3. bölüm

10.3K 577 72
                                    

Banyoya eşyalarımı bırakıp benim girmem için salona ilerledi, yatak odama geçtiğini duyabiliyordum. Yatağımın çarşaflarını değiştirirdi umarım, bir haftayı geçmişti çünkü.

Bacağıma su geçirmeyen pansuman kitini takıp duşun altına geçtim, benim için bir tabure ve kova konmuştu. Eski usul banyo yapmaya mecbur kalmıştım, tas ve kovayla yıkanacaktım galiba.

Bir süre sonra kapı tıklanınca iyi olduğumu söyleyip yıkanmaya devam ettim. Su beni rahatlatıyordu, kapı tekrar tıklandı. Aynı şekilde cevap verdim, işim bittiğinde kurulanıp giyindim. Zorlansam da alışmak zorundaydım, bundan sonraki hayatım bu şekilde geçecekti.

Kapıyı açtığım gibi meraklı gözler beni dikkatle süzdü, yüzümde oyalanan bakışlarını fark ettim. Sakallarım uzamıştı, elimin birini hafifçe yüzümde gezdirdim. Mete ayaklanıp mutfağa doğru ilerledi hızla, derdini çözemiyordum bir türlü.

Elinde dumanı tüten bir fincanla geldiğinde şaşırmıştım, elime tutuşturduğu fincandan bir yudum aldım. Ballı bir bitki çayıydı ve tadı çok iyiydi, tepkimi izleyen yüzüne gülümseyip bir yudum daha aldım çaydan.

Kokusu bile çok hoştu, içimi hem ısıtıp hem de yatıştırıyordu. Bir kaç dakika sonra boşalan fincanı ortadaki sehpaya bıraktım. Dudaklarım yaladığım için parlamıştı galiba, çünkü gözleri dudaklarıma inmişti.

Bu çocuk çok cesurdu, yanlış anlaşılmaktan korkmadan dikkatle bakıyordu dudaklarıma. Ayağa kalkmak için koltuk değneğime uzandım, benden önce ayaklanıp yardımcı olmak ister gibi elini uzattı.

Elini görmezden gelip koltuk değneğime yaslanıp odama ilerledim, yatak takımı komple değişmişti ve odamın camı açıktı. Balkonuma gidip oradaki koltuğa attım kendimi, nadiren içtiğim sigaram gümüş tabakamda burada duruyordu.

Bir tane çıkartıp çikolata kokan sigaramı ateşledim, sigara tadı olsa da kokusu çikolata olduğu için rahatça içiyordum bunu. Normal sigaralar kokusu yüzünden midemi bulandırıyor, bir türlü iki nefesten fazla içemiyordum.

Sigaramdan daha iki nefes çekmişken önüme konan türk kahvesiyle kaşlarım havalandı, yandan bir gülüşle bir yudum aldım. Tam sevdiğim gibi çok az şekerli ve lezzetliydi. Bu çocuğun bunları biliyor olması beni mutlu etse de içime tedirginlik tohumları ekiyordu.

Kahvem ve sigaram eşliğinde sabah manzarasını izlemeye başladım, uzaklaşan adım sesleriyle rahat bir nefes aldım. İzlenmeyi sevmezdim pek.

Askeriyede zaten her anınız izleniyordu, tuvalette bile rahat değildiniz sonuçta. Kendi evimde banyoda bile rahat olamayacağım geldi aklıma, haftada en az bir kez kendimle ilgileniyordum.

Bu çocuk her banyomda burada olacaksa ben nasıl rahatlayacaktım. Benim ihtiyaçlarım nasıl giderilecekti, düşündükçe nefesim tıkanıyordu. Sonuna geldiğim sigaramı söndürüp kahvemi de bitirdim.

Evde durmaktan bunalmıştım, dışarı çıkmak istiyordum ama acıyan bakışlardan nefret ediyordum. Bunaldığım için o bakışlara bile razı geldim, koltuk değneğime yaslanıp salona ilerledim.

Mete taze fasulye ayıklıyordu, kaslı bir adamın elinde eğreti duran plastik kaba bakıp güldüm.

"Ne yapıyorsun, kocasını işe uğurlamış kadınlar gibi fasulye mi kırıyorsun? Kırk yıl düşünsem bu manzarayı göreceğimi tahmin edemezdim." Yüzü gülümseyen bir ifadeyle aydınlandı.

"Yemek yapmayı severim, fasulye sevdiğinizi bildiğim için yapmak istemiştim. Market fasulyeleri kart oluyor, bunları halk pazarındaki bir amcadan alıyorum. Kendi mahsulü, çok taze, su gibi resmen."

Dediklerime hiç alınmadan açıklama yapmasına şaşırmıştım, ayrıca gerçekten fasulyeyi çok severdim. Kılçıksız ve sarımsakla pişince çok lezzetli olurdu, yanında da kaymaklı yoğurtla harika giderdi.

"Bitince dışarı çıkalım biraz, bunaldım iki haftadır evde. Duvarlar üstüme gelmeye başladı artık." Kafasını sallayıp fasulyeleri ayıklamaya döndü, eli hızlıydı gerçekten.

Fasulyeler bitince mutfak tezgahına koyup üstüne su doldurdu, biraz tuz ve şeker attığını gördüğümde şaşırmıştım. Üstümü umursamadan tekerlekli sandalyeye doğru ilerledim, açıp uygun pozisyona getirdiğimde yavaşça oturdum.

Berbat bir histi, muhtaç gibi hissediyordum. Akülü olmadığı için daha da kötüydü, geçici bir süre kullanacağım için akülü almamıştım. Mete yanıma geldiğinde elinde ince bir hırka vardı, hava iyi olsa da bunu bile düşünmesi çok hoştu.

İkimiz birlikte ilk kez dışarı çıkarken eğilip tekerlekli sandalyemi itmeye başladı ve kendimizi sahil kenarına attık.

Hasta Bakıcı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin