7. bölüm

10.1K 576 96
                                    

Gerçekten harika bir tatlıydı, çikolata dondurma, meyve ve bisküviden oluşan mükemmel bir karışımdı. İlk kez tüm porsiyonunu bitirmiştim bir tatlının.

"Eline sağlık, umarım akşam yemeği sonrası için de vardır." İçten bir şekilde gülerken kafasını olumlu anlamda sallıyordu.

"Erkan, en sevdiğin yemek ne acaba?"

"Çocuk gibi olacak ama, köfte patates seviyorum en çok." Düşünmeme gerek bile yoktu, açık ara birinciydi yani.

"Anladım, peki tatlı olarak..." ona baktım ve ilgiyle bakan gözleri yüzünden biraz kızarmış olabilirim.

"Az önce yediğim tatlı bundan sonraki favorim olacak gibi görünüyor." Yüzü ve kulakları pembeleşirken alt dudağını ağzına alıp bıraktı. Dolgun dudağı kızarmıştı bu hareketiyle.

"Beğendiysen arada yaparım ben sana, zaten çok kolay." Derin bir nefesle göğsü yükseldiğinde elimi dizime atıp hafifçe sıktım.

Gözüme ciddi anlamda hoş geliyordu hareketleri, karşımda kıpır kıpırdı ve sanki ona iltifat ettikçe kıvranıyordu. Bunu denemek için parmağımı dudağıma sürtüp ona baktım.

"Asla hayır demem, bu gidişle kaslarım yok olacak. Elin lezzetli, hemde çok." Gözleri parlıyordu iltifatlarımla, yüzü iyiden iyiye pembeleşmişti.

"Afiyet olsun, protez takılınca eski rutininize dönersiniz. Aslında kesi yeri iyileşince basit spor hareketlerini yapabilirsiniz, bir çok sporcu rutinini değiştirerek devam edebiliyor." Gözleri gözlerimi bir an bile terk etmiyordu.

Dirseklerimi dizlerime dayayıp öne doğru eğildim, yüzümüzün arasında çok az bir mesafe vardı. Nefesini tutmuş öylece bana bakıyordu, dudaklarına doğru fısıldadım.

"Spor yaparken de bana destek olacaksan yapabilirim, alışması zor olur kesin. Sen spor yapıyorsundur, vücudundan belli. Kasların oldukça belirgin, iyi bir vücudun var."

Nefes alıp verdiğinde çilek kokan nefesi dudaklarıma çarptı ve onu etkilemek isterken etkilenen ben oldum. Gözlerim kısa süreli kapandı ve dilim sanki tadını alabilecekmiş gibi dudağımı yaladı.

Her hareketimi takip eden gözleri dudaklarıma kitlenmişti, inip çıkan belirgin adem elmasından yutkunduğunu anladım. Cidden etkileyici bir genç adamdı, içim gidiyordu onu izlerken. Kabul ediyordum artık bunu, ona eriyordum yavaş yavaş.

Bu nazik genç adamın yatakta nasıl olabileceğiyle ilgili hayaller kuruyordum geceleri, nazik mi yoksa tam tersi tüketici miydi acaba...

Geriye çekilip koltuğa yaslandığımda derin bir nefes alıp hızla ayaklandı, pantolonu oldukça iri bir kabarıklığa sahipti. İçimden gülümsesemde dışardan umursamaz durmaya çalışıyordum.

Kendini mutfağa atıp buzdolabından bir şeyler çıkartmaya başladı, sanırım yemek yapacaktı. Bana bir kez olsun bakmadan işine odaklanırken gözüme çok tatlı görünmüştü. Kitabımı alıp okur gibi yaptıktan iki dakika sonra gözleri beni hedef aldı.

Karşıdaki aynadan onu izlediğimi bilmeden, uzun uzun yan profilimi izliyor ve dudaklarını kemiriyordu. Gözlerimi aynadan kemirdiği dudaklarına çevirdim, bu dudaklar tanıdık geliyordu ama hatıralarım bulanıktı.

Aniden çalan kapıyla ikimizin bakışları da kapıya dönmüştü, Mete hızlı adımlarla kapıya ilerleyip delikten bakmadan açtı. Karşısında kazadan önce görüştüğüm, yaşıtım sayılan partnerim duruyordu.

Dev gibi vücudu ve açık mavi gözleriyle Mete'yi baştan aşağıya süzdü, tartıyor gibiydi. İsmi Tarık mıydı, Faik miydi hatırlayamadım.

"Buyurun kimi aramıştınız?" Mete adama sert bir ses tonuyla çıkışır gibi konuşunca adamın dudakları kıvrıldı.

"Erkan buradadır diye umuyordum, uzun zamandır görüşemedik." Koltuk değneğimi alıp kapıya ilerledim.

Beni gören adamın gözleri parlarken bacağımın yerindeki boşluğa gözleri takıldı, endişeli gözlerle yüzüme bakarken bir adım içeri girdi.

"Geçmiş olsun, bilmiyordum. İyi misin, ah bebeğim, hiç haberim yoktu.." ilgili sesiyle gülümsedim, iyi bir adamdı.

"Bilmemen normal, gel içeri, bir çayımızı iç." Ayakkabılarını çıkartıp içeri girdiğinde koltuğa ilerleyen adamın arkasından ters ters bakan Mete'ye döndüm.

"Bize şu bitki çayından yapabilir misin?" Başıyla onaylayıp mutfağa yöneldi.

"Bu yüzden gelmediğini bilseydim çok önce gelirdim, çok üzgünüm bebeğim."

"Tarık.. bebeğim demezsen iyi olur. Karşında ellisine merdiven dayamış bir gazi var senin." Yüzü düşerken gözlerime kırgın kırgın baktı.

"Tahsin diyecektin galiba, Tarık tatsız oldu biraz." Yüzüm buruştu, tutmamıştı isim.

"Kusura bakma, isim hafızam kötüdür." Bozuk bir suratla karşımda oturup soğuk bir muhabbet açtı, tavrı tamamen değişmişti. Hatırlanmaya değer birisi olmadığını anlamıştı, en fazla üç kez görüşmüştük zaten.

"Geçmiş olsun tekrardan, kendine iyi bak. Muhtemelen tekrar görüşmeyiz." Çayını içip kalktığında söyledikleriyle dilimi ısırdım, muhtemelen değil kesinlikle görüşmeyecektik.

Kırgın bir ifadeyle yemek yapmaya dönen Mete'ye baktım, ifadesi ağlayacak gibiydi. O bakışları gördüğüm an onun kim olduğunu hatırladım, barda beni izleyen gençti.

Her gittiğimde beni uzaktan izleyerek dudaklarını ısıran genç, onu ilk kez bu kadar aydınlık bir ortamda gördüğüm için tanıyamamıştım. Zihnime dolan anılarla ayağa kalktım, kendimi tutmaya gerek bile duymadan mutfağa gidip yemek yapan gencin beline kollarımı doladım.

Artık onu görüyordum....

Hasta Bakıcı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin