Birlikte bir düzen kurmaya başlamış ve uyumlu bir hayatı paylaşıyorduk. Mete her sabah altıda gelip kahvaltı hazırlıyordu, birlikte kahvaltı edip kahve içiyorduk.
Rutinime hızla uyum sağlaması hoşuma gidiyordu, sadece banyo problemimiz sürüyordu. Her beş dakikada bir kapıma dayanıyor, ses verene kadar çalıyordu. Elimle bile ufak bir mutluluk yaşayamıyordum sayesinde, alacaklıydı sanki.
"Mete, sanırım kuralları değiştirmemiz gerek artık. Banyo benim mahremim sonuçta, artık kendime zarar vermek gibi bir düşüncem yok. Lütfen kapıma dayanıp durma." Büyük bir gülümseme ile bana bakıyordu. Gamzelerini gözüme sokmak ister gibiydi, gözlerim durmadan o derin çukurlara gidiyordu.
"Ben emin olana kadar bu böyle devam edecek maalesef, hala senden bir yaşam enerjisi alamıyorum. Depresif hallerin devam ediyor, sürekli somurtuyorsun."
Sertçe nefesimi üfledim, adam askerlik ne bilmediği için bu şekilde konuşuyor ve beni anlamıyordu. Ondört yaşımdan itibaren asker sayılırdım, o disiplin kemiklerinize kadar işliyordu.
"Somurtmuyorum, ifadesiz durmaya özen gösteriyorum. Askerlikten kalan bir alışkanlık diyelim, sen benim banyo zevkimi kesip durursan daha da somurtkan olacağım kesin." Son cümleyi kısık bir sesle söylemiştim.
Duyduğunu kulaklarının kızarmasından anladım, kafası yere eğilmişti. Elindeki patatesleri soymayı bitirmiş, dikkatle doğruyordu. Dudağını ısırmış, dikkatini işine vermişti.
"Ben biraz uzanıyorum." Diyerek odama geçtim, mutfaktaki tıkırtılardan yemek yaptığını anlayabiliyordum.
"Erkan, bir şey sorabilir miyim?" Kapıdan gelen sesle başımı oraya çevirdim, bana dikkatle bakıyordu.
"Tabi ki, ne oldu?" Tek kaşımı kaldırmış sorusunu bekliyordum.
"Neden gece ben yokken banyo yapmıyorsun?" İlk kez gerçek bir gülümseme gönderdim ona, dudakları aralanmıştı.
"Uyuyorum çünkü, uyku düzenimi kolay kolay bozmam. Akşam onda uyuyorum, sabah altıya doğru kalkıyorum. Ondört yaşımdan beri bu böyle ve değiştirmek istemiyorum."
Bara gittiğim günler harici her günüm bu şekildeydi gerçekten, o günlerde bazen sabahın ilk ışıklarına kadar ayakta kalıyordum. Zevkli bir gece için uykumdan vazgeçiyordum resmen.
"Anladım, merak etmiştim. Kusura bakma." Mutfağa doğru ilerleyen iri bedeni izlerken kıpırdanan aletime bir bakış attım, yerinde durması lazımdı.
"Çok genç, çok enerjik ve etrafımdaki tek erkek olsa da olmaz." Kendi kendime konuşarak sağıma döndüm, hava hafif bulutluydu ve bu yüzden tatlı bir serinlik vardı.
Bu sıcak yaz günlerinin arasında, bulutlu bir gün iyi gelmişti. Hafif bir yağmur da yağsa çok iyi olurdu. Camdan dışarıyı izlemeye dalmışken açık kapının tıklanmasıyla oraya döndüm.
"Benim markete gitmem gerek, yirmi dakika kadar işim var. Gelmek ister misin?" Kafamı iki yana salladım.
"Yağmur yağacak gibi.." bunun anlamı 'gelirsem ıslanırız' oluyordu.
Bana bakarak kafasını salladı, üstüne bile bakmadan ona verdiğim kartı alıp yola çıktı. Kapı kapandığı gibi kendimi banyoya attım, hızla soyunup eşyalarımı aldım ve rekor sürede zevkime bakmaya hazırlandım.
Vibratörümü biraz büyük seçmiştim çünkü içimdeki istek çok fazlaydı, iki yönlü zevkle inlerken dış kapının kapanma sesi geldi. Panikle sendeleyip düştüğümde jelin etkisiyle tüm vibratörün içime girdiğini hissettim.
Kapıya vuran Mete bana seslenince 'iyiyim' desem bile panik halindeydim. İlk kez böyle bir şey yaşıyordum, kalbim deli gibi atıyordu. İçimde titreyen vibratörle deli gibi boşaldığımda hala dizlerimin üstündeydim.
Yapay vajinayı yıkayıp kutuya geri koydum, vibratör jelin de etkisiyle kayıyordu ve çıkartamıyordum. Ayağa da kalkamıyordum, korkmaya başlamıştım artık. Ikınsam da, parmaklarımla tutmaya çalışsam da olmuyordu.
Hala titrediği için tekrar sertleşirken kapı paldır küldür açıldı ve ben en korktuğum halimle onun karşısında kalakaldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasta Bakıcı
AléatoireGazi Erkan bunalıma girip intihar etmeyi deneyince yurt dışındaki kızı ona bakıcı tutmaya karar verir.