Benim için yaşam demek mavi ,
Gökyüzü, deniz , okyanus ..
Hepsi ne kadar da sonsuz tanımına uygun öyle değil mi ?
Ne zaman canım sıkılsa deniz kenarında dalgaların kıyıya vuruşunu izlerken bulurum kendimi ..
Her dalgada denizin büyüklüğü karşısında şaşırıp kalırım..
Deniz böyleyse okyanus kimbilir nasıldır diye içimden geçiririm.
Dalgaların Her birine bir dert yükleyip geri çekilmelerini ve sert bir şekilde onları kıyıya bırakmalarını saatlerce izler dururum..
Çogu zaman duygulanirim, içime biriktirdiğim ne varsa oracıkta bırakıp kalkıp giderim..
Ondandır ki dert dinlemekte bir numaradır deniz. İçinde tutmaz onca derdi , kederi..
Yükler kumlara kayalara taşlara..
Neden taşlar kayalar serttir hiç düşündünüz mü?
Muhtemelen bilimsel olan neyse aklınıza o gelir .
Benim için en ağır yükü onlar taşıdığı için sertlesmislerdir..
Mutluysam eğer gökyüzünü seyrederim usul usul ..
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerlerden tutunda , gökyüzünün perileri olan yıldızlara kadar sabah akşam oturur seyrederim..
Çünkü benim için anlamı özgürlüktür..
Masmavi gökyüzü ne çok şey sunar bize , herkes nasibine düşeni alır..
Bense oradaki özgürlüğün peşinden bakakalirim..
Ciğerlerime dolan taze hava için şükrederek, kuşların özgürce kanat cırpışlarına imrenirim..
Mavi olan her şey benim için hayattır..
sonsuzluk, özgürlük ve daha niceleri..
Mavinin bana hissettirdiği daima mutluluktur ..
Mavi hayatın tâ kendisidir..Maviye ulaştığımız da kapı çoktan açılmıştı..
Ugrasmami gerektirecek bir şey yaşamamıştım..
Çünkü ben Mavinin ta kendisiyim..
İçeriye girdiğimde bulunduğum yere ait olduğumu hissettim..
Beni şaşırtan şey geldiğim dünya da herseyin bir renginin olmasıydı..
Burası geldiğim yerin birebir aynısı olmasına rağmen her şey sadece maviydi.
Bu hayalleriminde ötesinde..
Daha önce geldiğim dünya ya bile bu kadar ait hissetmemiştim..
Dağları düşünün koyu bir gece mavisi, peki ya ağaçlar mavinin her tonundan oluşuyorlar.. tıpkı bizim dünyamızda ki ağaçların yeşilin her tonunu barındırdığı gibi..
Dereler kocaman tepelerin ardından , minik kasabalari aşip denize ulasiyorlar.. taşların üzerinden hızla dökülürken çıkardıkları köpükler bile bebek mavisi ..
Uzaktan gördüğüm minik köylerde evlerin bacalarindan çıkan Mavi dumanlar kocaman birer pamuk şekeri andırıyor,
Tarlalar birer erkek bebek battaniyesi gibi pofuduk ve ilginç gözüküyordu..
Henüz insanları görmemiştim, onlarında renginin bu dünya ile uyumlu olup olmadığını çok merak ediyordum açıkçası..
Daha önce Mavi insan sanırım avatar filminde görmüştüm..
Gerçi onlarda pek insan gibi değil di ama her neyse ...
Şişko yanak her zamanki gibi benden ayrılmış hızla keşif yapma peşindeydi..
Ortamlara en az benim kadar hizli adapte olabilmesine hayran olduğumu söylemişmiydim?
Kendine Mavi bir ceviz ağacı bulmuş tepesinde sevinç dansı yapıyordu..
Minik karinli bu şeyin bu kadar doyumsuz olması beni delirtiyor.
Önümüzde dümdüz ovaya ve evlerin olduğu yere ulaşabilmemiz için dar ve uzun bir yol vardi ..
Yol kenarlarını süsleyen tonla Mavi çiçeklerin kokusunu keşke size koklatabilseydim ..
Buraya gelmemde elbette bir sebep vardı..
Yolun sonuna yaklaşmış gibi hissediyordum..
Bu beni endiselendirsede, heyecanımı taze tutuyordu..
Şişko yanak ona seslenmedigimi ve yolda epey bir mesafe katetdigimi görünce arkamdan o ince tiz sesiyle ciyak ciyak bağırarak kosturuyordu..
Şimdi Şişko yanagin boğaz derdiyle uğraşacak vaktim yoktu fakat benimde karnim açıkmaya başlamıştı..
Neyse ki irademe sahip çıkmayı erkenden öğrenmek zorunda kalmıştım.
Bunun için pişman değilim tabikide ..
Öğrendiklerim i minik arkadaşıma da öğretsem hiçte fena olmayacak .
Ova ya dağılmış evler uzaktan üçer beşer bir arada oluşmuş mantara benziyordu..
Evlerin ortasında kocaman bir göl bulunuyordu..
İnsanlar evlerini gole bakacak şekilde konumlandirmislardi.
Herkesin kendine ait bahçesi bulunuyordu.
Bunlar uzaktan görebildiklerimdi..
Yaklaştıkça ellerimin terledigini, kalbimin ufaktan çarpmaya başladığını hissediyordum..
Şişko yanagin ise keyfi gayet yerindeydi..
Topladığı Mavi cevizleri, ustaca yanaklarında istiflemis , çoğunu da midesine indirmişti..
Keşke bende ceviz ağacından bir kaç ceviz alsaydım diye içimden geçirdim..
O sırada çabucak üstüme tırmanıp saçımı çekiştirmeye baslayan Şişko yanak ağzının içindeki salyalı bir cevizi avucuma bırakmıştı..
Ahh bu kadar tatlı olmak zorundamisin acabaa..
Biraz da kibar olsan tadından yenmeyeceksin biliyorsun dimi ?
Üstelik keskin dişleriyle cevize üç delik açmıştı..
Yanaklarını sıkıp koparmamak için kendimi zor tutuyordum..
Yol arkadaşım olduğun için minnettarım..
Ova ya yaklaşmıştık ..
Evlerin arasından dolasip bir kaç kişi ile karşılaşmayı umuyorduk.
Etrafta hiç ses yoktu..
Oysaki saat geçte değildi.
Tahminimce öğleden sonra 3 gibi olmalıydı..
Gölde yüzen ördeklerin sesleri de olmasa bir hiçliğin içerisinde olduğumuzu düşünecektik..
Tam o sırada bir evin kapısının açıldığını içeriden minik bir oğlanın çıktığını gördük..
Oda ne minik çocuk mavinin en güzel tonuna sahipti iste tam olarak bebek mavisi bu olmali ..
Ürkek gözlerle bize bakıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Acaba dilimiz aynimiydi ?
Heeyy merhaba ufaklık, senin adın ne bakalım..
Utana sıkıla elini ağzına götürerek bir şeyler mirildaniyordu,
Biraz daha yaklaştım,
Şimdi söyle bakalım tatlimm,
Adın ne senin ..
Benim adım cem..
Cem mi ?
Bizim dünyada ki isimlerden biri olan Cem mi ?
Bunu beklemiyordum ..
Biraz daha sohbet edip cemle yakinlastik artık biraz daha az utanıyordu.
Annen nerde Cem onunla bizi tanistirirmisin ..
Bir anda anne diye bağırıp koşarak evin içerisine girdi.
Biraz bekledikten sonra artık çıkmayacak diye düşünmeye başlamıştım..
Tam arkamı dönüp gitmeye hazırlanırken tatlı bir ses ..
Merhaba köyümüze hoş geldiniz , kime bakmıştiniz Acaba?
Ses o kadar naif , o kadar yumuşaktı ki , sesin sahibini bir an önce görmek için çabucak dönüverdim..
Boncuk gibi gözleriyle bana aşkla bakan bu kadın..
Olamaz bu nasıl olur ?
Bu bir rüya olmalı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜNDEKİ PENCERE
Teen Fiction(Minik bir kasaba da dedesi ve ninesiyle yaşayan duru bir gün evlerinin arka bahcesinde kocaman gizemli bir cukurla karsilasir ve hayati değişir...) Bizim penceremizden baktığımızda , her şey olağan akışında ilerler . Bulutlar selam verir geçer , de...