2. bölüm

11.1K 622 195
                                    

Uyanıp tavanı izlerken kapıdaki anahtar sesiyle ofladım, gelmişti bakıcım.

Yatakta oturur pozisyona gelip açık kapıdan görünen hole baktım, odama bakmadan mutfağa ilerlemesiyle derin bir nefes alıp giyinmek için dolabıma uzandım.

Bol bir tişört giyip gri eşofman altımı giyindim, çorabımı ayağıma geçirip diğer teki çekmecenin içine fırlattım. Artık eşi kaybolan çoraplarımı atmama gerek kalmamıştı.

Mutfağa doğru ilerleyip kendimi köşe koltuğa attım, Mete hemen bana dönerek gülümsemişti. Çocuk fazla güler yüzlüydü, bu vücuda bu güleçlik garip kaçıyordu.

"Günaydın Erkan bey, ben mi uyandırdım?" Gülen yüzüne dikkatle bakarken dudaklarını yaladı.

"Her sabah saat 5:45'te kalkarım, askeri disiplin..." sözüm yarım kalmıştı, artık asker olmadığımı unutuyordum.

"Anlıyorum diyemem, ben askerlikten muafım." Kaşlarım çatılmıştı, neden muaftı acaba diye düşünmeye başlamıştım.

"Özel bir sebepten mi?" Merakıma yenik düşerek sorduğumda bana tamamen dönerek tüm gamzeleriyle gülümsedi.

"Evet, özel bir sebep." Tekrar tezgaha dönerek kesme tahtasına koyduğu domatesleri doğramaya başladı.

Mutfak masasına ikimiz için hazırladığı kahvaltıya baktım, en son ne zaman birisiyle evimde kahvaltı ettiğimi hatırlayamıyordum bile. Karım öleli onbeş yıl oluyordu, daha sonra evime giren kimseyi de bir kaç saatten fazla tutmuyordum.

Bu çocuk hariç kimseyle kahvaltı etmemiştim yani karımdan başka. Sevdiğim gibi kayısı kıvamında haşlanmış yumurtalara ve üstüne kekik serpilmiş domateslere baktım.

Dudaklarım kendiliğinden yukarı kıvrıldığında çayımı elime aldım, koyu ve tek şekerliydi. İyi demlenmişti ve içimi ısıtıyordu.

"Vayyy, size gülümsemek ne kadar da yakışıyormuş. Yirmi yaş gençleştiniz resmen." Muzip ses kulaklarıma dolduğunda elimi saçlarıma atıp geriye taradım.

"Ben zaten gencim çocuk." Tok sesimle gülüşü tebessüme dönüşürken içimde bir kıpırtı hissettim. Güzel yüzü ve güçlü vücudu tipim olsa da yaşı çok küçüktü.

"Tabi ki gençsiniz ama yanılıyorsunuz, ben çocuk değilim." Dudakları yukarı kıvrılırken tehditkar görünüyordu.

"Kaç yaşındasın peki, yirmi iki mi yirmi üç mü?"

"Yirmi dört yaşındayım, alanımda okuyup birincilikle mezun oldum ve üç yıldır çalışıyorum. Hastalarıma yaşama uyum sağlama konusunda yardım ediyorum ve bunu zevkle yapıyorum."

Sesi yumuşak ama uyaran bir tondaydı, beni küçümseme diye bağırıyordu resmen. Kendimi küçümsemekten başkasına fırsat kalmıyordu zaten, kimseyi küçümseyecek halde de değildim doğrusu.

"Ben kaç yaşındayım biliyor musun?" Ufak bir merakla sormuştum, bakışları gözlerimi delip geçiyordu.

"Kırk altı yaşında, askeri lise mezunu, binbaşılık sınavına girmeden önceki son görevde gazi olan Yüzbaşı Erkan Borabey... eminim sınava girseydiniz kazanacak ilk kişi olurdunuz."

Yüzüm hayretle donmuştu, bu çocuk tüm bunları nereden biliyordu? Beni mi araştırmıştı yoksa, Asya söylemiş olamazdı çünkü sınavdan haberi yoktu.

"Sizi üç yıldır tanıyor sayılırım, Yüzbaşı Borabey. Siz beni fark etmeseniz de ben uzun zamandır etrafınızdaydım, kimsenin bilmediği şeyler biliyorum hakkınızda."

Geriye doğru yaslanırken içim korkuyla dolmuştu, tek sırrımı biliyor olamazdı büyük ihtimalle. Umarım bilmiyordur diye dua etmeye başladım.

"Kahvaltınızı bitirin de ilaçlarınızı vereyim, aksatmamamız lazım." Değişen konuyla derin bir nefes alıp kahvaltıma odaklandım.

Bir avuç kum bile yesem zihnimdeki sorular yüzünden fark etmezdim, ne kadar yediğimi bile anlamamıştım.

"Harika, şimdi ilaçlarınızı verebilirim." Mete kalkıp ilaçlarımı verdiğinde bir bardak suyla teker teker yuttum, hala başımda bekliyordu.

"Ne var?" Dedim ters ters.

"Kontrol için bir aaaa diyelim." Yok artık, çocuk mu vardı karşısında bunun.

Sinirle dilimi çıkarttım ve aaa dedim, sonra dilimin altını gösterdim. Yüzünde mutlu bir gülümseme belirdi, sürekli gözlerimin içine bakıyordu ve bu beni germeye başlamıştı.

Banyoya ihtiyacım olduğunu söyleyip yatak odama doğru ilerlediğinde öylece arkasından baktım. Açılan dolap kapaklarından bana kıyafet hazırladığı belli oluyordu.

Eşim de hep bunu yapardı, sanki bir an yeniden bir eşim varmış gibi hissetmiştim. Kaslı ve iri yarı bir erkek eşim vardı sanki.

Bu ülkede mümkün değildi, belki de asla mümkün olamayacaktı...

Hasta Bakıcı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin