Arabadaydım. Hastaneye doğru gidiyorduk. Kan verdikten sonra tam 3 gün geçmişti. Annem yine ve yine o aileyi istemediğimi söylememi ve yapmazsam klasik birkaç tehdit savurdu. Ama ben dün gece gece oturup bunu düşündüm. Zaten ben istedim diye bu ailede duramazdım ki. Kanunlar buna izin vermezdi.
Araba durdu. Gelmiştik. Arabadan indim. Elimdeki hırkayı üzerime giyip babamla annemi takip ettim. Asansöre binip 3.kata çıktık. Yine aynı odaya Sevda Arslan'ın odasına girdik. İçeride yine o adam ve kadın vardı. Annem oturdu. Benide elimden çekip yanına oturtturdu. Babamda oturunca klasik 'hoşgeldiniz. Nasılsınız?' muhabbeti başladı. Ve bitti.
Sevda Arslan elindeki kağıda bir göz attı. Sonra o adama bir baktı. Sevda Arslan'ın gözlerinde mutluluk vardı. Zaten belliydi. Annem herşeyi itiraf etmişti. Sevda Arslan babam ve anneme dönüp "Asya'nın sizinle değil Yılmaz Arslan ile kan bağı uyuşuyor. Buda demek oluyor ki-" kafamı eyip ağzımdan mırıldanarak "Yılmaz Arslan benim biyolojik babam" dedim. Sevda Arslan cümlesinin devamında ne dediğine pek dikkat etmemiştim. Ah zaten Asya beklendik bir durumdu. Annem itiraf etmemiş miydi? Kafamı kaldırdım.
Yılmaz Arslan ile göz göze gelmiştik. Bana sanki bir beklenti ile bakıyordu. Gözlerimi anneme çevirdim. O ise bana tehdidini hatırlatacak cinsten bakıyordu. Ah sanki 'ben istemiyorum. Ailemden memnunum' deyince kalmama izin verecekler. Yılmaz Arslan'ın yanındaki kadın -biyolojik annem- tatlı bir sesle "Asya bizimle kalmak istermisin?" diye sordu. Acaba 'Hayır' dersem tepkileri nasıl olur?... Deneyelim.
"Hayır istemiyorum. Hayatımı değiştirmek istemem." dedim. Nedense sonlara doğru iğneleyici bir şekilde demiştim. Kadın beklemediği açık cevabım ile şaşırmıştı. Ve benimde beklemediğim şekilde de üzülmüştü. Bunu hesap edememiştim... Yusuf Arslan ise sinirlenmişti. Sevda Arslan'ın suratında ise şaşkınlık vardı. Annemin suratında -onun istediğini yaptığımı sandığı için- memnuniyet ve babamda da şaşkınlık hakimdi.
Yusuf Arslan sert bir tonda beklediğim cevabı verdi. "Bu senin kararın değil. Daha reşit bile değilsin." dedi. Annem sinirlenmişti. "Kızım sizi istemiyor. Daha ne uzatıyorsunuz. Bu olay hiç yaşanmamış gibi hayatınıza devam edin." dedi. Yusuf Arslan tam bir şey diyecekken Sevda Arslan "Ahsen Hanım kanunlara göre Asya gerçek yani biyolojik ailesi ile kalmalı. -Bakışları bana döndü- Asya isterse reşit olduğu zaman sizlerle kalabilir." dedi. Babama baktığımda Sevda Arslan'a odaklanmıştı.
Kendimi tutamamıştım. Çünkü anneme baktığımda suratı mor ve kırmızıdan oluşmuştu. O yüzden de suratımda alaycı ve küçümseyici bir gülüş oluştu. Kafamı içgüdüsel olarak başka yöne çevirdim. Gülüşüm az önceki kadar belli olmasada hafiften vardı. Sevda Arslan'la göz göze gelmiştik. Göz temasını ilk ben kesersem matematikten fazladan 114 soru.
Yusuf Arslan'ın seslenmesiyle ilk göz temasını çeken o olmuştu. Yusuf Arslan, Sevda Arslan'ın kulağına bir şeyler söyledi. Sevda Arslan'da ona birkaç şey söyledikten sonra Yusuf Arslan onaylar şekilde kafa salladı. Babam kulağıma "Bence kızım bir dene onlarla birlikte yaşamayı. Belki annenin gereksiz tehditlerinden kurtulursun. Hem sen zeki bir kızsın sırf annen evde tehdit etti diye bizi seçmediğini biliyorum." dedi. Sonra ayağa kalkıp annemide kaldırdı.
Tam bende kalkıyordum ki babam sert bir sesle "Dediklerim Asya... Dediklerimi unutma." dedi. Yusuf Arslan'da kalkmıştı. Babamla kısık sesle bir kaç şey konuştuktan sonra babam ve annem odadan çıktılar. Odada Sevda ve Yusuf Arslan, biyolojik annem olan kadın ve ben kalmıştık. Telefonumu çıkardım. Konuşmak istemiyordum. Sevmezdim tanımadığım insanlarla konuşmayı. Yusuf Arslan'ın sesini toplamak için öksürmesiyle ona baktım. Bana bakıyordu...
Telefonu kulağına yaklaştırmıştı. Ona 'Ne var' anlamında kafamı salladım. Ne demek istediğimi anlamamıştı. Telefondaki kişiye 'Hastaneye gelmesini ve onları almasını' falan söyledi. Odağım Sevda Arslan oturduğu yerden kalkıp yanıma oturmasıyla Sevda Arslan oldu. Ona sorar gözlerle baktım. Sevda Arslan kısık sesle "Ben sizi bırakamıyorum diye abini aradı gelip sizi alacak." dedi. Kafamı 'anladım' anlamında salladım.
Yusuf ve Defne Arslan odadan çıktıklarında sevda Arslan ile tek kalmıştım. Onunla gözgöze gelmemeye çalışarak tam odadan çıkacaktım ki konuşmaya başladı "Asya, Sana ulaşabilmem için numaranı verirmisin?" dedi. "size uygunsa 2 saat sonra buraya gelirim" dedim. Odadan çıkıp kapıyı kapattım.
Neden numaramı vermek yerine neden ‘2 saat sonra gelirim’ dedim. Of Asya of. Hastaneden çıkmıştım. Telefonu çıkarıp saate baktım. Saat 11:14. 13:00 gibi burada olacaktım. Kafe gibi bir yer aramak için yürümeye başladım. Biraz yürüdükten sonra kaykay parçaları satan bir yer gördüm. Kafeyi boşversene bura daha iyi. Oraya gidip içeri girdim. İçeride profesyonel kaykay tahtaları, tekerleri, renkli kaykay zımparaları ve ekipmanlar vardı. Zımparaların olduğu tarafa gittim.
Popüler webtoon ,anime ve oyun karakter desenli vardı. Onun dışında grunge, emo, vintage ve indie tarzı olanlarıda vardı. Gözüme hero killer’ dan ‘vectör’ isimli karakterin -bir webtoon karakteri- zımparası çarptı. Resim siyah-gri-beyaz tonlarındaydı. Zımparayı elime alıp tahtaların olduğu kısma gittim. Gözüme ill çarpan neon pembe, turuncu, yeşil, sarı, mavi ve mor renkli tahdaydı. Gözlerim ağrımaya başlamıştı. Gözlerimi gezdirmeye devam ettiğimde yazılı ve küçük doodle'lar ile kaplı bir tahta gördüm. Elime alıp arka kısmına baktığımda siyah beyaz kareler arasında gri gözlü ve gözlüklü biri vardı. Saydam görünüyordu. Bunuda aldım. Almışken tekerde almalıyımdım.
Tekerlerin olduğu kısma gittiğimde çok fazla desenli tekerlek vardı. Tek renk olan tekerlerin olduğu kutudan siyah tekerlek aramaya başladım. Uğraşlar sonucu bir tane siyah tekerlek bulmuştum. Ve sanırım sadece 1 tane kalmıştı. Arka kısım için mor alma kararı aldım. Kutudan mor tekerlek aradım ama bulamadım. İstemesemde mor tekerlek ararken gördüğüm gri tekerleği elime aldım. Kasaya gidip zımparayı, tahtayı ve tekerlekleri koydum. Kasadaki abla ürünleri alıp hesaplamaya başladı. Tahmini 2000-2300 TL olmalıydı. Abla konuşmaya başladı “2144 tl 90 kuruş”. Kartımı çıkarıp ödeme işlemi için ablaya uzattım. Ödeme işlemini yaptıktan sonra eşyaları alıp dükkandan çıktım.
Tekrardan kafe aramaya başlayacaktım ki dükkanın çaprazındaki yolda küçük bir kafe benzeri bir yer olduğunu gördüm. Telefonu çıkarıp saate baktığımda ise saatin 11:54 olduğunu gördüm. Daha zamanım vardı. Kafeye doğru gidip içeri girdim. Küçük bir yerdi. Boş bir masaya oturup elindekileri yanımdaki sandalyeye koydum. Acıklmamıştım o yüzden sadece içeçek alacaktım.Menüye baktığımda açık meyve suyu çeşitleri vardı. Garson geldiğinde karışık meyve suyu istedim. Ve telefonumu çıkarıp ML:BB açtım.
Oyunun 2 maçının 44. Dakikasındayken gözüm saate kaydı saat ise 12:41’di. Ve maç uzayacaktı. Telefonu kapatıp. Meyve suyunun parasını ödedikten sonra kafeden çıktım. Hastaneye doğru yürürken içimdeki seslerden biri gitmememi. Bir diğeri gidersem başıma kötü şeyler geleceğini. Söylüyordu. Asya’nın İçindeki sesler korosunun da sesi yükselmeye başlamıştı. Asya değişiyordu… hayatı, düzeni, psikolojisi değişiyordu. ve iyi yönden mi yoksa kötü yönden mi olduğunu anlayamıyordu…
Beğenmeniz dileğiyle... ~?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hayat yüzüme gülmüyor
Teen FictionGerçek ailem kurgusudur! İsimde kararsızım. Geçici bir isimdir! Asya ismindeki genç kızımızın ilk bölümlerde günlük hayatını konu alırken ilerleyen bölümlerde gerçek ailesi ile karşılaşmasını konu alıyor.