6- Kırık Camlar ve Kanayan Kalpler

10 2 0
                                    

"Babanız görevinden alınmış çocuklar."

"Ne demek babanız görevinden alınmış?" Annem üzgün gözlerini bizde gezdirdi. "Nasıl oldu bizde bilmiyoruz ama bir mektup gelmiş üstlerine ve onlarda hiç sorgulamadan işleme koymuşlar."

"Nasıl olabilir bu?" Hiç birinin dediklerini algılayamıyordum. Akımda tek bir isim geçiyordu ve ben bunun olmaması için resmen yalvaracaktım. "Kim?"

Annem saçlarımı okşadı. Saçlarımdaki ellerini itekleyip ayağa kalktım. "Anne kim?!" Annem gözlerini kaçırdı. "Kral Pars."

"Orospu çocuğu!"

"Nora!" Odadan çıktığımda hala salonda oturan babamı umursamayıp çıktım evden. Çıktığım gibi Ezra'nın gövdesine çarptım. "Hey hey sakin ol."

"Ne var Ezra? Ne istiyorsan sonra konuşalım zamanım yok."

"Bir şey istediğim yok Nora. Sadece sizi merak ettiğim için uğrayacaktım."

"Sonra Ezra." Ben yanından geçip giderken o da benimle aynı tempoda gitmeye başladı. "Bak bu sinirle nereye gidersen git zararına olur. Gel en azından ben seni götüreyim hem aklım kalmamış olur ne dersin?" Birkaç saniye düşündüm. Evet Kral Pars'ın evi uzaktı ve Ezra teklif edene kadar koşarak gitmeyi düşünmüştüm.

"Tamam." Ezra arabasının anahtarını almaya giderken bende Daniel'i aramıştım.

"Alo."

"Daniel Kral Pars nerede?" Telefonun diğer ucundan bile kaşlarının çatıldığını hissetmiştim.

"Evindedir Nora. Ne oldu?"

"Tamam sağ ol." Daniel'in yüzüne kapadığım sırada Ezra'da gelmişti. Bir saatlik yolun sonunda son derece güvenlikli olan o eve geldiğimizde kapının önündeki askerlerle göz göze geldim. "Nora Karmaqxion. Kral Pars'a geldiğimi söyleyin." Asker telsizden Kral Pars'a haber verirken bizle olan göz temasını da kesmiyordu.

"Sadece siz girebilisiniz Bayan Karmaqxion." Ezra'ya döndüm. "Sen burada kalsan?" Başını salladı. "Tabi sen işini hallet ben seni bekliyorum."

İçeriye girdiğimde Kral Pars her zaman olduğu gibi beni gülümseyerek karşıladı. "Hoş geldin kızım." Vuramazdım. Benden çokça uzundu ama sinirimi de bir şekilde çıkarmam lazımdı. O bana sarılmam için kollarını açmıştı ama ben ona yaklaşıp göğsüne vurmaya başladım. Bir yandan da içimdeki birikmiş duygular yüzünden ağlıyordum.

"Ne yaptın sen?! Sen ne yaptın?! Babamın işini nasıl elinden alırsın?! Bunu bize nasıl yaparsın?! Babam ne halde biliyor musun sen? Ne kadar üzgün? Hani babam yerine koyabilirdim seni?! Bu mu senin babalığın? Nasıl yaparsın sen bunu?" Kolları iki tarafımdan sarılırken saçlarımı okşamaya başladı. "Sakin ol kızım."

"Ben babanı işinden almadım. Neden yapayım öyle bir şey? Babanı geçtim senin ne kadar üzüleceğini bilmiyor muyum? Seni üzeceğini bile bile yapmam ben öyle bir şey. Kızım yerine koydum ben seni."

Kral Pars benim göz yaşlarımı silerken bende küçük bir çocuk gibi burnumu çekiyordum. "Neden yaptın o zaman?"

"Ben babana tam olarak iyileşebileceği süre kadar izin yazdığımı söyledim. Sana kim böyle bir şey dedi?"

"Annem." Sıcak bir gülümsemeyle yüzüme baktı. "Annen sana eksik bilgi vermiş kızım. Sizi geçtim, baban işinde çok başarılı bir subay. Onu durduk yere neden işinden alayım?"

"Peki neden mektubu siz yazdınız?"

"Çünkü baban, kendi kızım yerine koyduğum bir çocuğun babası. Bir iyilik yapmak istemiştim sadece." Mahcup bir ifade ile başımı eğdim. "Özür dilerim."

İnsanlığın Ayak SesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin