1. bölüm

18K 715 105
                                    

Askerlik hayatım bitmişti, tüm düzenim yerle bir olmuştu. Kırık bir süpürge gibi kenara atılmış, ıskartaya çıkmıştım resmen.

Son görevde kaval kemiğime isabet eden kurşun, kemikle birlikte bacağımın yarısını da parçalamıştı. Şimdi dizimin biraz altında hala varmış gibi, canım yanıyormuş gibi hissederken yastığı ısırıyordum.

Hayalet ağrılarmış, bir süre olabilirmiş, beynim bir uzvumu kaybettiğimi kabul edemiyormuş. Bunlar doktorun söylediği teselli etmeyen sözlerdi.

Bileklerimi kesmeye çalışmıştım ama çok sevgili kızımın o gün ziyaret edesi tutmuştu. Onu korkuttuğum için suçluluk duyuyordum ama böyle yarım yaşamak istemiyordum.

Protez için bir yıl geçmesi gerekiyordu ve lanet şey çok pahalıydı. Kızım parayı sorun etmememi söylese de ondan para kabul edecek değildim.

Bana bir bakıcı tutmuştu birde, çocuk vardı sanki karşısında. El mecbur kabul ettim ama hiç hoşuma gitmiyordu bu durum.

Birde genç delikanlı birisiymiş, ben mi ona bakacaktım o mu bana?

Koltuk değneğime tutunarak çalan kapıya ilerledim, canım yansa da yüzüm ifadesizdi. Askerlikten kalma poker suratı işe yarıyordu.

"Merhaba Erkan bey, ben Mete Göksu."

Yüzüme bakan karizmatik adamla şok olmuştum, kızım bana yirmisinde demişti ama bu çocuk dev gibiydi. Boyu benden uzundu, ki ben 1.85'im. Ama onu dev gibi gösteren şey kaslarıydı, spor salonu vücudu değildi bu. Gerçek ağır çalışmanın verdiği esnek bir kas yapısı olduğu belliydi.

"Erkan Borabey, içeri gel. Kapıda kalma." Başımla içeriyi gösterip kapıdan çekildim, ayakkabılarını çıkartıp ayakkabılıktaki boş yere bıraktı.

Özgüvenli olduğu yürüyüşünden bile belli oluyordu. Koltuk değneğine küfrederek hoplaya hoplaya koltuğa oturdum, karşıma kurulup oturdu.

"Bu günden itibaren sürekli birlikte olacağımızı kızınız söylemiştir umarım. Şartlarınız varsa söylemekten çekinmeyin, benim de bazı kurallarım olacak. Böylece işimi yaparken ikimizde rahat edebiliriz."

"Kural mı, ne kuralından bahsediyorsun sen çocuk?" Sinirli sesime karşın büyük bir gülümsemeyle yüzüme baktı.

Bir yanağında iki bir yanağında tek olacak şekilde üç derin gamzesi vardı. İlk kez böyle bir şey görüyordum, yüzü oğlan çocuğuna dönüşmüştü gülünce.

"Erkan bey, benim görevim sizin sağlıklı olduğunuzdan emin olmak. Bu yüzden ilk kural, kilitli kapı yok. Hiç bir şekilde, hiç bir kapı kilitlenmeyecek."

"Ne demek kilitli kapı yok, tuvalet ve banyo ne olacak." Sinirden kuduruyordum, Asya, ah Asya, seni dinleyen kafama tüküreyim ben.

"Bunlar, banyo ve tuvaleti kullanırken kapıya asılacak. Böylece içeri dalmam gibi bir hata olmayacak." Çantasından kapıya asmak için bir tarafı kırmızı, diğeri yeşil iki levha çıkarttı.

Otellerdeki 'rahatsız etmeyin' kartonları gibiydi. Sinirden sağlam bacağımı sallayıp duruyordum, bana hala gülümseyen adama baktım ters ters.

"Başka?" Dişlerimin arasından çıkarttığım sesimle dişlerini göstererek gülümsedi.

"Banyodayken, her beş dakikada bir bana seslenmeniz gerekiyor. Yoksa içeri girerim ve ne yapıyorsanız engel olurum." Banyodaki özel eşyalarım geldi aklıma, kalbim tekledi. Hızla isteklerimi sıraladım.

"Evimi kurcalamayacaksın, banyo ve yatak odamı özellikle. Gerek olmadıkça dokunmak yok, eve birilerini getirmek yok. Yüksek ses çıkaran hiç bir şeye tahammülüm yok, insanlar da dahil."

Yüzü biraz asılsa da hemen toparlandı, gamzeleri görünmese de hafifçe gülümsedi. Kafasıyla onaylayarak elini uzattı, sert bir şekilde tokalaşıp anlaşmamızı mühürledik.

"Yemekleriniz ve evinizin temizliği bana ait, alışverişe birlikte gideceğiz. Banyonuz.... zor durumda kalmadıkça kendiniz halledeceksiniz. İstediğiniz her şeyde size yardım etmek için burada olacağım." Banyodan bahsettiği gibi kaşlarım çatıldığı için duraksayarak konuşmuştu.

Ve... böylece bu genç irisi adam hayatıma paldır küldür dalmış oldu....

Hasta Bakıcı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin