"Burası temiz komutanım." dedi Fatih telsizden. "Tamam şimdi Alpay, Hamza ve Bartu siz arkaya geçin. Zaferle Aslan siz benimle gelin. Fatih sen beklemede kal." dedi ve yürümeye başladı Yiğit. Aslan'ı dalgın görmüştü Yiğit ama bunu görevden sonra konuşacaktı.
Göreve gelmişlerdi klasik. Yaklaşık 1 aydır görevdeydiler. Adamları uzun süredir takip ediyorlardı ve araların asker sokmuşlardı. Birazdan görev bitecekti, çok az kalmıştı. Yavaş yavaş yürüdüler ve eve yakınlaşmışlardı. Birazdan da o itlerin başı yani her şeyi kuran terörist çıkacaktı. Bir aydır peşindeydiler adamın ve sonunda bulmuşlardı yerini. Son emiri verdi Yiğit:
"Terörist çıktığı hiç bir şey yapmayın çünkü şuan hiç zamanımız yok." dedi ve beklemeye başladı. Biraz sonra kapı açıldı ve kurban çıktı. Yiğit bir atışı yaptı bacağına. Adam bacağını tutarak bağırdı "Ne çok mu acıdı canın?"
"Beni öldürmemen gerekiyordu komutan."
"Benim devletim seni canlı ister mi? Sen ölmek için çok yalvarıcaksın ama boşa." deyip silahın kapzasıyla adama vurdu ve adam bayıldı.
İçeriden bir kadın çıkınca herkes ona döndü. "Firuze ben, Firuze Karaaslan." dediğinde herkes derin bir nefes vermişti.
"Helikopter çağırıyorum." dedi Yiğit ve helikopter çağırmak için telefon istedi.
**
"Ezgi, canım ağlama artık valla içim şişti." dedim ve bir peçete daha uzattım. Ezgi peçeteyi alıp sümkürdü.
"Yapmış Belgin. İtiraz etmedi, yapmadım demedi. Sadece öylece baktı yüzüme." Ağlaması daha da şiddetlendi.
"Ya sen taş gibi kızsın. Biraz kendine gel, bir erkek için ağlamana değer mi hiç."
Bir anda durdu. Burnunu sildi, ayağa kalkıp konuştu:
"Evet ya, bir erkek için ağlamaya değer mi? Asla." dedi ve yüzü bir daha düştü. "Ama onun için ağlamaya değer." Ağlamaya başladı. Vallahi artık bende ağlayacaktım şimdi.
"Ezgi, ben Yiğit'e aşığım." dedim yalan söyleyerek. Ezgi hemen bana döndü. "Ne!"
"Şaka." dedim. Tekrar ağlamaya başladı. "Ezgi ben sana dondurma almaya gidiyim mi?" dedim. Kafasını aşağı yukarı salladı. Kafasından öptüm ve montumu giyip çıktım. Hava soğuktu ve ben pijama mont giymiştim. Ellerimi cebime soktum ve markete doğru yürümeye başladım. Parkın önünden geçerken gördüğüm şeyle durdum. Aslan bir bacağını kendine doğru çekmiş, kendine çektiği dizinin üstündeki elinde sigara vardı. Şaşkınca yanına gittim.
"Aslan, ne yapıyorsun burada?" Yavaşça bana döndü. "Bekliyorum."
"Kimi?"
"Esmer güzelini..."
Ben kaşlarımı havalandırdım. "Ezgi ağlıyor." Kaşlarını çatık bir şekilde bana döndü. "Neden?"
"Dün ağır konuşmuş sanırım, ona ağlıyor." Kırgınca gülümsedi.
"Keşke ağlamasaydı. Benimde kalbim çok kırıldı. Ama en çokta sevdiğime. 2 yıl bekledim onu, kalbim başka kimse için atmadı koskoca iki yıl. Ama o bunu bilmeden kırdı kalbimi. Bak çok samimi söylüyorum, ben sadece bir kere şehit töreninde ağlamıştım bir daha ağlamam diyordum ama öyle olmadı." Sigarasını yere atıp çiğnedi ve yanımdan uzaklaşırken konuştu:
"Ezgi'ye kalbi kırılmış der misin sadece, 2 yıl enayi gibi beklediğimi söyleme sakın. Çokta ağlamasın söyle." dedi ve gitti.
**
Elimde çikolatalı dondurmayla eve dönerken kafamda bir sürü şey vardı.
Şimdi bu Aslan 2 yıl Ezgi'yi beklemiş. Nasıl yani Ezgi'yi nerede görmüş olabilir ki? Bunu Ezgi'ye sorayım çaktırmadan. Arkamdan bir şeyin beni takip ettiğini anladığımda kanım donmuştu. Elimde ki poşeti sıktım ve anahtarı elime aldım. Biri koluma dokununca poşeti arkaya, yüzüne gelecek şekilde savurdum. Anın şaşkınlığıyla kim olduğunu gördüğümde yeri boylamış, elini sağ yanağına koymuş bir ayıcığı görmeyi hiç beklemiyordum. Hemen elimdeki poşeti yere bırakıp hızla yanına gittim.
"Ayıcık," dedim harfleri uzatarak. "İyi misin, bir bakayım neresi acıyor?" Avuçlarımı yanaklarına koydum. Elini yanağından çektiğinde kaşının patladığını ve sağ elmacık morardığını gördüm. "Ay çok kötü morarmış."
"Ne yapıyorsun kızım?! Yok öyle ölmem füze at." dedi acıyla. "Sen niye sessiz sessiz geliyorsun arkamdan. Ödüm bokuma karıştı amına koyayım."
Parmağımı hafifçe elmacık kemiğine bastırdığımda acıyla inledi. "Sana pansuman lazım hadi gel bizim eve gidiyordum zaten." Ayağa kalktım ve elimi uzattım. Biraz elime baktıktan sonra elimi tuttu. Onu kaldırmaya çalışırken neredeyse düşecektim. Hemen eve geldik ve ben malzemeleri alıp geldim. Pansumanını yaparken gözünü asla yüzümden ayırmıyordu. "Pansuman bitti yüzbaşı." Bir şey demedi. Hala yüzüme bakıyordu. Malzemeleri toplayıp ayağa kalkım ve yerine koyup geri geldim. "E ben gideyim artık."
"E sen git artık." dedim ve onunla beraber ayağa kalktım. Beraber hole yürüdük. Montunu ve ayakkabılarını giydikten sonra bana döndü. "Sonra görüşürüz." Arkasına bakmadan gitti. Bende arkasından öylece baktım.
-BÖLÜM SONU-
Bir bölümün daha sonuna gelmiş bulunmaktayız.
En sevdiğiniz çift?
En sevdiğiniz sahne?
En sevdiğiniz karakter?
Bu arada KESİN OKUYUN adlı bölümü okur musunuz lütfen.
Sizi sevenzi
İg: cinayaslan0
TİKTOK: cinayaslan0
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskambil
Teen FictionBelgin normal bir hayatı olan bir kızdı. Üniversiteyi yeni bitirmiş ve doktor olmuştu. Görev yapacağı yer olan Hakkari'ye gitmeden önce kendine iskambil falı açar.