Elimdeki kurşun kalem ile arkama yaslanmış şekilde çizdiğim tasarımı gözlerimden uzaklaştırıp uzaktan baktım.Projemizin çocuk odası kısmı tamamen bendeydi.Bunun içinde bütün gün uğraşmıştım.
Gözümdeki şeffaf gözlüğü saçlarıma takıp kafamı geriye attım ve elimdeki kağıdı masanın üzerine bıraktım. Telefonumu masadan alıp baktığımda işin bitmesine 5 dakika kaldığını gördüm.
Derin bir nefes alıp doğruldum ve ayaklandım.Dağıttığım masayı hızlı bir şekilde toplayıp kağıtları dosyamın içine yerleştirdim.Etrafı toplayıp sırt çantamı sırtıma taktım ve telefonumu alıp odamdan çıktım.Tam o sırada kendi odasından çıkan Ahmetle göz göze geldiğimde olduğum yerde kalıp başımı salladım.
"İyi akşamlar." diyerek merdivenlere yöneldiğim sırada koridorda onun sesi yankılanmıştı.
"Deniz bey,bir saniye." diyerek beni durduğunda gözlerimi kapatıp bir nefes verdim.Ardından arkamı dönüp ona baktım.
"Ben de şimdi çıkıyordum,istersen beraber gidelim.Bırakayım seni evine." dediğinde ne diyeceğimi bilemez hâlde bir şeyler geveledim.O ise gülümseyerek yanıma yaklaştı."Buyrun." diyerek eliyle önünü gösterdiğinde kafamı sallayıp yürümeye başladım.
Ofisten çıktığımız anda yağmurun fırtına hâlinde yağdığını anlayınca kollarımı birbirine sardım.Ahmet bana dönüp arabasını gösterdiği anda önümüze bir araba kırdı.Aralık dudaklarımla tam önümde duran arabaya bakmaya kalmadan arabanın içinden iri bir beden indi.
Bedeni süzüp yüzüne baktığında bu kişinin Alparslan olduğunu gördüm. Yağmur bardaktan boşalırcasına yağıyordu.Alparslan kapısını kapatıp arabanın etrafından dolandı ve elinden siyah şemsiyeyi açıp yanıma geldi. Büyük şemsiyenin altında hem beni hem kendini alınca dudaklarımı birbirine bastırarak Ahmet'e döndüm. Kaşları çatılı şekilde Alparslan'a bakıyordu. Yutkunarak ona bakmaya devam ettiğimde o da bana baktı.
"Hadi Deniz." Alparslan'ın kendinden emin sesini duyduğumda ne yapacağımı bilemez hâlde Alparslan'a baktım.
Birkaç saniye içinde Alparslan bu durumdan sıkılmış olacak ki boşta kalan eliyle belimi kavrayıp kapıya doğru yaklaştırdı.Hızlıca kapıyı açtığında kapıyı tuttum.
"Ne yapıyorsun ya-" dememe kalmadan beni belimden kaldırıp koltuğa oturttu. Şaşkınlıkla bakarken o hızlı hareketlerle kapıyı kapatıp arabanın etrafında dolanırken şemsiyeyi kapattı. Bakışlarımı karşımda duran Ahmet'e çevirdiğimde bana çatılı kaşlarla bakıp arabasına ilerledi.Arabanın yan tarafında bir ağırlık hissettiğimde gözlerimi ondan çektim.
Alparslan arabaya biner binmez arabasını çalıştırmıştı.Hemen ısıtıcıları açıp sürmeye başladığında yutkundum. Kucağıma koyduğum ellerimle oynarken kafamı eğdim.Islanan saçlarımdan akan damlalar avuç içlerime damlıyordu.
Yine arabasına sinmiş kokusu burnuma gelmişti.O kadar ağır bir kokuydu ki burnumun direğini yakıyordu.Parmaklarım ile oynayarak kaç dakika geçirdim bilmiyordum. Arabanın içinde onun sesi yankılanana kadar da burda olduğumun farkında değildim.
"Ağlama." Onun kalın ama boğuk sesini duyduğumda titrek bir nefes alarak kafamı kaldırdım.Kafamı çevirerek ona baktığımda kaşlarını çatarak bana baktığını gördüm.O an önüme dönüp bir nefes verdiğimde yanaklarımın ıslak olduğunu hissettim.
Ağlıyordum ve bunun farkında değildim.
Hatta durgunlaşmış gibi hissediyordum.
İçimde hiçbir his yok zannederken ağlamam, içimin ne derece dolu olduğunu gösteriyordu."Deniz,biraz daha böyle iç çekerek ağlamaya devam edersen sakinliğimi bozacağım."
Son derece ciddi bir ses tonu vardı. Sesi iliklerime kadar işlerken omuzlarımı silkerek elimin tersiyle ıslak yanağımı sildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KENAR MAHALLE (GAY)
Ficção AdolescenteDuygularından korkan kalbine sahip çıkamaz. {TAMAMLANDI}