Şimdi düğüne gitmek için makyajımı yapıyordum. Bugün artık Trabzon'daki herkes Yiğitle beni evleniyor sanacaktı. Kırmızıya çalan rujumu sürdükten sonra son kez aynaya baktım. Üstümde mavi tatlı bir elbise vardı. Elbisemle ayakkabımı Yiğit'in kuzeni İrem'den almıştım. Saçlarımı salmayı tercih etmiştim. Ayakkabı olarak beyaz bir topuklu ayakkabı giymiştim. Ben aynada kendime bakarken kapı hızlıca açılıp kapandı. Kafamı hızlıca o tarafa çevirdiğimde Yiğit ağzı açık bana bakıyordu. Üstünde beyaz gömlek ve siyah kumaş pantolon vardı. "Oy yanayi buralar." der demez kapı çaldı. "Gel," dediğimde içeri annem girdi.
"Kızım hadi-" Sözünü Yiğit'in varlığı bozdu ama annem gülümseyerek devam etti. "çıkıyoruz." dediğinde ben hemen çıktım. Dışarıda babamlar bizi bekliyordu. Nereye gideceğimizi soracağım için "Baba," dediğimde babamla Adem babam aynı anda "Efendum kizum." Babam Adem amcama ters ters baktı. Ben aslında soruyu Adem babama sormak istediğim için "Adem amca," dedim ve Adem babama döndüm. Adem amca otuz iki diş gülümseyerek "Efendum canım kizum." Utanarak sordum. "Kimin düğününe gideceğiz." Adem amca tam söyleyecekken Yiğit araya girdi. "Önemli biri değil."
Adem amcalar güldü. "Düğünü olan kizun kiz kardeşu Yiğit'e küçuklukten beri yanuk." Gözlerim seğiriyordu. Yiğit'e öyle mi bakışı attım. "Bugün malı kollayacağız desene." diye mırıldandığımda Yiğit "Efendim?" Yanına yaklaştım. "Diyorum ki bugün malı kollayacağız desene." Güldü ayıcık. Gideceğimiz yer çokta uzak değildi, yürüyerek on dakikayla gelmiştik. Her yer süslenmişti, ışıklar, arkada çalan şarkı, konuşma sesleri karışmıştı. Etrafa bakarken bir kız kafa bize döndürdüğü an Yiğit'e hayran hayran bakmaya başladığında Yiğit'in elini tuttum. Kız el ele tutuştuğumuzu gördüğünde kaşlarını çattı sonra önüne döndü. Ben zafer gülüşümü takınarak salına salına yürüdüm. Sonunda bir masaya oturduğumuz da Yiğit kulağıma yaklaştı. "Sen kıskandın mı beni?" Sırıtarak "Ne münasebet." dedim ve önüme döndüm.
Nikah kıyıldı ve ilk dans yapıldıktan sonra çiftlerde sahneye çıkmaya başladı. Yiğit bana beklentiyle bakıyordu. Ayağa kalktı ve "Dans edelim mi?" Gülümsedim ve elini tuttum. Sahneye geldiğimiz de ellerini belime, bende boynuna sardım. "Şu kıza çok ayar oldum yalnız." Kız bize yiyecekmiş gibi bakıyordu. "Ben gözüm senden başkasını görür mü, cadı?" Yiğit'in dediği şeyle sadece ona odaklandım. "Yapma şöyle şeyler utanıyorum." Belimdeki eliyle beni biraz daha kendine yakınlaştırdı. "Birde o kızla bir daha muhatap olma. Senin karın olacağım ben." Hayran hayran bana bakıyordu. "Bakma ula öyle."
"Biliyor musun? Seni çok-" Çocuğumuz sözünü aramıza giren Yılan ve kolbastı müziği oldu. Yılan Yiğit ile benim arama girmiş kolbastı oynuyordu. Beynime kan gitmeye başlayınca bu sefer ben onların arasına girdim. Bir kolbastı oynuyorum ama ne oynuyorum. Yiğit'te benimle oynamaya başlayınca etrafımızda kalabalık oluştu. Kahkaha atarak oynuyorduk ki yılan omuzumdan tutarak beni kendine çevirdi ve müzik sustu. "Kizum sen kim olaysunda Yiğit'imle kolbastı oynaysun?" Yılanın dibine girdim zaten kısaydı. "Ula baa bak, ben onin karisi olayrum canum. Bir daha görmeyeyum seni Yiğit'in etrafinda." Yılan benden ayrılarak Yiğit'in yanına gitti ve Yiğit'i kendine çekerek öpünce beynimde kırmızı alarmlar, sirenler çaldı ve kızın saçından yere savurdum. "Ulan orospu!" Saçından tuttum ve elime dolayacak çektim. Kız ağlıyordu zaten. "Ula bak senu yolarum, sürundürurum!" Bağırdığım için boğazım acımıştı. Tekrar çekecektim ki bir kol belime sarıldı ve beni havaya kaldırarak kucağına aldı. Ben hala "Pis yılan, amına koyarım senin!" diye bağırıyordum. "Yiğit bırak beni yolup geleyim şu yılanı." Yiğit daha sıkı sardı belimi. Şuan Yiğit beni sağ koluyla kavramış bir şekilde yürüyordu.
"Valla hiç sakin ol diyemeyeceğim, bir de öptü beni!" Aklıma bir şey geldiğinde "İndir beni bir." İkiletmeden beni indirdi. "O kızla denk düşmeyeyim ama yazdım kenara."
"Yavrum, bir sakin olur musun?" dediğinde kahkahayı patlattım.
"Yalnız sen yavrum demeye devam edersen daha çok aşık olurum sana, biliyorsun safım." Ağzını kocamanca açtı. "Daha demin beni öpen kıza demediğini bırakmadın ve kızın saçını başını yoldun ve safım mı diyorsun?" Bana imalı bir şekilde bakmaya başladı. "Ayrıca daha çok mu aşık olursun?" Sinsice gülümsedi ve o an yanaklarında gamzesi olduğunu fark ettim. "Senin gamzen mi var?" Akıma Serdar Ortaç'ın şarkısı geldi. Kolu belimi sardıktan sonra "Evet, gamzelin olayım mı?"
"Cık, kocam ol."
"Bu bir evlilik teklifi mi?"
"Olabilir." Gülümseyerek boynuma eğildi ve kokumu içine çekti. "Güzel kokulum. Ben seni hak edecek ne yaptım ya, cami mi yaptırdım?" Kocaman bir kahkaha attım.
"ULA!" Sesi geldi. Abim koşarak Yiğit'e doğru geliyordu. "Ula napaysın kiza?" dedi ve Yiğit'in üstüne atladı. Bildiğiniz kurt gibi atladı çocuğumun üzerine. "Abi dur bir ya! Biz sevgiliyiz!" Tam yumruk atacaktı ki durdu. "NE!" Bütün aile nasıl senkronize oldular bilmiyorum ama utanç içindeydim. Abim Yiğit'in üzerinden kalktı ve onların yanına geçti. Yiğit ayağa kalktı ve elimi tuttu. Herkes şok olmuş bir şekilde birleşmiş elimize bakıyordu.
-BÖLÜM SONU-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İskambil
Teen FictionBelgin normal bir hayatı olan bir kızdı. Üniversiteyi yeni bitirmiş ve doktor olmuştu. Görev yapacağı yer olan Hakkari'ye gitmeden önce kendine iskambil falı açar.