların arkasından da Sevda Arslan ve -biyolojik annem ve babam olduğu söylenilen- odadaki kadın ve adam vardı.
Babamla annemin yanına gittiğimde Sevda Arslan, babama dönüp “3 gün sonra akşam saat 6 gibi gelirsiniz.” dedi. Babam anladığını belli edercesine kafasını salladı “3 gün sonra 6 gibi değilde 5’te gelemez miyiz?” dedi. Sevda Arslan “olur” dedi. Babam ‘iyi akşamlar deyip arabaya doğru gitmeye başladılar. Bende arabaya doğru gitmeye başladım. Arabaya binip eve doğru gitmeye başladık.
- - -
1 saatlik yol akşam trafiği yüzünden 2 saat olmuştu. Saat şuan 23:00 civarlarındaydı. Üzerime pijamalarımı giydim. Telefonumu ve şarjı bitmiş kulaklığımı şarja takıp kitaplığıma doğru yol aldım. Evet kitaplık. Sürekli okuyan birisi olmasamda saran kitap bulduğumda kitap bağımlısı gibi birşey olurdum. Şimdiyse sadece kafamdaki sesler korosunun sesini bastırmak için okuyacaktım. Kitaplıktan rastgele bir kitap aldım. Kitap önceden de okuduğum yazarı Stefan Zweig olan ‘Satranç’ kitabıydı. Kitapla birlikte yatağa geçip oturdum. Bu kitapta hiç unutmadığım bir yer vardı ‘savaşacağım tek şey, içimdeki diğer bendi…’ o yer benim için şimdi daha çok anlamlı olmuştu… Umarım o savaşı kazanırdım... Kitabı alıp okumaya başladım.Beğenmeniz dileği ile... ~?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hayat yüzüme gülmüyor
Teen FictionGerçek ailem kurgusudur! İsimde kararsızım. Geçici bir isimdir! Asya ismindeki genç kızımızın ilk bölümlerde günlük hayatını konu alırken ilerleyen bölümlerde gerçek ailesi ile karşılaşmasını konu alıyor.